Rumlar Limanlar sorununu zorluyor |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Hatırlarsanız 30 Temmuz Cumartesi günü Türkiye, 17 Aralık koşulu olan Gümrük Birliği’ni 10 yeni AB ülkesine uyarlayan ek protokolü imzaladı ve 3 Ekim’de müzakerelere başlamak için her bir şartı yerine getirdi.
Türkiye, AB’ye verdiği sözü tuttu. Kıbrıs’ın da içinde olduğu 10 yeni AB üyesiyle uyum protokolünü imzaladı. Bir bildiri de yayınlayıp, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sadece Güney’i temsil ettiğini, KKTC’yle de ilişkilerinin değişmeyeceğini dünyaya duyurdu.
İmzalanan bu protokol ile, Rum Yönetimi’ni “de facto”, yani “fiilen” tanımadı ve “Gümrük Birliği hizmetlerin serbest dolaşımını kapsamıyor” diyerek limanlarını Rum kesimine açmayı reddetti.
Dün Rum Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Haris Thrasu yaptığı açıklamada, Rum Yönetimi’nin Türkiye’nin Rum bandıralı gemileri limanlarına kabul etmemesinden ötürü Türkiye’yi AB’ye şikayet edeceğini söyledi.
Şikayet konusu ise “İberya” bayrağı taşıyan ve Güney Kıbrıs’a kayıtlı olan “Hans Siol” adlı geminin Türkiye’nin “İskenderun Limanı’na” girişine izin verilmemesi.
Nedeni ise Türkiye’nin Rum yönetimi bandıralı gemiler ile işletmecisi veya yönetici şirketi Güney Kıbrıs’a kayıtlı olan gemilere, limanlarına girmesine izin vermemesi.
Aslında bu olay ilk değil.
Sadece ek protokolün imzalanmasından sonra ilk kez bir Rum gemisine demirleme izni vermeyerek söz konusu deklarasyonu fiilen hayata geçirmiş oldu ve eskiden yürürlükte olan kuralını da devam ettirdiğini açıkça ortaya koydu.
Bu uygulama yıllardır yürürlükte. Türkiye Cumhuriyeti Denizcilik Müsteşarlığı, her hangi bir gemi Rum bayrağı taşıyorsa veya gemi sahibi Kıbrıs Rum kesiminde kayıtlı veya ikamet ediyorsa, veya geminin işletmecisi veya donatıcısı Rum kesiminde kayıtlı ise bu geminin Türk limanlarına girişine izin vermiyor.
Bu kuralı yıllardır Türkiye uyguluyor Rumlar da yıllardır bu kuralı bypass etmek için elden geleni yapıyordu. Bir dönem Rumlar Suriye ile anlaşma yapmıştı ve Rum gemileri Kıbrıs’tan yola çıktıktan sonra, denizde giderken Kıbrıs Rum bayrağını indirip yerine Suriye bayrağını çekiyordu ve evrakları da değiştirip, Türk limanlarına girince sanki gemi Suriye’ye kayıtlı imiş gibi Suriye evraklarını Liman başkanlıklarına veriyorlardı.
Bunu fark eden Türkiye işi daha sıkı tuttu ve bu defa Rum bayrağına ilave olarak, geminin sahibine, donatıcısına, kiralayıcısına ve teknik servis vericisine de dikkat etmeye başladı. Kısıtlama kıstasını genişletip bunlardan her hangi birisinin Rum tarafında kayıtlı özel veya tüzel kişi olması durumunda, söz konusu gemileri de limanlarına sokmadı. Tüm bu önlemlere ilaveten bir de ilgili geminin kaydını IMO’dan (International Maritime Organization) digital yöntemlerle takip ve kontrol altına aldı.
Rum için kaçamak yapacak hiçbir olasılık kalmadı. Ne gemi yolda iken isim ve bayrak değiştirmek işe yaradı, ne de Suriye evraklarını Türk yetkililere vermek.
İskenderun limanına girmek isteyen “Hans Siol” adlı gemi,İngiliz kökenli petrol şirketi BP hesabına Fransa’dan yola çıkmış. Buraya kadar her şey kurallara uygun.
Ama geminin yöneticisi, gemiyi işleten şirket ve teknik hizmet veren şirket Limasol’da kayıtlı olunca durum değişiyor ve gemi ambargo listesine giriyor. Sahibinin ve kiralayanın AB’li olması Türkiye’nin yıllardır yürürlükteki kuralını değiştirmiyor.
Rum Ulaştırma Bakanı Haris Thrasu’ya göre, Türkiye bugüne kadarki tutumunu değiştirmek ve protokolün imzalanmasının ardından buna tamamen uymak zorunda. Bu nedenle de şimdi eline fırsat geçmiş gibi, konuyu AB makamlarına götürüp şikâyet etmeye hazırlanıyor. Hedefi diğer AB ülkelerini de yanına almak ve Türkiye’ye baskı yaparak limanlarını Rum gemilerine açtırmak.
Kıbrıs konusunun, Türkiye-AB müzakerelerinde her zaman baş köşede olacağı artık kesin. Eğer müzakerelerde 37 değişik başlık ele alınacaksa, Kıbrıs konusu 74 kere masaya konacak demektir. Buna şimdiden hazır olmak gerekiyor.