Rumlar masadan kaçamayacaklarını anlamaya başladılar |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
16-17 Aralık’ta gerçekleşen AB Konsey toplantısı ardından Birleşmiş Milletler, AB Dönem Başkanlığı, İngiltere ve ABD’nin Kıbrıs sorununun çözümü için Annan Planı’ı yeniden masaya koymaları ve tarafları masaya çağırmaları, Annan Planı temelinde çözüm istemeyen Kıbrıs Rumlarını kara kara düşündürmeye başladı.
Rumlar, referandumda red ettikleri ve referandumdan 1 hafta sonra da AB’ye tam üye olarak girmeleri nedeni ile artık adını bile duymak istemedikleri “BARIŞ GÖRÜŞMELERİ”ni, AB zirvesi sonrası BM’nin yeni çözüm girişimi başlatmak yönündeki baskılarını arttırması üzerine masadan kaçamayacaklarını anlayınca bazı şartlar altında “Annan Planı”nı müzakere edebileceklerini söylemeye başladılar.
Avrupa Birliği içinde Tasos Papadopulos’un lakabı “Hayırcı Tasos”. Bunu Rum gazeteleri bile açıkça yazmaktan çekinmiyor.
Dün toplanan Rum Ulusal Konseyinde, “Hayırcı Tasos” AB Konsey toplantısındaki endişe ve korkularını dile getirdikten sonra bütün Rum Ulusal Konsey üyelerini, BM insiyatifi altında “BARIŞ GÖRÜŞMELERİ” için Rum tarafının masaya belli şartlarda (zorla ve ister istemez), oturmasında hiçbir mahzur olmadığına ikna ederek, geri dönüşü olmayan “Birinci adımı” ister istemez attı.
Artık Rum tarafı, belli şartlar altında masaya oturabileceğini ve görüşmeler yapabileceğini resmen açıkladı. Bunun geri dönüşü yok.
Şimdilik masaya oturma şartları aşağıdaki gibi:
1. Müzakerelerde BM Genel Sekreteri’nin temsilciliğini yürütecek arabulucu, Avrupalı olsun.
2. “Annan Planı” sözü Rumların psikolojisini olumsuz yönde etkilediğinden çözüm planının adı “Annan Planı” olmasın.
3. Müzakere edilecek plan “3. Annan Planı” olsun.
4. Güvenliğe ve müzakere edilecek anlaşmanın uygulanacağına dair garanti verilsin.
5. Türkiye’den gelen göçmenler konusu çözülsün ve çözümün ekonomik maliyetine (BM, ABD ve AB) ağırlık verilsin kaynak yaratılsın.
6. Referandum, sadece, plan üzerinde iki toplum arasında mutabakata varılırsa yapılsın.
7. Müzakerelerin bitiş tarihi ve referandum tarihi için şart koşulmasın. Son tarih olarak Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin başlayacağı 3 Ekim gösterilmesin.
Kapalı kapılar ardında Washington, Paris, Londra ve Brüksel’e indirekt mesajlar ileten “Hayırcı Tasos”, masa başına oturmak için, özellikle Denktaş’ın Mart 2003’te reddettiği, kendisinin ise bir süre sonra “Denktaş reddetmeseydi ben reddedecektim” itirafında bulunduğu 3. Annan Planı’nın temel oluşturmasını istediğini belirtiyor.
Fakat işin garip tarafı, kendisi de Kıbrıs’lı bir Rum olan “Avrupalı Demokratlar” ikinci başkanı Papapetru, “Hayırcı Tasos”un yukarıdaki şartlarına karşı çıkmakta ve “B.M. Genel Sekreter’inin hakemliğini ve 3 Ekim tarihini reddetmek, Kıbrıs’ta çözümü reddetmenin bir diğer yoludur” iddiasında ve söyleminde bulunmaktadır.
Tüm bunlara karşın, AB ve ABD’de barışsal düşünceleri ve girişimleri ile olumlu puanların tümünü toplayan Erdoğan’ın, “Son girişimimizde, dördüncü müzakerelerde de bu süreci biz başlattık. Kıbrıs’ı barış adası haline getirmek için yine elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Sürekli bunun hazırlığı içerisindeyiz. Önümüzdeki haftalar, aylar, her an gündeme bunu getirebilir” sözleri ve Gül’ün “AB Konsey toplantısında zaman zaman masayı terk etme noktasına geldik. Masadan kalkıp, bırakıp gelseydik daha büyük kalabalıklar, 50-100 bin kişi bizi karşılardı. Daha çok kahraman olurduk. Ama Türkiye’nin çıkarları açısından bu, doğru bir tavır olmazdı” sözleri, Kıbrıs’ı ne kadar önemsediklerini ve adaya bir an evvel barışın gelmesini ne kadar çok istediklerini açıkça ortaya koymaktadır.
Bir tarafta “Hayırcı Tasos”, diğer tarafta da, daha dün Suriye Devlet Başkanına “Biz komşularımızla dostluklar kurmak istiyoruz” diyen Erdoğan ve Gül ikilisi. Ben gelecekten çok ümitliyim…