Rumların 1974’ü yargılama hayali |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Rum tarafından gelen haberlerde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin iç mevzuatında insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım, savaş suçları v.b. konularında üstlendiği yükümlülüklere uymak amacıyla, 2002’de onaylanan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulmasıyla ilgili Roma Sözleşmesi’ne ilişkin yasa değişikliğine gitmekte olduğu iddia ediliyor.
Bu girişimin nihai amacının 1974 Barış harekâtında yer alan Kıbrıs’lı Türkleri ve o dönemde Türkiye’deki siyasi liderler ile askeri komutanları yargılamak olduğu apaçık ortada.
“Savaş Suçları Konusunda Mahkemelere Yetki” başlığı altındaki yeni yasa tasarısı, Kıbrıs Rum Adalet Bakanlığı’nca hazırlanmış ve Kıbrıs Rum Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak Meclise gönderilmeye hazır hale getirilmiş. Büyük bir olasılıkla kadük olacak.
Nasıl olsa 28 Mayıs’ta Milletvekili seçimleri var ve oy toplamak için iç tribünlere yönelik bir şeyler yapmak gerekiyor. En akla yakını Türklere saldırmak. Bunun için de yalan da olsa seçmenlere “Türkleri yargılamak için yasa yaptık” demek ve oy toplamak.
Söz konusu yasa tasarısı, insanlığa karşı işlenen suçları, soykırımı, savaş suçlarını v.b. konuları suç kapsamına almakta ve yerel Mahkemelerde yargılanmaları kapısını açmakta. Yasaya ilave edilecek yeni emirnamelerle Rum mahkemelerine, herhangi bir kişi tarafından Güney Kıbrıs dışında işlenen suçları, uluslar arası hukukun “universal jurisdiction” (evrensel yargılama yetkisi) olarak bilinen ilkesini takip etmek suretiyle yargılama yetkisi veriliyor. Bu yasa tasarısı ile söz konusu yasa ihlal edilerek işlenen suçlara, yalnız Rum Başsavcısı veya Başsavcının yazılı onayı ile cezai kovuşturma yapılacağı kesin şekilde hükme bağlanıyor(muş).
İddia’ya göre ilgili hükümler temelinde, soykırım veya insanlığa karşı suç veya savaş suçu işleyen herhangi birinin ömür boyu hapis ile cezalandırılabileceği ve “1974 Barış Harekatı” bu kapsam içine alınabileceği söyleniyor.
Yatıp kalıp bu yasanın geçmesini bekleyeceğim. Her halde ilk dava açanlardan birisi de ben olurum.
1951’de yürürlüğe giren BM Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’de; yalnız öldürme, bedensel veya zihinsel zarar verme değil “ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubun bütünüyle veya kısmen fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmenin (madde 2/c)” de “soykırım” suçunu oluşturduğu belirtilmektedir. Bu çerçevede, konu yalnızca Kıbrıslı Türklere yönelik toplu öldürme olayları olarak ele alınmamalı, Kıbrıs Türk halkının 1963-74 döneminde çektiği ekonomik sıkıntılar, Ada’nın yüzde 3’lük bölümünde yaşamak zorunda bırakılışı, uygulanan ekonomik ablukalar ve bilinçli olarak nasıl geri bıraktırıldığını hemen dava konusu yapacağım.
Davamın temelini söz konusu dönemde, BM Barış Gücü’nün (UNFCYP) BM Genel Sekreteri’ne, Genel Sekreter’in ise BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’ne sunduğu rapor oluşturacak.
Zaten bu konu ile ilgili Rum tarafında yaşayan herkese toptan dava açacağım. Bir suça göz yummak da suçtur. Hele bu suçlama, soykırım suçlaması olacağından bundan hiçbirinin kurtuluşu da olmayacak.
AKRITAS planını da masaya koyacağım.
Sonra bir de Atina Temyiz Mahkemesinin 21 Mart 1979 tarih ve 2658/79 sayılı kararı var. Dönemin Yunanistan Başbakanı Konstantin Karamanlis’in, “Yunanistan aleyhine kullanılabilir” gerekçesiyle kamuoyuna duyurulmasını yasakladığı, “Türk Ordusu’nun Kıbrıs’a müdahalesi yasaldır, suç Yunan subaylarına aittir” şeklindeki mahkeme kararı.
Göreceğiz bakalım gerçek savaş suçluları kimlerdir ve ne taraftadır.