Rumların 2006’daki ve 2008’deki seçimleri, müzakereleri ve Kıbrıs sorunun çok olumsuz etkileyecek |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Rumların 22 veya 29 Mayıs 2006 tarihinde yapılacak Milletvekili seçimleri ile 18 Şubat 2008 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı seçimleri, Türkiye-AB müzakerelerini ve Kıbrıs sorununun çözülmesi girişimlerini çok olumsuz etkileyecek.
Her iki konu da, siyasete alet edileceğinden ve Rum siyasilerin Türk düşmanlığını oya çevirmek istek ve çabaları nedeni ile sürüncemede bırakılacak. Hiçbir Rum siyasetçi, bu dönem içinde Türklere karşı tavizkar olmak istemeyecektir.
Buna karşın, ABD ve İngiltere, Türkiye’nin müzakere sürecindeki sıkıntıları ve deklarasyon ile limanlar konusundaki baş ağrısı nedeni ile hem AB içinde hem de BM içinde girişimler yaparak, paralel bir çalışma ile bu sıkıntıları hafifletmeye çalışıyorlar.
Şimdilik perde arkası gelişmelerden, Tasos Nikolaos Papadopulos’un pek haberi yok. Papadopulos bu gün 71 yaşında ve EOKA’cı olması nedeniyle zaman zaman AKEL ile “EOKA doğrumuydu, yanlışmıydı?” çatışması içine giriyor. Eğer Papadopulos’un ömrü vefa ederse, 18 Şubat 2008’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine tekrar aday olmak düşüncesi şimdilik yok gibi. Kendi düşüncesi ve hayat felsefesine göre “Tarihi Misyonunu” tamamladı.
Annan Planını halkına reddettirerek, teslim aldığı Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin yok edilmesini önledi. 1955-59 yılları arasında Rumlara göre “Kurtuluş Mücadelesi” vermiş olan 2500’e yakın EOKA’cıyı tarihi kayıtlara geçirerek, her birine birer tane altın madalya verdi. Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin AB’ye katılımını, Lahey’deki taktiği ile kesin bir şekilde sonuçlandırdı.
Şimdi iyice biliyor ki, ABD, İngiltere, BM ve AB artık ensesinde. Kıbrıs sorununa çözüm getirmek için başlatılacak girişimlerde ve müzakereler süreci içinde oyun bozanlık etmesi olasılığı çok az.
Gelişmelerin hangi yönde olacağı ve Türkiye’nin AB çerçevesi içinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne olan yükümlülüklerini yerine getirmeyi reddetmesine rağmen, Rumlar müzakerelere hazırlanmaları konusunda mesajlar alıyorlar.
ABD ve İngiltere üyelik müzakerelerinin başlıklarının görüşülmeye başlamasından önce Türkiye’nin önünün açık olmasını istiyorlar ve Kıbrıs sorunu gibi sürekli olarak önünde bulacağı engelleri bir an evvel aşması gerektiğini düşünüyorlar.
Dönem başkanı İngiltere’nin girişimleri nedeni ile Avrupa Komisyonu, Kıbrıslı Türkler’e yönelik AB tüzüklerini, muhtemelen Kasım ortasından önce onaylanması ve yürürlüğe konması amacıyla yeniden gündeme getirecek. Tüzüklerin onayı 2006’ya sarkarsa 120 milyon Avro, kullanılmadığı için tekrar bütçeye geri döneceğinden Kıbrıs’lı Türklerin ekonomik kalkınması için ayrılmış olan 259 milyon Avro, bu nedenle 139 milyona düşecek.
Türk mevzuatının AB mevzuatı ile bağdaştırılması ve Türkiye’nin uyumunun tamamlanmasından önce müzakerelerin yeniden başlaması için ABD, BM ve AB tarafından görevlendirilecek diplomatlar ve arabulucular yıl sonuna kadar bölgede sıkı faaliyet içinde olacaklar.
Bu nedenle, Kıbrıs sorununda bir girişimin başlamasının 2006 Şubatından sonra, yani Kıbrıs Rumlarının Milletvekili seçimlerinden sonra olacağı varsayımı en mantıklı öngörü olacaktır.
2006 ilkbaharında sahneye konulması olası olan senaryo, Kıbrıs müzakerelerinin Annan planı temelinde yeninden başlaması için zeminin hazırlanması ve AB tüzükleri aracılığıyla Kıbrıs’lı Türklerin güçlendirilmesi mekanizmalarının harekete geçirilmesi şeklinde olacak.
Buraya kadar mantıklı gözüken senaryo iş Genel sekreter Kofi Annan’a gelince, güvenilirliğini kaybediyor.
Annan bir taraftan, görev süresi bitmeden önce bir evvelki başarısızlığını örtmek için Kıbrıs sorununda yeni bir çabayla yeniden sahneye gelmeyi isterken, diğer taraftan Kıbrıs sorununda üçüncü kez başarısızlığa uğramak istemiyor.
Bu nedenle de yüzde yüz emin olmadan insiyatif başlatmayacak ve taraflara çağrı yapmayacak.
Ben olsam bende yapmam.
Benim bildiğim Tasos Papadopulos bu işe, aday olsa da olmasa da, 18 Şubat 2008 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı seçimlerine kadar, felik koyacak, geciktirilmesi için elinden geleni yapacak ve tüm olumsuzluğu ile sürüncemede bırakacak.
Tabi bu davranışı, bu süreç içinde Türkiye’nin AB ile sürmekte olan müzakerelerini de çok olumsuz etkileyecek…