Rumların AB komisyonu ile inatlaşması ve arkasına saklandıkları 1990 Lahey Adalet Divanı Kararı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Avrupa Birliği (AB) ile Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti arasında KKTC için öngörülen doğrudan ticaret tüzüğü inatlaşması ve çatışması hala devam devam ediyor. AB’nin ilgili Komisyonu, KKTC’ye verilen sözlerin tutulmasını ve Kıbrıslı Türklerin izolasyonuna son verilmesi konusundaki ısrarını sürdürürken, Rumlar doğrudan ticaret kararına “felik” koymaktan asla vaz geçmiyor.
Önceki gün Brüksel’de AB Komisyonu Başkanı J. M. Barroso ile bir araya gelen Papadopulos’a doğrudan ticaret tüzüğünün yasal çerçevesinin değiştirilmesi karşılığında tüzüğe itiraz etmeyecekleri sözü vermesi önerildi. Bu öneriye göre Rumlar bu tüzüğü kabul edeceklerini oylama öncesi garanti edecekler ve ondan sonra AB Komisyonu da doğrudan ticaret tüzüğünün yasal temeli olan AB Anlaşması’nın 133.cü maddesi yerine 308.ci maddesini kullanacak.
Söz konusu öneri yeni olmamakla birlikte, Papadopulos’tan sözlü de olsa böylesi bir garantinin istenmesi çeşitli spekülasyonlara yol açıyor. 24 Nisan referandumunda eski genişleme komiseri Günter Verheugen’in “Rumlar tarafından aldatıldım.” açıklamasının ardından komisyonun Papadopulos’a olan güveninin azaldığı kesin.
Hatırlarsanız, Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı , 1990 yılında aldığı bir kararla, KKTC’den Avrupa Birliği’ne, sadece Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin vereceği sağlık sertifikasıyla narenciye ve patates ihracatı yapılabileceğine karar vermişti.
Tüm bunların temelinde 133.cü maddenin “oy çoğunluğu” ile kabul edilebilmesi yatıyor. Bu maddeye göre alınacak karar oy birliği istemiyor ve Rumlar kolayca devreden çıkarılabilir. Ancak Komisyon, 133.cü madde yerine kararın oybirliği ile alınacağı 308.ci maddeyi öneriyor. Böylece de Rumlara da söz hakkı verilmiş oluyor. Ancak Papadopulos “Mister NO” olan lakabına uygun olarak bu teklifi de reddetti. Papadopulos’un söz konusu öneriyi, tüzüğün özünü değiştirmediği ve “gayri meşru” yani Rumlara göre yasal olmayan limanlardan ticarete izin vereceği için reddettiği belirtiliyor. Rumlar, KKTC limanlarını 1975 yılında kapalı olarak ilan ettiler ve o günden beridir de yasa dışı olduğunu iddia ediyorlar.
AB dönem başkanı Lüksemburg, doğrudan ticaret tüzüğünün Rumları devreden çıkararak nitelikli oy çoğunluğu ile kabul edilmesine soğuk bakıyor. 26 Nisan 2004 tarihinde AB Dışişleri Bakanları, KKTC’ye karşı uygulanan izolasyonların kaldırılması kararı almıştı. Bu güne kadar izolasyonların kaldırılmasına ilişkin AB Komisyonu tarafından hazırlanan 3 adet tüzüğün sadece Yeşil Hat ile ilişkili olanı kabul edildi. KKTC için hayati önem taşıyan “Doğrudan Ticaret Tüzüğü” ise Rumların engeline takıldı.
Papadopulos gerekçe olarak, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’nın (ATAD) 1990’lı yıllarda aldığı bir kararı gerekçe göstererek, kendileri kabul etse bile söz konusu tüzüğün ATAD’dan döneceğini iddia ediyor.
Buna karşın (bende dahil olmak üzere) son 15 yılda koşulların iyice değiştiğini ve dolayısıyla tüzüğün iptal edilebileceğini savunanlar da var.
Papadopulos’a göre AB ile KKTC arasında yapılacak doğrudan ticaretle ilgili uygulama, sadece yasal zeminde değil aynı zamanda niyet bakımından da sorun çıkarmakta. Kendisine göre ihracatın Kıbrıs’ın yasal limanlarından yapılması gerekliği, Lüksemburg’daki Avrupa Topluluğu Adalet Mahkemesi’nin değiştirilemez bir kararı olması nedeni ile kesin bir koşul. Bu nedenle de Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin yasadışı olarak kabul bir ettiği limanlardan ve havaalanlarından ihracat yapmak da yasal değil. AB Komisyonu yapı itibarı ile Adalet Mahkemesi’nin söz konusu kararını geri alabilecek veya bu kararın aksine bir işlem yapabilecek yetkilere de sahip değil.
Rumlar bize ne zaman yaşama hakkı tanıyacak gerçekten de çok merak ediyorum….
Ufukta artık kaçınılmaz bir şekilde Konfederasyon gözüküyor. Meclis tutanaklarına bakarsanız ben bunları 1978 yılında KTFD Meclisinde yapılan gizli bir oturumda, daha 30 yaşındayken de deneyimsiz bir Milletvekili iken söylemiştim. Bakabilirsiniz…. Sözlerim tutanaklarda hala duruyor….