Rumların Dış Borcu |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Müzakereler hızla devam ederken, gerek BM’nin gerekse de KKTC ile Türkiye’nin isteği, 1 Temmuz 2012 tarihinde Kıbrıs Rum Yönetimi AB Dönem Başkanlığını devralana kadar son 44 yıldır aralıksız süren Kıbrıs Müzakerelerinin son bulması ve adada tarafları memnun edecek bir çözüme ulaşılması.
Her şey hayal edildiği ve düşünüldüğü gibi giderse, 1 Temmuz 2012’ye kadar liderler mevcut 6 başlıkta anlaşarak kapsamlı, süreğenliğinden emin olunacak bir anlaşmaya varacak, bu anlaşma referandum yapılarak adada mevcut iki halka sorulacak ve her iki taraftan da “evet” oyları çıkınca da “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” ilan edilecek. Bu yeni devlet de 1 Temmuz 2012 tarihinde AB’nin Dönem Başkanlığını devir alacak.
Bana göre tam “Ölme eşeğim ölme, yaza yonca bitecek” deyimine çok uygun bir kurgu ama aynen gerçekleştiğini farz ediyorum.
Rum muhalefet lideri, DISI Genel Başkanı ve 2013 Rum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde daha şimdiden adaylığını açıklamış olan Nikos Anastasiades, her ne kadar “KKTC’de memur sayısı çok fazladır, anlaşmadan sonra kurulacak ortak devlete hepsini alamayız sonra sırtımıza büyük bir mali külfet biner. Biz Kıbrıslı Türkleri sırtımızda taşımak istemiyoruz. Herkes kendi borcundan ve giderinden sorumlu olsun. Gevşek bir Federasyon kuralım” diyorsa da, kazın ayağı pek öyle değil.
Rum tarafının Dünya Bankasından aldığı borçların, tahvil satışlarından dolayı sırtlandığı mali külfetin ve iç borçlanmadan dolayı sırtına binen parasal yükü kimin ödeyeceği veya da kimler tarafından ödeneceği konusunda bir tek kelime eden yok.
Bugün Kıbrıs Rum tarafının Dış Borcu’nun toplamı tamı tamına 104 Milyar Dolar. Buna tahviller ve iç borçlanma içeri değil.
Rum tarafının kabul edilebilir nüfusunu 800 bin olarak düşünürsek ve de dış Borçlarını 800 bine bölersek, kişi başına 130 bin ABD Doları dış borç yükü düşer.
Bu miktar, dış borcu olmayan KKTC’nin memur giderleri ile kıyaslandığında, ortaya çok anormal bir dengesizlik çıkmaktadır. Rumların dış borcu, KKTC’nin 162.5 yıllık memur giderlerine eşit.
Kıbrıs Rum tarafı, bizim memurlarımızın kendi sırtlarına kambur olacağını düşünüyorsa, Rumların dış Borcunu da bizlerin, sırtımıza haksızca vurulmuş bir yük olarak düşünmemiz çok doğal bir sav olacaktır.
Bu güne değin bu konu pek gündeme gelmedi ama artık bu konuları hesaplama vaktinin de geldiği kesin.
Kıbrıs Rum tarafı artık batmış ve iflas etmek üzere olan, Türkiye’nin AB Bakanı ve Baş görüşmecisi Sayın Egemen Bağış’ın deyimiyle “Yarım bir devlet”.
Bu yarım devletin, adına “Dış Borç” denen bu mali yükünün sırtımıza yüklenmesi büyük bir haksızlık olacaktır eğer bir anlaşma olursa.
Bu yüke ilaveten bir de Kıbrıs Rum Yönetiminin “İflastan ve ekonomik çöküntüden” kurtulmak için günümüzde sattığı, faizi 2 haneli sayılarla tanımlanan Devlet Tahvillerinden ve iç borçlanmalardan oluşan dev gibi bir mali yükü daha var.
Birde mali yönden batan Yunanistan ile birlikte buhar olan, Kıbrıs Rum Yönetiminin ve Kıbrıs Rum halkının, sanki de matah bir şeymiş gibi “Yunanistan Devlet Tahvillerine” yatırdıkları paralar var.
Rumların zirzirolar (Ağustos Böceği) gibi yıllardır vur patlasın çal oynasın yaşam tarzlarından oluşan bu mali yükün bir kısmının, bir anlaşma sonrası bizim sırtımıza yüklenecek olması gerçekten de büyük haksızlık.
Annan Planı taraflarca kabul edilseydi, başımıza gelecek olan felaketlerden ders alınarak, olası bir anlaşmadan sonra başımıza geleceklere ilaveten birde Rumların bu mali borçlarının getireceği yükü de çok iyi düşünüp tartıp, 1 Temmuz sonrası için çok sağlıklı bir karara varmamız gerekmektedir.
Artık gözü kapalı gitmenin zamanı çoktan geçti.
Eğer Annan Planına taraflarca “Evet” denseydi, günümüzde neleri yaşayacağımızı geçmiş yazılarımda açık ve net olarak okuyucularımın önüne koymuştum. Şimdi onlara ilaveten birde Rumların yıllarca haklarımızı gasp ederek, vur patlasın çal oynasın yaşamlarının bedeli olarak borç binecek sırtımıza…
Ata ATUN
ata.atun@atun.com
http://www.ataatun.com
http://twitter.com@ataatun
28 Mart 2012