Rumların etrafındaki çember daralıyor |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Son günlerdeki gelişmeler, Erdoğan’ın girişimleri ve dış temasları, Rumların peşinen ortaya koydukları müzakereye başlama koşullarını gün be gün önemsizleştiriyor.
Galiba, Rumların bu defa masadan kaçmak gayretleri pek de semere vermeyecek gözüküyor.
Gelişmeler çok ilginç. Aynen bir satranç masasındaki adımlar gibi. Oyun Kasım 2002 tarihinde başladı. Önce AKP seçimleri kazanarak iktidara geldi ve satranç oyunu başladı. Hedef AB’ye giriş ve KIBRIS sorununun kökten çözülmesi.
AB konusunda 17 Aralık 2004 tarihine kadar yapılması gerekenler yapıldı, dış temalar başarılı bir program çerçevesinde yürütüldü. Kulislerde çalışıldı ve hem Avrupa’ya Türkiye’nin girişi kabul ettirildi hem de müzakere için tarih alındı. Bundan sonrası daha ziyade teknik görüşmeler ve uyum çabaları olacak.
3 Ekim’de müzakerelerin başlaması için öngörülen koşullardan bir tanesi 1963-64 Ankara Antlaşmasının 10.cu maddesinin EK protokolu kapsamına AB’ye giren yeni 10 üyenin dahil edilmesi. Eğer bu 10 üye içinde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti olmasaydı zaten bu koşula hepimiz olağan gözü ile bakacaktık ve beklide daha o günden, yani 17 Aralık günü Türkiye söz konusu koşulu yerine getirmek için ek protokol kapsamını orada genişletecekti. Ama bu 10 üye içinde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti olunca, işler değişti.
Oyunun 2.ci ana hedefi ile 1.ci hedefin koşulu çakıştı. Bir yerde bu duruma “bir taşla iki kuş vurmak” demek belki de daha doğru olacaktır. Kıbrıs sorununu çözmek, hem AB’ye giriş koşulunu ortadan kaldıracak hem de yıllardır tartışılan bir anlaşmazlığı sona erdirmiş olacaktır.
Birinci aşama geçildikten sonra bütün uğraş Kıbrıs sorununa yöneldi ve Erdoğan ve ekibi tarafından inceden inceye düşünülmüş adımlar bir bir atılmaya başlandı.
Öncelik, BM Genel Sektereteri Kofi Annan’ın Referandum sonrası BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu Kıbrıs raporunun onaylanmasına verildi. Zaten başka türlüsü de olamazdı. Buradaki amaç “Madde 29 : Güvenlik Konseyi, görevini yerine getirmek için gerekli gördüğü yardımcı organları oluşturabilir.” maddesi uyarınca adada kalıcı bir çözüm için Genel Sekreter Kofi Annan’ın tekrar görevlendirilmesini sağlamaktır.
Başka türlü 2005 yılı içinde BM yönetimi ve hakemliği altında Kıbrıs görüşmeleri başlayamaz. Bu onaya VETO koyan Rusya olduğu için ilk adım Rusya’dan başladı.
Erdoğan, Rusya’ya yaptığı iade-i ziyarette, Siyasi ve Ticari olayları birbirine bağlı olarak Putin’in önüne koydu. Görüşmeler sonunda Putin, Kıbrıs konusundaki müzakerelerin B.M. organizasyonu içinde ve Annan Planı zemininde bu yıl içinde yeniden başlamasına destek verdiğini açıklayarak Annan’ın raporu konusunda tam anlamıyla “EVET” demese de bir yumuşama sinyali verdi. Rusya, Erdoğan’ın bu ziyaretinden sonra artık KKTC’ye yönelik ekonomik yaptırımların kaldırılmasını da destekliyor.
Süper güçten süper tavır değişikliği. Rumların güvendikleri kaleler bir bir elden gidiyor ve etrafındaki çember daralıyor. Bence istese de istemese de masaya oturacak…