Rumların sözde petrol oyunu |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Güney Kıbrıs Rum yönetimi (GKRY) petrol yatakları konusunda 1980’de ve 2003’te Türkiye tarafından uyarılmasına ve günümüzde de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) sert tepkisine rağmen, KKTC karasularının da içinde bulunduğu ada çevresinde yabancı şirketlere petrol arama izni veren yasayı kendi Meclisinden geçirdi.
AB’nin içinde olmanın verdiği güvence ile, 1980 ve 2003’de yapmaya cesaret edemediği petrol konusunda şimdi boyundan büyük işlere kalkışmaya ve ateşle oynamaya başladı. Türkiye ve KKTC karasularını da kendi denizleri addederek, büyük bir açıkgözlülükle geçirdikleri yasa ile Kıbrıs Adası’nın çevresini 12 bölgeye ayırdılar. Amaçları, petrol arama izinlerini 12 ayrı bölgede 12 kez ihaleye açmak ve mümkün olduğunca çok sayıda ülkeye ihaleyi kazandırarak ve bu ülkeleri Türkiye ile yasal sorun içine sokmak.
GKRY’nin, anlaşmaları yaptıktan sonraki niyetleri, anlaşmaları Birleşmiş Milletlere götürmek ve komşu ülkelerle yaptığı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmalarına yasal statü kazandırmak. Yasal statü için, uluslararası deniz hukukuna göre, petrol ve gazın bulunduğu bölgeyle ilgili herhangi bir siyasi sorunun bulunmaması gerekiyor. Kıbrıs’ta büyük bir siyasi sorun olomasına rağmen götürmeyi planlıyorlar.
Amaçları aslında Petrol çıkarmak değil, Kıbrıs’ın ada olması nedeni ile yasal olarak hakkının bulunmadığı kıyılarından 200 mil açığa kadar olan alan içinde “Münhasır Ekonomik Bölge” hakkına sahip olmak ve Türkiye’yi Akdeniz’den koparmak.
Rumlar, son yıllarda güya büyük bir gizlilik içinde Doğu Akdeniz’de petrol araştırmaları yapıyorlar ve konuyu hep deniz altındaki petrol ve doğal gaz rezervleri üzerine çekmeye çalışıyorlar. Mısır’la 2002’de başlattıkları görüşmelerini evvelki sene bitirdiler ve 2005’te, her iki ülkenin arasında bulunan denizde petrol arama ve ortak çalışma anlaşması imzaladılar. Arkasından geçen ay da benzer bir anlaşmayı Lübnan ile imzaladılar. Şimdi de Suriye ile de temas kurdular ve onlarla da aynı anlaşmaları yapmayı planlıyorlar.
Hedefleri deniz altındaki petrol veya doğal gazı çıkarmak ve sahiplenmek değil. Asıl hedefleri komşu ülkeler ile “Münhasır Ekonomik Bölge” anlaşması yapmak ve Türkiye’yi hem Doğu Akdeniz’den koparmak, hem de komşuları ile sorun yaşamasını sağlamak.
Bir kıtanın veya anakaranın parçası olmayan adaların “Kıta Sahanlıkları” olduğu yasal olarak kabul edilmiyor, dolayısı ile kıta sahanlığı olmadığı için adaların “Münhasır Ekonomik Bölge”leri de olmuyor.
Kıta sahanlığı sorunu Ege’de halen mevcut ve Yunanistan’a ait Oniki adaların kıta sahanlığı olmadığı için, Yunanistan Ege’de, kara sularını 12 Mil’e çıkaramıyor. Türkiye’nin verdiği notaya göre bu “Casus Belli” (Latincede Casus : Neden , Belli : Döğüş) yani açıkçası savaş nedeni, askeri bir ültimatom.
Aslında GKRY’nin göz diktiği alan, petrol yatakları değil, Türkiye’nin Doğu Akdeniz içindeki hükümranlık hakları ve “Münhasır Ekonomik Bölge”si.
GKRY’nin petrolün arkasına saklanarak yaptığı bu tür girişimlerden beklentisi, çevre ülkelerle Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları yapmak ve kıtalar veya anakaralar gibi denizdeki haklarını kıyıdan 200 mil açığa kadar uzatmak.
Gerçekte Kıbrıs, ada olduğu için denizlerdeki hududu kıyıdan 4 mil açıkta bitmekte. Kıbrıs’ın etrafını saran denizlerdeki hükümranlığı yani “kara suları” 12 mil bile değil. İşte GKRY’nin hedefi kara sularını 12 mile, Doğu Akdeniz’deki hakkı olmayan Münhasır Ekonomik Bölgesini de kıyıdan 200 mil açığa kadar uzatmak.
İşin birde denizin dibindeki petrolün nasıl çıkarılacağı konusu var. Olaya bu açıdan bakıldığında, bir başka aldatmaca ve hedef şaşırtma olduğu görülüyor.
Kıbrıs ile Mısır arasında, ada’dan 50 deniz mili uzaklıkta ve denizin yaklaşık 2 kilometre altında zengin petrol yatakları tespit edildiği yönündeki iddialar vardır. Öncelikle bu iddiaların doğruluğu iyice araştırılmalıdır.
Araştırmadan sonra yapılacak ikinci bir iş de dünyadaki mevcut teknoloji ile deniz yüzeyinin 2000 m. altındaki kara parçasından bu petrolün nasıl çıkarılacağıdır.
Şu andaki mevcut teknoloji, deniz yüzeyinden sadece 2000 m. derinde bulunan petrolü çıkarabilecek düzeydedir. Karada ise bu 3000 m. derinliğe kadar inebilmektedir. ABD’deki çok derin olamayan Louisiana sahillerinde en fazla 2,440 m. den petrol çıkarılabilmektedir.
Dünyada bu güne kadar kurulabilmiş en derin yerdeki deniz platformu 1880 m. dir. Daha derin yerlere petrol platformu kurulması mümkün olmamıştır. Şu anda halen, altında 2000 m. derinlikte su olan bir deniz platformu yoktur ve inşa edilememiştir.
Kıbrıs Rumlarının, Mısır ve Lübnan ile yaptıkları petrol anlaşması, Türkiye’nin doğal kıta sahanlığı haklarını ve ekonomik bölge haklarını iyice kısıtlamak amacındadır.
Yapılan anlaşma ile Rodos-Baf-Larnaka-Port Said-İskenderiye-Rodos çok kenarı tamamen Yunanistan-Kıbrıs Rum ve Mısır kontrolüne girmekte ve Türkiye’nin Gazipaşa’dan Dalaman’a kadar uzanan sahilinin 200 mil açığına kadar uzanan ekonomik bölge haklarını, ki bu bölge Türkiye ile Mısır arasındaki denizin neredeyse yarısı demektir, tamamen yok etmektedir. Aynı şekilde Kıbrıs Rumlarının Lübnan ile yaptığı anlaşma da, Türkiye’nin Akdenizin en doğusundaki haklarını da budamaktadır.
GKRY’nin iddia ettikleri gibi amaçları Kıbrıs adasından 50 deniz mili uzaklıkta ve denizin yaklaşık 2 kilometre altından petrol çıkartmakmıdır yoksa, Ege’deki oniki adalardan başlayarak Türkiye’nin batı kıyılarını ve doğu kıyılarını çepe çevre Yunanistan ile birlikte Münhasır Ekonomik Bölge ilan edip, Türkiye’yi Akdeniz’den kopartmakmıdır.
Türkiye, bu konuda “Casus Belli”den asla geri adım atmamalıdır.