Rumların suçlama stratejileri |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Rumların gerçekten de ilginç bir politika anlayışları ve stratejileri var. Köşeye sıkıştıkları an veya her hangi bir olayda verebilecek yanıtları olmadığı vakit gündemi değiştirmek ve baskıdan kurtulabilmek için hemen, doğru gibi gözüken bir yalanı ortaya atıp karşılarındakini suçlamaya başlıyorlar.
Rumların propaganda taktikleri ve politikaları yalanı doğru gibi yutturmak üzerine kurulu. Eminim dünyada hiçbir propaganda sistemi veya kuruluşu, haksız olunan bir konuyu bu kadar programlı ve iyi bir şekilde haklıya dönüştürerek pazarlayamaz.
Eylül ortasında Rum tarafında düzenlenen uluslar arası konferansa katıldıktan sonra düzenlenen gezilere de katıldım. Bilmediklerimi öğrenmek, daha evvel gidemediğim yerleri görmek ve de bildiğim konuları başka ağızlardan ve beyinlerden daha değişik versiyonlarda duymak için katıldım tüm gezilere.
Rum tarafındaki surlar içerisinde rehberimiz önderliğinde evleri, kiliseleri, sokakları ve tarihi yapıları dolaşırken Ermu Sokağına ve oradaki barikata geldik. 35-40 yaşlarındaki bayan rehberimiz, barikatın arkasındaki bir binayı göstererek “Burası bir Rum evi idi ama 1974 Türk istilasından sonra gördüğünüz gibi maalesef şehir bölündü ve hududun öbür tarafındaki ara bölgede kaldı” dedi. Ben bu sözleri duyunca kulaklarıma inanamadım. Sonradan fark ettim ki, rehberimiz yıllardır acıma üzerine kurulu yalandan bir senaryo ile kendilerini haklı olan taraf göstermek başarısını elde etmişti hem de 1963 yılında ikiye ayrılmış Lefkoşa şehrini 1974 yılında ve “Türk istilası” nedeni ile ikiye ayrılmış gibi tüm yabancılara tanıtmıştı.
Bu tür propaganda ve davranışlarının örnekleri saymakla bitmiyor. En sonuncusunu daha dün beraber yaşadık.
Tasos Papadopulos evvelki gün yaptığı açıklamada Türkiye’nin son günlerde KKTC’ye silah yığınağı yaptığını ve aralarında çok sayıda zırhlı personel taşıyıcının da yer aldığı ABD yapımı modern silahları, Kuzey Kıbrıs’a konuşlandırdığını iddia etti. Arkasından Türk ordusunun Ada’ya yeni tanklar ve silahlar getirerek, sorunun çözümüne yönelik çabaların aksine hareket ettiğini ve bu tür kışkırtıcı davranışların Kıbrıs’ta gerilimi artıracağını söyledi. Bu açıklamadan sonra Rum medyası bir dalgalandı ve ertesi gün gazetelerde kocaman manşetler yer aldı.
Tam da “Yalandan kim öldü”lük bir açıklama. Türkiye adaya barış getirmek ve Kıbrıs sorunun bir çözüme ulaştırmak için her tür çabayı gösterirken, sen kalk Türkiye’yi adaya asker ve tank yığmakla suçla. Vallahi buna bizim Mağusa’nın kargaları bile güler.
Arkasından bu iddiayı ABD yönetimi de yalanlamak gereğini duydu ve konu ile ilgili olarak ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Richard Boucher adına yazılı bir açıklama yapılarak “Söz konusu haberleri bağımsız şekilde doğrulayacak herhangi bir bilgi elimizde yok” denildi. Askeri uzmanlar ve gözlemciler, uydular vasıtasıyla bölgedeki her askeri hareketliliği izleyebilecek teknolojik imkanlara sahip ABD’nin bu yazılı açıklamasının açıkça Tasos Papadopulos’u yalanlama olduğunu söylediler.
Tasos Papadopulos, bu tür davranışlarından dolayı istikrarlı bir şekilde dünya kamu oyunda prestijini ve güvenilirliğini kaybederken, adı da çözümü istemeyen kişi olarak yayılmaya başladı…