Siyasi kriter bahane İmtiyazlı ortaklık şahane |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Gerek 29 Mart tarihli gerekse de 8 Nisan tarihli yazılarım, AB’den gelen kokuların, Almanya’nın desteği ile Fransızlar tarafından İmtiyazlı ortaklık kavramının pişirilmekte olduğu ve yakında da masaya konacağı yönündeydi.
Nitekim ABHaber’de çıkan Brüksel kaynaklı haberde Fransa’nın, Türkiye’nin AB ile yürüttüğü teknik ağırlıktaki müzakerelere “siyasi kriterleri” ekleme ısrarının ardından, süreci tam üyelik yerine “özel statüye” kaydırma çabası olduğuna değinildi.
Almanya önce Fransa’yı öne itti, sonra da geri çekildi. Aslında Almanya’nın geri çekilmesine hiç gerek yoktu. Zaten bu fikrin annesi Şansölye (Federal Başbakan) Angelika Merkel.
Merkel, seçimlere girmeden çok önce bu fikri ortaya atmıştı ve Gerhard Schröder’e karşı seçimleri kazanmasına da katkı koymuştu bu fikri.
3 Ekim 2005 tarihindeki tarihi AB Konsey kararında ve AB-Türkiye Müzakere Ortaklık Protokolünde, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerin başladığını adeta yok sayan bir dille kaleme alınan şu cümleye yer verildi: “Almanya’nın Türkiye ile karşılıklı ilişkileri derinleştirmek ve ülkenin AB’ye bağlanmasına özel bir ilgisi vardır. 3 Ekim’de üyelik hedefiyle müzakerelerin başlatılması kararı, ucu açık bir süreçtir. Sürecin sonu otomatik değildir ve önceden garanti edilemez. Bu ekonomik, demografik ve kültür bakımdan büyük bir zorluk ortaya koymaktadır.”
Gerhard Scheöder görevini Merkel’e teslim etmeden çok kısa bir zaman evvel Başbakan Erdoğan’a “İmtiyazlı Ortaklık ısrarı biz Hükümette oldukça süremez ancak olumlu çaba da beklemeyin. Ne kötü ne iyi orta bir yol izlenecek. Almanya bundan sonra “nötr” bir tutum izler.” demişti.
Nitekim bu güne kadar Almanya pek ortalarda gözükmedi ve nötr bir tutum izliyor havasını verdi ama, perde arkasından da İmtiyazlı Ortaklık felsefesini iyice yaydı ve benimsetti.
Fransa tarafından “Siyasi Kriter” kisvesi altında müzakereler sırasında Ankara’ya dolaylı yoldan sunulmaya çalışılan “Özel Statü” veya “İmtiyazlı Ortaklık” konusunda Almanya’nın halen kesin görüşünü ortaya koymaması Fransızların canını bayağı sıkıyor.
Fransa ısrarcı olduğu, eğitim ve kültür gibi teknik ağırlıktaki müzakere başlıklarında da Kopenhag kriterlerinin denetlenmesi önerisine, halen Almanya’nın “evet” kararı bekleniyor. Almanya’nın destek vermemesi durumunda Avusturya’nın “Siyasi Kriter” krizini aşmak için sunacağı önerilere sıcak bakacak. Zaten başka çaresi de yok.
Bu gelişmeden olumsuz etkilenecek olan sadece Türkiye değil. Yunanistan ve Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti de bu işten çok memnun değil. Türkiye ile sürecin “Özel Statü” veya “İmtiyazlı Ortaklık” hedefine çevrilmesi durumunda kendi planlarının alt üst olacağı endişesiyle Fransa’nın Türkiye konusunda getirmeye çalıştığı formülden desteklerini çekebileceklerini ima ediyorlar.
İşin ucunda Ege ve Kıbrıs var. Yunanlılar ve Rumlar, İmtiyazlı ortaklık olasılığının Türkiye’yi iyice hırçın yapacağı ve bu nedenle de Ege’de veya Kıbrıs’ta hiçbir taviz koparamayacakları endişesi içindeler.
AB içinde, Türkiye’nin AB’ye tam katılımı yerine, imtiyazlı bir ilişki içinde olması fikrinin artan bir şekilde zemin kazanmasından dolayı da Atina ve Lefkoşa yukarıdaki nedenden dolayı çok rahatsız.
Türkiye AB ortaklığından vazgeçtiği takdirde de Yunanistan, İsrail gibi her açıdan güçlü bir devlet olmak zorunda kalacak aksi takdirde, Türkiye ekonomik bir güç olarak hem Yunanistan’ı hem de Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini çok kısa bir zamanda kendine göbeklerinden bağlayıp hap gibi yutacak.