Siyasi Kriterin arkası imtiyazlı ortaklık |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Fransa’nın başını çektiği bir grup AB üyesi ülkesi, Türkiye-AB Ortaklık Müzakereleri içine her fasılda bir de Siyasi Kriterler uymak koşulu koymak istedikleri için, Nisan ayı başlarında müzakerelerin Hükümetler Arası Konferans’la başlaması beklenirken, şimdi de bu nedenle ertelemelerin söz konusu olabileceği ortaya çıktı.
AB Komisyonu bu fikre karşı çıktı.
Gerçek durum, AB-Türkiye arasındaki katılım müzakerelerinin Türkiye ile müzakere edilecek bölümlere yani fasıllara “Siyasî kriterlerin yerine getirildiğine bakılır” şeklinde bir koşulun getirilmek istenmesi, komisyondaki tepkiden sonra AB’yi tam ortadan ikiye böldü.
Ben aslında bunu bir manevra olarak değerlendiriyorum.
Bence bu direnmenin sonu “İmtiyazlı Ortaklık” kavramını bir orta yolmuş gibi masaya koymak olacak.
Fransa, Almanya, Danimarka ve örtülü olarak Avusturya gibi bazı AB üyesi ülkeler, kendi kamuoylarındaki kaygıları ve Türkiye karşıtı görüşleri dikkate alarak Türkiye’ye karşı daha fazla duyarlı olunmasını veya açıkçası yapay zorluklar çıkarılmasını istiyorlar.
Birkaç haftadır AB üyesi 25 ülke, ilk görüşülecek konu olan Kültür ve Eğitim başlığı altında müzakerelerin açılmasında bir görüş birliği sağlayamadı. Brüksel kulislerine göre büyük orandaki Avrupalının istemediği Türkiye’ye, müzakerelerde hiç bir engelleme çıkarılmıyor.
Siyasi Kriter de getirilsin diyen AB içindeki grubun üyesi ülkeler, müzakere başlıkları ele alınırken, yalnızca teknik konuların değil Kopenhag siyasi kriterlerinin de dikkate alınmasını istiyor ve bunu açıkça vurguluyorlar.
Fransa’nın “Siyasi Kriter” önerisini Almanya ve Rum Kesimi de destekliyor. AB Dönem başkanı soruna çözüm bulmaya çalışıyor. AB Dönem Başkanlığı sözcüsüne göre nasıl bir çözüm bulunacağı bilinmiyor.
Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan, bu engellemeden nasıl olsa bir menfaat elde ederim, elime Türklerden ilave bir taviz geçirmeden asla onay vermem düşüncesi ile bu grupta yer aldılar.
Hatırlarsanız Almanya Başbakanı Merkel, 17 Aralık zirve toplantısından evvel Alman Hıristiyan Demokrat Birliği Başkanı iken, Türkiye için “ İmtiyazlı Ortaklık” kavramını ortaya atmıştı.
Alman siyasi partileri CDU (Hıristiyan Demokrat Birliği) ve CSU (Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi) imtiyazlı ortaklık kavramını önce kafalarında oluşturmuşlar sonra üzerinde çalışarak geliştirmişler ve en sonunda da Türkiye’yi tam üye olarak AB’ye almamak için alternatif bir çözüm yolu olarak ortaya atmışlardı. Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki bağı AB’nin diğer tüm komşularından daha yakın bir ilişki olarak tanımlayan bir düşünce. Ayrıcalıklı bir üyelik.
CDU ve CSU’nun bu düşüncesine göre Türkiye’ye tam üyelik yerine yakın bir ilişkiyi öngören imtiyazlı bir ortaklık tanınmalıydı. Bu kavrama göre AB ile Türkiye arasında özel bir anlaşma ile kurumsallaşması gereken bu ortaklık çerçevesinde, dış politikadan savunmaya kadar tüm konularda geliştirilmiş bir işbirliği yapılacak ve ekonomi, araştırma ve eğitim alanlarında da daha yakın ortak bir çalışma sürdürülecekti.
İşte bence Fransa’nın Türkiye ile müzakere edilecek bölümlere “Siyasî kriterlerin yerine getirildiğine bakılır” şeklinde bir koşulu getirmek istemesinin arkasındaki gerçek, çıkan fikir ayrılığını yatıştırmak için Almanya’nın önerisi olan “İmtiyazlı Ortaklık” fikrini ortaya atmak ve tarafları bu konu üzerinde mutabakata çağırmak.
Sonrası elveda AB ve müzakereler…