TALAT ve HRISTOFYAS ANLAŞABİLECEK Mİ? |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın, BRT’de yayınlanan Mete Tümerkan’ın hazırlayıp sunduğu AKİS Programına katılarak gazetecilerin sorularını yanıtlarken söyledikleri, gerçekte Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili olarak aklındakileri net bir şekilde ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanı Talat, BM genel Sekreterinin adada çözüm havası koklarsa inisiyatif alabileceğini ve Kıbrıs Sorununun da kalıcı bir sonuca ulaşabileceğini düşünüyor. Kısaca “ya çözüm olur, ya da bölünmenin kalıcılaşması iyice sağlamlaşır” fikrine sahip.
Kendisini çözüm isteyen ve birleşmeden yana bir kişi olarak görüyor ve öyle tanımlıyor.
Cumhurbaşkanı Talat programda, Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin politikasının belli olduğunu, çözüme temel olarak Annan Planının kabul edildiğini, bütünlüklü müzakerelere başlamaya hazır olduğunu ve Kıbrıs Türk’ü üzerindeki izolasyonların da ancak bütünlüklü bir çözümün ardından tamamen kaldırılması gerektiğini söyleyerek temel prensiplerini ortaya koydu.
Bu düşüncesi aslında Türkiye hükümetine bir gönderme taşıyor. Türkiye’ye, sakın izolasyonlar kaldırılmadan limanlarını, Kıbrıs Rum bayraklı gemi ve uçaklara açma demek istiyor.
Cumhurbaşkanı Talat, en çok iki, iki buçuk aylık bir hazırlık dönemi sonrasında tam teşekküllü müzakerelerle sorunun 2008 yılı sonuna kadar hadi bilemediniz 2009’un ortalarına kadar, çözümünü istiyor. Belli ki tüm iyi niyetine ve barışçıl düşünce ve çabalarına karşın bu işin incir ipi gibi uzatılması, kendisini çok rahatsız ediyor.
8 Temmuz BM kökenli Gambari sürecine karşı değil ve bu sürecinin Annan Planı’nın alternatifi olmadığını da vurguluyor.
Bence en önemlisi de, Papadopulos ile 5 Eylül’de yaptığı toplantıda ortaya koyduğu önerilerinin halen geçerli olduğunu tekrarlaması.
Özetle CB Talat’ın Papadopulos’a yaptığı öneri, “Gel bu işi sürüncemede bırakmayalım. Hemen Komiteleri kuralım. Bir çalışma planı yapalım ve 2008 sonunda kadar bu işi sonuçlandıralım” idi.
CB Talat’ın bu yapıcı ve bitirici önerisini Papadopulos, adanın tümünü Rum egemenliğine alabilecek ortamın oluşmasını bekleyebilmek için reddetmiş ve içinde hiç bir zaman kısıtlaması olmayan Gambari sürecine de dört elle sarılmıştı.
Gelelim Hristofyas’a.
Ben çiçeği burnunda Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın, CB Talat gibi iyi niyetli ve iş bitirici düşüncede olabileceğini sanmıyorum. Belki bu günlerde öyle ama kısa bir zaman sonra değişeceği kesin. Hiçte kahin olmaya gerek yok.
Çiçeği burnunda Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas’ın dün Yunanistan’da yayınlanan Kathimerini ve To Vima isimli gazetelere yaptığı açıklamalar, aklındakilerini ve çözüm yolunda düşündüklerini açıkça ortaya koymaktadır.
Bu ilk resmi açıklamasında, “Halktan, taksimi engellemek için yetki aldık, işgale ve kolonizasyona son vermek için Kıbrıs halkıyla birlikte yürüyeceğiz demesi, 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası, Garantiler Antlaşması madde 4 uyarınca, uluslar arası hukuka ve antlaşmalara uygun olarak, Rumlar tarafından bozulan ve yok edilen 1960 statüsünü tekrar geri getirmek için adaya ayak bastığını kasten unutmuş olduğunu gösteriyor.
1996’da AKEL Genel kurulunda alınmış Enosis kararı ile 1967 yılında Rum Meclisinde kabul edilmiş Enosis kararlarını kaldırmaktan hiç bahsetmeyen, düzeni biz bozduk, 1960 anayasasını biz ihlale ettik ve 1 Ocak 1964 yılında da 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın geçersiz olduğunu biz ilan ettik diyemeyen Hristofyas, son derece pişkin bir şekilde işgalden bahsetmektedir.
Kendi yönetimleri altında olan Güney Kıbrıs’ta 1963 yılından beri Kolonizasyon yaptıklarını göz ardı eden, şu anda yaklaşık 230,000 tane “Rum Yerleşiği” bulunan Hristofyas, utanmadan Türkiye’den gelen kardeşlerimizin geri gitmesi konusunda ısrarlı olurken, sayıları neredeyse 70 bini bulan Gürcistan’dan gelmiş sözde Pontus’lu Rum yerleşiklerin ve sayıları 100 bini geçmiş Yunanistan’dan gelen yerleşiklerin geri gitmesinden hiç bahsetmemekte.
Dimitris Hristofyas, dünkü açıklamasında Kıbrıs sorununun çözümü çabalarında temel dayanağının Yunanistan olduğunu ve hedefinin de Kıbrıs Rum tarafının Yunanistan ile halen çok sıkı olan ilişkilerini daha da güçlendirmek olduğunu dile getirerek, son sözü kimlerle söyleyebileceğini açıkça ortaya koyuyor.
DIKO ve EDEK’in vesayeti altında olduğunu söylemeyen, Yunanistansız adım atmayacağını da kendisi dile getiren Hristofyas, kısa bir zaman içinde Papadopulos gibi Cumhurbaşkanı Talat’ı muhatap kabul etmemek havalarına gireceğinin işaretlerini de veriyor bu sözleri ile.
Ledra Caddesi’nin açılması konusunda çok iyi niyetli davranan Hristofyas, çok değil birkaç hafta içinde DIKO’nun ve EDEK’in baskısı ile değişecek ve Ledra kapısını açmamak için Papadopulos’un gerekçelerini dile getirmeye başlayacak. Aksi takdirde iş, vatan haini damgasını yemeye ve Türklere toprak kaptırmakla suçlanmaya kadar gidebilir.
Anlaşılan Cumhurbaşkanı M. A. Talat seçildiği gün olan 17 Nisan 2005 tarihinde Papadopulos’a uzattığı ve yaklaşık 3 yıldır havada kalan elini, Papadopulos’un Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu olan 17 Şubat’ta yarıştan elenmesi ile geri çekmiş, dinlendirmiş ve karbolit sabunla yıkayarak tekrar uzatmış.
Şimdi Hristofyas’ın samimi bir şekilde elini sıkmasını bekliyor.