Talat ve Yakovu |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
KKTC Bakanlar Kurulu’nun KKTC limanlarının Güney Kıbrıs’tan Türkiye ve diğer ülkelere ve Türkiye’den Güney Kıbrıs ve diğer ülkelere ticaret için açılması kararı çok olumlu ve yerinde bir karar. Ben bu kararı sonuna kadar destekliyorum ve düşünenleri de kutluyorum.
Limanlarımız zaten artık ISPS kurallarına yani B.M.nin teröre, insan ve uyuşturucu kaçakçılığına önlem olarak alınmasını talep ettiği kurallara uygun hale getirildi. Her koşulda limanlarımız bu gün uluslar arası seferlere hizmet verebilecek güvenlik yapısında.
KKTC Bakanlar Kurulu’nun limanlarla ilgili açıklaması Tasos Papadopulos hükümetini çok hazırlıksız yakaladı. İlk defa Rumları savunmada gördüğümü söylersem yalan söylemiş olmam. Yıllardır biz hep Rumların söylediklerini sadece protesto ettik veya ilgili yerlere mektuplar gönderdik. Bu güne kadar hiçbir zaman inisiyatifi ele geçirememiştik. Bu günkü konumumuz, artık Kıbrıs sorununun çözümünü arzu eden taraf olduğu mesajını verenin KKTC ve Türkiye olduğu ve Rumlarında inisiyatifi elden kaçırmış olduklarıdır. Siyasette güzel bir tanım vardır “Gündemi belirleyen siyasete hakim olur” diye. İşte dün KKTC hükümeti bunu gerçekleştirdi. Siyaseti belirleyen gündemde rol almaya başladı.
Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu KKTC’nin bu kararını, “Yasadışı ve tamamen temelsiz” diye niteleyerek limanların yasal olduğu kararını sadece Rum hükümetinin alabileceğini iddia etti. İlk defa saldırıdan savunmaya geçti. Bu iddia bana pek de inandırıcı gelmedi. Kıbrıs adasının tümü, Zafer Burnu’ndan (Apostolos Andreas Burnu) Baf’a, Girne’den Limasol’a kadar tüm ada toprağı, 1 Mayıs 2004 yılında Kıbrıs adası bir bütün olarak AB’ye alınınca Avrupa Birliği toprağı oldu. Tüm Kıbrıs adası AB sınırları içinde bulunmasına rağmen şimdilik sadece AB kuralları, uygulamaları, yasaları ve normları Kuzeyde yani KKTC’de geçerli değil. O da Şimdilik… Ben artık Mağusa ve Girne limanları ile Ercan ve Geçitkale Havalanlarının yasal olup olmadığına Rumların değil AB’nin karar vermesi gerektiğine inanıyorum. En azından birkaç gün evvelki yazımda belirttiğim gibi AB’den “İmtiyazlı Ortaklık” istiyor ve bekliyorum. Yasal olarak AB toprakları içinde bulunan ve de ISPS kurallarına uygun olan Mağusa ve Girne limanları ile Ercan ve Geçitkale Havalanlarının yasallığını konusunda son sözü AB söylemelidir.
Rum Yönetimi sözcüsü Kipros Hrisostomidis, Yakovunun arkasından, Başbakan Talat’ın açıkladığı limanların ticaret için açılması vesilesi ile Maraş’ın eski sahiplerine verilmesi ve limanın Kıbrıslı Türklerle Rumlar tarafından ortak işletilmesi önerilerinin geçerliliğini koruduğunu tekrar hatırlatmıştır.
Aslında bende Maraş’ın eski sahiplerine ve yasal sahiplerine iade edilmesi taraftarıyım. Vakıflar idaremize ait olan Maraş, İngiliz döneminde, belediyelere tanınan kiralama hakkı ile önce Rumlara uzun vadeli ve düşük kira ile kiralanmış sonra da uzun vadeli kullanımdan dolayı Vakıf malı olmasına rağmen Rumlara koçan edilmiştir. Yaptıkları yasalara uydurmak isteyen İngilizler bu konu ile ilgili yasa çıkarmışlar ve ilaveten de 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşmaları içine de koyarak yasallaştırmak çabası içine girmişlerdir.
Ama gene İngilizlerin kendi anavatan yasaları ve Uluslar arası yasaların içinde olan “Vakıf Mallarının Satılamayacağı” kuralı tüm yapılanları geçersiz kılmaktadır ve buna göre Maraş hala daha Türk Vakıf malıdır.
Evet, Maraş eski sahiplerine iade edilmelidir…. Ben bu fikri destekliyorum…