Tazminat Türklerin de Hakkı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Evvelki haftanın ilginç haberlerinden bir tanesi de ABD’de KKTC’de kalan Rum mülklerine ilişkin olarak Türkiye aleyhinde 400 milyar dolarlık dava açılmış olmasıydı.
ABD’deki hukukçu dostumuz David Saltzman konuyu bana aktarmış, şaka yollu da “Savunmayı da hazırlamaya başlarım inşallah” demişti. İyi Türkçe konuşuyor bay David ve Kıbrıs konusunu da çok iyi biliyor.
Çarşamba günü “KKTC’yi Koruma Derneğinin organize ettiği “KKTC’NİN STATÜSÜ” konulu sempozyuma katılmak için adamıza gelecek.
Bence ABD’de “Class Action” isimli Amerikalı bir grubun, KKTC’de mülkü bulunan Rumların mülklerini kullanmadıkları gerekçesiyle Türkiye’ye 400 milyar dolarlık hukuk davası açmaları çok iyi oldu.
Hukukçu değilim, hukuktan pek anlamam ama her davaya da kendi içinde “Karşı Dava” açılabildiğini çok iyi biliyorum.
Rumlar belli ki Kıbrıs konusunun sadece ve sadece 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı ile başladığını sanıyorlar ve yoğun Rum propagandası ile dünyanın buna kanmış olmasından dolayı da gerçeğin bu olduğunu sanıyorlar.
Gelen habere göre “Mülklerin kullanımından mahrum edilmenin, 1974’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yüzde 40’nın müdahale sonucu gasp edilmesiyle başladığı ve bugüne kadar devam ettiği” savunuluyor ve açılan Hukuk davasında yerlerini terk etmeye zorlanan yaklaşık 200,000 Rum göçmen ve diğerlerinin mülklerini kullanmaktan mahrum edilmelerinin bedelinin ödemesi isteniyor.
İsteyenin yüzü bir kara vermeyenin iki.
Anlaşılan artık 1955-1960 yılları arasında yaşadıklarımızın ve 21 Aralık 1963’de Türklere karşı Lefkoşa’nın Tahtakala semtinden başlatılan organize saldırı sonrasında tam 11 yıl süre ile Kıbrıslı Türklere uygulanan soykırımın sayfalarını açmak, eskilerin deyimi ile “VACİB OLDU”.
1974 Mutlu Barış harekatı ile Rumların yıllardır Kıbrıslı Türklere yaptıkları son buldu, ada iki bölgeye bölündü ve geçmişte yaşanan kötü günler de bir daha yaşanamaz deniyordu ama anlaşılan Rumlar hala daha geçmişten hiç ders almamışlar.
Rumların iddia ettikleri gibi adadaki Türk toprakları %18, Rum toprakları da %82 civarında değil. Rumlar kendilerini adanın sahipleri addettiklerinden dağları, bayırları, ovaları, dereleri, mezraları ve hazine arazilerinin tümünü de Rum toprağı kabul ediyorlar ve bunları da tapulu Rum mülklerine ilave ederek bu orana ulaşıyorlar.
KKTC Haritacılık Dairesi verilerine göre, İngiliz Egemen Üsleri, Ara Bölge ve Kilise malları da içinde olarak özel kişilere ait Rum mülklerinin toplamı 3,624,754 dönüm, toprağın %71.5’u, mevcut Evkaf malları da içinde olarak özel kişilere ait Türk mülklerinin toplamı da 1,352,792 dönüm, toprağın %26.7’si. Adadaki diğer azınlıklara ait özel mülklerin toplamı da 90,026 dönüm olup %1.8 etmektedir.
Herşey içinde adanın %71.5’u olan tapulu Rum mülklerinin büyük bir kısmı da 1913 yılında İngiliz Sömürge İdaresinin çıkardığı “Kraliyet Emirnamesi” sonrasında tapu dairesinde yaptıkları sahtekârlıklar sonrasında elde edilen mülkler.
Zaten çok yetenekli bir araştırma ekibi aylardır tapu kayıtları üzerinde çalışıyor. Gerçeği yakında gün ışığına çıkaracaklar. Rumların ne kadar “Ata Yadigarı” malımızı evrak üzerinde yaptıkları sahtekarlık ve tahrifatlarla gasp ettikleri de ortaya çıkacak.
Sadece 15 Kasım 1967 tarihinde Grivas’ın bir avuç Türkün yaşadığı Boğaziçi ve Geçitkale köylerine 5000 kişilik tam techizat ve silahlı Yunan Komando Birliği ile saldırması bile “Organize bir Soykırım” suçu.
Türkiye cumhuriyeti bunun hesabını hem Yunanistan’dan hem de Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Hükümetinden sormalıdır bu davada.
Türkiye Cumhuriyeti;
1963 Aralığında Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin Kıbrıs Türk halkına karşı başlattığı organize saldırılardan sonra Rumların işgal ettikleri 103 tane Türk köyünde bırakılan mülklerin ve karartılan geleceklerin, tam 11 yıl aç, susuz, elektriksiz, işsiz, parasız, pulsuz ve gelecek umutlarından yoksun bırakılmış Kıbrıslı Türklerin hesabını sormayacak mı, tazminatını istemeyecek mi;
1913 yılından beri Rumlar tarafından sahtekarlıkla gaspedilmiş yüzbinlerce dönüm Türk malının hesabını sormayacak mı bu davada.
Elbette soracak ve sormalıdır da.
Artık dünya, Kıbrıs konusunda “Mazlum” rolünü çok iyi oynayan Rumların “Sütten çıkmış ak kaşık” olmadıklarını öğrenmeli.
Bunun gerçekten de zamanın geldi.
Hadi Türkiye, bu tam bir “Altın Fırsat”.