Tıkanan Kelimelerin Dili |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Bugünkü köşe yazımın başlığına “Tıkanan kelimelerin dili” dedim. Doğrusu, zihinsel programımın gündeminde böyle bir yazı yoktu.
Ancak, Volkan Gazetesinden Sabahattin İsmail dostum, geçtiğimiz hafta yayınlamış olduğum bir yazımdan yola çıkarak her biri yarım sayfaya yayılan iki günlük köşe yazısını benim ismim, akademik kimliğim ve konuya ilişkin ortaya koyduğum analiz nitelikli düşünce ve görüşüme ayırınca, bu yazım kendiliğinden doğmuş oldu.
Sabahattin dostumun iki günlük köşe yazısı birleştirildiği zaman ortaya çıkan boyut günlük bir gazetenin tam sayfası değerindedir ki, böylesine bir yazı geleneksel anlamdaki bir “Köşe Yazısı” esprisinin ötesine geçerek, deyim yerindeyse, bir araştırma-inceleme kimliğine bürünür.
Oysa Sabahattin dostumun iki gün üst üste kaleme aldığı yazısı bir araştırma-inceleme yazısı değil, benim, kendi köşe yazımda İngilizce iki kelimeden ibaret olarak bir arada kullandığım “Constituent State”e, kendi perspektifinden vermeye çalıştığı bir yanıttı sadece.
Kısacası benim iki kelimeden ibaret analizime, Volkan’ın tam sayfasına sığamayan bir karşı görüş.!
Coğrafyasıyla küçük, toplumsal tarihiyle büyük, güzelim ülkemiz Kıbrıs’ı ve onun “sorunu”nu bu tam sayfalık karşı görüş yazısında bir kez daha düşündüm.
Anladım ki bizim “Kıbrıs Sorunu”na çözüm arayışlarımızda en büyük sorunumuz çok hızlı bir şekilde çıkmaza giren ve tıkanan zihinsel karşıtlıklarımız değil, daha yolun başında anlaşmak umuduyla telaffuz etmeye başladığımız kelimelerin ilk cümlesini kurmadan tıkanması ve tıkanan kelimelerimizin de dilini kaybetmesidir.
Böyle olmasaydı eğer, Sabahattin dostum, iki kelimeden ibaret “Constituent State” (Kurucu Devlet) yorumuna günlük reklam değerini asgari ücrete eş tutabileceğimiz bir tam sayfayı ayırır mıydı?
Ve yine kelimelerimizin dili tıkanmasaydı eğer; edebiyatıyla da güçlü Sabahattin dostum, alışılagelmiş köşe yazısı sütunlarından birine mutlak sığardı diye düşünüyorum.
“Tıkanan Kelimeler” veya “Farklı Algılanan Kavramlar” diye de tanımlayabiliriz bu nedeni. Belki de Sabahattin dostumla birlikte ve bize katılacak diğer söz sahibi dostlarla, bu soruna bir çözüm getirebiliriz.
Bir başka köşe yazarımız, 23 Haziran Pazartesi günü yayınladığı yazısında, kendi değerlendirmeleri çerçevesinde ve gelişmelere kendi bakış açısı ile bakarak, olayın önemini hissetmiş ve aynen aşağıdaki kelimeleri kullanmış;
“Ne yazık ki işin bu boyutu kamuoyunda hemen hemen hiç tartışılmamakta;…”
Gerçekte tartışılan iki kavram bulunmaktadır. İngilizceleri “Constituent State” ve Founding State” olan tanımlar. Her ikisinin de tam Türkçesi “Kurucu Devlet”dir. Ama farklı olsunlar diye birine “Oluşturucu Devlet”, diğerine de “Kurucu Devlet” demeye başladık. Tabii bu devletler neyin kurucusu veya oluşturucusu olduklarına bağlı olarak da, “Devlet” veya “Eyalet” olarak ikiye ayrılmaktadır.
İngilizcesi “Constituent State”, Türkçesi “Kurucu Devlet” olan yapı, daha büyük bir Politik varlığın bir parçası olan, yasa yapmak ve buna ilaveten de Anayasayı değiştirmek yetkisi bulunan devlet (yönetim birimi) olarak tanımlanmaktadır. Örneğin Kaliforniya, ABD’nin “Kurucu (Constituent) Devlet”idir. Aynı şekilde Nahçevan da Azerbaycan’ın “Kurucu (Constituent) Devlet”idir. Bu tanım bazen tek taraflı bağımsızlık ilan etmiş devletleri tanımanın bir alternatif yolu olarak da kullanılmaktadır. İKÖ’nün KKTC’yi, “Kıbrıs Türk Devleti” adı altında “Kıbrıs”ın “Kurucu (Constituent) Devlet”i olarak kabul etmesi gibi veya Somaliland’nin 1991’de bağımsızlığını ilan etmesine rağmen diğer devletler tarafından Somali’nin “Kurucu (Constituent) Devlet”i olarak kabul edilmesi gibi.
Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri bakanlığının aşağıda internet adresini verdiğim, BM’nin hazırladığı Annan Planı ile ilgili sitesinde, İngilizcesi ….. “Constitution of the Turkish Cypriot Constituent State” olan ve Türkçesi de ilgili sitede …. “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin Anayasası” olarak yazılmış bulunan “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti”nin yani “Turkish Cypriot Constituent State”in anayasası, en ince detayına kadar yazılmıştır.
Bu sayfada belirtilen “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti”nin yani “Turkish Cypriot Constituent State”in Anayasasının 1.ci maddesi, Kıbrıs Türk Devletinin Şekli ve Nitelikleri”ni tanımlar. Cumhurbaşkanı vardır, Bakanlar Kurulu vardır, Meclisi vardır. Devlet Kurumları, Sayıştay’ı, Yüksek Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi, Mahkemesi, Yargıtay’ı, Polis’i ve benzeri kurumları da bulunmaktadır.
Aynı sayfada yer alan Kıbrıs Türk Devletinin Şekli ve Nitelikleri, aşağıda yer alan Madde 1’de tanımlanmıştır.
“Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetinin, siyasi eşitlik, iki kesimlilik ve eşit statü temeline dayalı iki Kurucu Devletinden biridir. Kıbrıslı Türklerin ayrı kimliğini ve iki bölgeli bir ortaklık içindeki eşit siyasi statüyü temsil eder. Kıbrıs Türk Devleti, insan hakları, demokrasi, temsili cumhuriyet yönetimi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Devlettir.”
Kimin ne yazdığından veya söylediğinden ziyade, Kıbrıs konusunda birincil rol oynayan ve aynı zamanda da Garantör Statüsünü taşıyan Türkiye Cumhuriyeti’nin Dış İşleri Bakanlığının “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti” yani “Turkish Cypriot Constituent State” ile ilgili tanımı, mevcut koşullarda en geçerli olan tanımdır. Geri kalanlar sadece varsayımdır.
Zaten olayın önemi de burada ortaya çıkmaktadır.
Tartışılan ve 23 Mayıs mutabakatında liderler tarafından kabul edilen “Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk Kurucu Devletleri”den Türk olanı hangi “Turkish Cypriot Constituent State” yani “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti”dir?.
Federal yapıdaki bir “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti”mi, Konfederal yapıdaki bir “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti”mi yoksa bir BM belgesi olan Annan Planı içindeki “Kıbrıs Türk Kurucu Devleti” mi?
23 Mayıs’taki Talat-Hristofyas görüşmesinin ardından, BM Genel Sekreterinin Kıbrıs’taki Özel Temsilcisi Taye Brook Zerihoun tarafından okunan ortak açıklamadaki altı adet cümle, aralarındaki nokta (.) dikkate alınıp mı okunacak, yoksa noktasız mı okunacak?
Noktalar dikkate alınıp okununca altı cümlelik paragrafın tümünden ortaya çıkan mana, noktalar yokmuş gibi okunandan çok farklı. Bu nedenle de farklı yorumlar ortaya çıkmakta, farklı iddialar ileri sürülmekte.