Türkiye’nin AB atağı bitmedi |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Türkiye’nin sözlü de olsa, son yaptığı limanlar teklifi adeta bir deprem gibi AB içinde yılların kemikleşmiş dengelerini alt üst etti ve etkileri de hala devam ediyor. Artçı depremler daha yeni yeni başladı.
Brüksel’de 11 aralık’ta yapılan AB dışişleri bakanları toplantısında Kıbrıs sorunu konusunda Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ile İngiltere Dışişleri Bakanı Margaret Beckett’in birlikte Güney Kıbrıs Rum yönetimi (GKRY) Dışişleri Bakanı Yorgos Lillikas’a yüklenmeleri ve Kıbrıs sorununun AB sorunu olup olmadığı tartışmasını yapmaları, 2007 ocak ayında kopacak fırtınanın bir habercisi niteliğinde.
İngiltere hükümeti, Dışişleri Bakanı Beckett’in söz konusu toplantıda yaptığı konuşma ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) yönelik izolasyonların kaldırılmasına öncülük edeceğini açıkça dile getirdi.
En önemlisi de bu toplantıda Kıbrıs sorununa çözümün BM temelinde olacağına yönelik deklarasyonun da yayımlanmasına karar verildi. Rumların diğer ülkelerin de taviz vermemesi sonucu geri adım atmak zorunda kalması, Erdoğan hükümetinin Kıbrıs sorununu AB üyelerine kabul ettirmeye başladığının bir göstergesi.
Bu aşamada Türkiye’nin bir tek kaygısı kalmış gözüküyor, “Rumların veto kartlarının hala ellerinde olması”. Türkiye, Rumların bir daha veto hakkını kullanmayacaklarına ilişkin bir garantiyi henüz alabilmiş değil. Bir son dakika manevrası ile bu garantiyi de alabilir. Özellikle son limanlar önerisi metnini yazılı vermek karşılığında, hem Rumların Veto kozunu ellerinden alabilir, hem de KKTC’ye belli bir takvim sonunda izolasyonların kaldırılmasını garantileyebilir.
Artık GKRY’ni, Kıbrıs sorunu çözülmeden üye yapmanın pişmanlığını 23 üye de inkar etmiyor.
Brüksel’de 11 aralık’ta yapılan AB dışişleri bakanları toplantısında bir takım pazarlıkların yapıldığı ve AB üyesi 25 üye devletin büyük çoğunluğunun GKRY ve Yunanistan üzerine çullandığı kesin.
11 aralık’ta yapılan AB dışişleri bakanları toplantısında GKRY’nin, 22 Ocak 2007’de yapılacak AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında KKTC’ye uygulanan ekonomik ambargonun kaldırılması, doğrudan ticaretin başlatılması ve Kıbrıslı Türklere yönelik AB destek paketlerinin serbest bırakılması konusunda “taahhüt altına girerek engel çıkartmayacağına dair söz vermesi” sonucunda 8 başlığın dondurulması kararı çıktı.
İşin ilginç tarafı, 11 Aralık’ta yapılan AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında, Türkiye’nin ilerleme sürecinde askıya alınacak başlıkların sayısı ile KKTC konusunun bağdaştırılması ve doğrudan ticaret konusunda sert tartışmaların yaşanması, Rum tezlerinin AB içinde artık eskisi gibi kabul görmediğinin bir işaretçisi. Türkiye-AB müzakerelerinde dondurulacak başlıkların sayısının azaltılması gerektiğini savunan ülkelerin, GKRY’den KKTC’ye uygulanan ambargonun kaldırılmasına onay vermemesi halinde başlıkların dondurulmasına onay vermeyecekleri yönündeki kararlı tutumları, Rumları iyice tedirgin etti.
Rumların, Kıbrıs konusunda AB’den ilk günkü beklentilerinin değiştiği ve artık AB’yi Türkiye’ye karşı koz olarak kullanamayacakları iyice ortaya çıktı.
Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja’nın Konseyin oybirliği ile aldığı kararın, Kıbrıs’ın Kuzey kesimine uygulanan ambargonun kaldırılmasını öngördüğünü ve bu yöndeki kararın bir sonraki AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında alınacağını” söylemesi, arkasından Almanya’nın Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier’in, Almanya’nın AB dönem başkanlığı sırasında KKTC ile doğrudan ticaretin hiç gecikmeden hayata geçirileceğini vurgulaması, 2007 başında Kıbrıs konusunda, Rumların hoşuna gitmeyecek gelişmelerin olacağının habercisi.
Finlandiya, İngiltere ve Olli Rehn, 25’lerin dışişleri bakanlarının aldığı karar çerçevesinde, GKRY’nin bundan böyle geriye kalan 26 başlığın açılmasını herhangi bir nedenden dolayı bloke etmeyeceğinin garantisini aldıklarını ima ediyorlar.
İngiltere Başbakanı Tony Blair’in, 15 Aralık Cuma akşamı AB liderler zirvesinin hemen ardından Brüksel’den Ankara’ya gelmeyi programlaması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşecek olması, AB içinde, Türkiye kökenli ve İngiltere destekli yeni bir girişimin yapılacağının bir habercisi.
Bir olasılıkla Blair’in bu ziyaretinde, AB liderlerinin Türkiye ile ilgili alacağı son karar doğrultusunda müzakerelerin bundan sonra nasıl ilerletileceğinin, Türkiye’nin kırmızı çizgilerinde nereye kadar gerileyebileceğinin ve Kıbrıs’la ilgili karşılıklı adımların İngiltere liderliğindeki AB grubu ile birlikte nasıl yürütülebileceğinin tartışması yapılıp uzun vadeli bir strateji belirlenecek.
Belli ki, İngiltere, Finlandiya’nın hazırladığı zemin üzerinde, Türkiye’nin bir liman ve bir havalimanı açmasıyla ilgili önerisini yazılı olarak sunması halinde yarın başlayıp Cuma günü sona erecek olan Avrupa Konseyi zirvesini alt-üst edecek gözüküyor.
Her ne kadar GKRY Dışişleri Bakanı Yorgos Lillikas, kendisinin ve de Rum hükümetinin sonuç bildirgesinin yeniden müzakere edilmesini reddettiğini söylese de, sonuç bildirgesinden memnun olmayıp da değişiklik yapmak isteyen ülkeler girişimlerini yapacaklar ve bir olasılıkla ya 14-15 Aralık AB Devlet Başkanları Zirvesi kararı tekrar ele alınacak ve bu günkü halinden daha değişik çıkacak, ya da 22 Ocak 2007’de yapılacak AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında yeni yapıcı kararlar alınarak, Zirve karalarına veya Kıbrıs’lı Türklere uygulana izolasyonlara yumuşatma getirilerek, Türkiye’nin limanlar önerisinde ilerleme sağlanmaya çalışılacak.
Finlandiya’nın dün gerçekleştirilen Siyasi Gruplar düzeyindeki toplantıda takındığı tutumu bu gidişata yönelik niyeti açıkça ortaya koyuyor.