Türkiye’nin AB ile Rumları tanıma(ma) protokol görüşmeleri 2 Mart’ta Brüksel’de başlıyor |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
AB’nin 3 Ekim’deki müzakerelerin başlayabilmesi için şart koştuğu “Ankara Anlaşması’nın ek protokol ile yeni üyeleri de kapsaması” meselesi, mevcut kriz daha hala atlatılamadıysa da hayata geçiyor. Türkiye, Ankara Anlaşması’nın Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni de içine alacak biçimde genişletilmesini öngören uyum protokolünü, 2 Mart’ta AB’nin başkenti olarak addedilen Brüksel’de Avrupa Birliği ile müzakere etmeye başlayacak.
Türkiye, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni bir şekilde tanıması anlamına gelecek bu genişletme konusunda “pek de hevesli” değildi. Ancak Türkiye’nin bu sıkıntısını anlayan AB, Konsey kararı olan bu koşulda geri adım atamayacağını, ama bunun da “tanıma anlamına gelmeyeceğini” söyleyerek son bir ay içinde Türkiye’ye sürekli uyarılar yapmaya başladı. AB’nin yaptığı uyarılar sonrasında Türkiye “içinden gelmese” de süreci başlatmak zorunda kaldı. Yapılan planlamaya göre görüşmelerin, pazarlıkların ve ek protokolün yazılmasının 2 ay içerisinde bitmesi gerekiyor. Bu iki aya metnin son şeklinin AB’de geçerli olan 8 dile çevirisi ve bütün ülkelerce onaylanması da dahil.
Görüşmeciler belli oldu. Deniz Bölükbaşı ve Ertuğrul Apakan. Geçen sene BM gözetiminde Rumlarla, Lefkoşa Uluslararası Hava Alanında yapmış olduğumuz Annan Planı görüşmelerinde her ikisini de yakından tanımak ve beraber çalışmak fırsatım oldu. İkisi de mükemmel birer diplomat, hariciyeci ve görüşmeci. Bu ikilinin Türkiye’yi istenen hedefe götüreceğinden ve görüşmelerden arzu edilen sonuçları kopracağından eminim. En küçük bir şüphem dahi yok.
Türkiye’nin niyeti, ankara Antlaşması ek protokolunu yeni üye on ülkeyi kapsayacak şekilde genişletmek ama bu genişletmenin direkt veya indirekt bir şekilde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni siyasi olarak tanıması anlamına gelmemesini hukusal olarak garanti altına almak. Türkiye’nin aklında olan Roma Anlaşması örneği, bu imzayı atarken “işlemin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni resmen tanıdığı anlamına gelmediği”ni belirteceği bir çekinceyi koymak. Bu çekincenin protokol metnine eklenememesi durumunda ise bir deklarasyon yayınlayarak Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini siyasi olarak tanınmadığı bir kez daha vurgulamak.
Türkiye’nin bu çekinceyi koyabilmek için emsal aldığı örnek, AB’nin Makedonya ile yaptığı ve Yunanistan’ın baskıları sonucu “Söz konusu ülkeyi Makedonya Cumhuriyeti olarak tanımıyoruz.” ibaresini koyduğu anlaşma. Bu anlaşma ile AB, Makedonya ile her tür ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkileri başlatırken, çekince olarak da Makedonya’yı “Makendonya Cumhuriyeti” olarak tanımadığını anlaşma metni içine koymuştu.
Ankara’nın “Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni siyasi olarak da tanıması konususu” dışında, Ankara Antlaşmasını ek protokolünün yeni üyeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesine ikinci itirazı da Gümrük Birliği’nin hangi sınırlar içinde uygulanacağına ilişkin. 2 Ekim 2004 tarihinde Gümrük Birliği’nin Rum Kesimi için de geçerli olduğu yönündeki Bakanlar Kurulu kararı yayınlanırken AB’nin genel talebinin aksine, “Kıbrıs Cumhuriyeti” yerine “Kıbrıs” ifadesini kullanan Türkiye, uyum protokolünde de benzer yolu seçecek. Ancak bu noktada, “Kıbrıs” ifadesi ile adanın tümünün değil, sadece güneyinin kastedildiği hukuki olarak vurgulanacak.
Önümüzde çetin geçeceği şimdiden belli olan bir 2 ay var. Mayıs ayı, AKP hükümeti için “Zafer” veya “Deprem” ayı olabilir…