Türkiye’nin AB sevdası sona yaklaştı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Ne olmuştu 1838 Balta Limanı anlaşması ile hatırlayabildinizmi.
Aynen 1995 yılında olduğu gibi, Osmanlı Devleti Balta Limanı Anlaşması adı altında 1995 Gümrük Birliği Anlaşmasına benzer bir anlaşma imzalamıştı Avrupalılar ile ve çöküntü tetiklenmişti. Avrupa ülkelerine gümrük imtiyazları tek taraflı verilmiş ve Osmanlı toprakları etrafındaki “İktisadi ve Ticari sınırlar” Avrupalı şirketlerin ayrıcalıklı faaliyetlerine açılmıştı. Bu uygulama emeklemekte olan Osmanlı sanayisi çökertmiş, bütün gümrüklerin, imalatın ve taşımacılığın kontrolü Avrupalıların tekeline geçmişti.
Bu gün çokmu farklı durum. Hiçte farklı değil. Gidişat aynı gidişat ve Türklere atılmak istenen kazık da aynı kazık. Avrupalıların güçlü ve kendi ayakları üstünde durabilen bir Türkiye veya diğer bir tanımla, Avrupa dışında başka bir rakip istemiyorlar. Hele bu rakibin, yüzyıllardır Orta Doğu ile bağı da varsa.
Gümrükler ve Dış ticaret politikaları, devletlerin otoritelerini ve varlıklarının sürdürülebilir olup olmadığını belirler. Kendi sınırları içindeki ekonomiyi yönlendiremeyen ve ona hakim olamayan devletler, askeri ve siyasal olarak da ayakta duramazlar. Birileri kendilerine bir şeyler dikte eder hep.
AB’nin TAM ÜYE’leri kendi egemen oldukları sınırlar içinde kendileri ile ilgili Hukuki, Kültürel ve Güvenlik konularında ortak kararlar alırlar, kuralları birlikte koyar ve uygularlar.
Bu güne kadar önce AB Gümrük Birliğine giren sonra da AB’ye tam üye olan bir devlet yok. Bu garabet Türkiye’ye özgü. Türkiye Karar mekanizması içinde olmadığı AB’nin tüm kurallarını gözü kapalı uygulamaktadır. Aslında 1995 Gümrük Birliği Anlaşması, Anayasanın 90.cı maddesine göre TBMM’de onaylanmadığı için hukuken T.C. Anayasasına aykırı bir anlaşma ve uygulama durumunda.
Türkiye’nin AB ile imzaladığı Gümrük Birliği (GB) Anlaşması 10. yılına girdi. Geçen 10 yılın sonunda Türkiye bu Gümrük Birliği yükünü taşıyamaz konuma geldi. Hala daha bu durumu dikkate alan yok. Buna karşın AB hayali tam gaz gidiyor. Yakında beton bir duvara çarpacağı da kaçınılmaz bir kader. Kader diyorum ama aslında bu bir somut gerçek. Bunun gerçek olduğu Müzakere çerçeve belgesinde Türkiye’nin tam üyelik tarifi yapılmamasından ve müzakere adıyla siyasal dayatmalarla Türkiye’nin çözülme sürecine sürüklenmesinden çok iyi anlaşılmaktadır.
AB-Türkiye Gümrük Birliği Tarım ve Hizmet sektörünü kapsamıyor. Tarım halen daha Türkiye’nin en yaygın üretim alanlarından birisi. Genç kuşağın sayısı ve dinamizmi ise dikkate değer. Her ikisi de anlaşma dışı. Bu nedenle de aradan geçen 10 yıl Türkiye’yi AB’nin pazarı konumuna getirdi açıkçası. Türklerin üretkenlik yeteneği köreldi, Dış ticaret açığı Cumhuriyet tarihinde görülmeyen düzeye çıktı vede en kötüsü rekabet koşulları daraldı.
Türkiye bu anlaşmayla AB’nin ortak gümrük politikasını uygulama yükümlülüğü altına girdi ve üçüncü ülkelerle AB’nin kendi çıkarları doğrultusunda belirlediği dış ticaret kararlarını, Türkiye’nin çıkarlarıyla çelişse dahi uygulama zorunluluğunda kaldı.
Tam üye olmadan girdiği GB ile Türkiye, aslında egemenliğini Brüksel’e devretmiştir.
Yunanistan 1981 yılında üye olduktan 5 yıl sonra, İspanya ve Portekiz ise 1986 yılında üye olduktan ancak 7 yıl sonra GB’ye dahil olmuşlardır. Bu süre zarfında aldıkları fonlarla ekonomilerinin zayıf yanlarını onararak ve AB’nin güçlü ekonomileriyle uyumlandırarak hazırlık yapmışlardır.
Bence Türkiye, tam üye olmadan GB’ ye girerek, tam üyelik şansını da tamamen kaybetmiştir. Türkiye için müzakereler sonunda varılacak sonuç, “Ayrıcalıklı Ortaklık”dır.
Zaten Katılım Ortaklığı Müzakerelerinde çıkarılan huysuzluklar, Kıbrıs konusu, Kıbrıs için istenen tavizler, Türk Limanlarının Rum gemi ve uçaklarına açılması talepleri, Türk askerinin adadan geri çekilmesinin istenmesi ve Yunanistan AP milletvekili Yorgo Karacaferis’in Türklere azınlık statüsü verilmesi yazısı, müzakerelerin sonunda neler olacağını açıkça ortaya koyuyor.
Bence Türkiye’nin gözünde kapkara bir gözlük var ve Batıya doğru koşarken önünü göremiyor. Önünde toslamak üzere olduğu dev gibi bir duvar var. Benden söylemesi.