Türkiye’nin Rumları tanıması kaçınılmaz mı? |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
19 kasım’da İtalya’ya giden Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos, İtalyan Başbakanı Berlusconi ile Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ile Filistin lideri Yaser Arafat’ın ölümünden sonra Ortadoğu’nun durumu da dahil olmak üzere her iki ülkeyi ve Orta Doğu’yu ilgilendiren konularda bir görüşme yaptı.
17 Aralık zirvesi öncesinde Türkiye’nin Rum Yönetimi’ni tanıması konusunda Papadopulos tarafından destek arama amaçlı talep edilen bu üst düzey görüşmede, Papadopulos tüm çabalarına ve AB üyesi bir devletin Başkanı olması ayrıcalığına rağmen, Türkiye’nin 17 Aralık zirvesi öncesinde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini tanıması konusunda aradığı desteği Berlusconi’den alamadı. Buna ilaveten genel bir alışkanlık olan Cumhurbaşkanlığı seviyesindeki ziyaret ve görüşmelerden sonra ortak bir açıklama yapılması da gerçekleştirilmedi. İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’nin Rum lider Papadopulos ile görüşmesinden sonra ortak açıklama yapmaması da Rum kesiminde ikinci bir düş kırıklığı yarattı.
İtalya’nın Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesini desteklediği artık gizli olmayan bir gerçek.
İtalya’dan üzgün ayrılan ve yıllardır görmeye alıştığı ve beklediği kayıtsız şartsız desteği bulamayan Tasos Papadopulos, İtalya dönüşünde Larnaka Havaalanı’nda konu ile ilgili bir açıklama yaptı ve ilk defa endişelerini dile getirdi.
Gerçekte Türkiye’nin Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni tanıması, hem Avrupa Birliği’ne (AB) hem de AB üyesi Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ne karşı bir yükümlülüğü ama sorun Türkiye’nin bu yükümlülüğünü ne zaman yerine getireceğidir. Papadopulos, her zaman arkasına sığındığı, 17 Aralık’ta AB Konseyi tarafından Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesi konusundaki “VETO” hakkını kullanma kozunu kolayca kullanamayacağının ilk mesajını, İtalya’ya yaptığı bu ziyarette, Berlusconi’nin kendisinden şahsen ve abice aldı. Artık AB şemsiyesi altına girerek Türkiye’den talep ettiği “Hemen ve şimdi” tanınma talebinin, istediği gibi gerçekleşmeyeceğini iyice anladı ve Türkiye’nin ne zaman kendisini tanımaya hazır hale geleceği endişesini de ciddi olarak duymaya başladı.
Bu ziyaretten sonra duyduğu bu endişeyi, yani AB üyesi olan ülkesinin, Türkiye tarafından 17 Aralık’tan önce mi yoksa sonra mı tanınacağı endişesini açıkça Larnaka havaalanında verdiği beyanatta dile getirdi.
Şimdi artık 17 Aralık’ta AB Konseyi tarafından Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesi konusundaki kullanmayı çok arzuladığı “VETO” hakkını askıya aldı ve AB içindeki politik pozisyonunu değiştirdi. Türkiye’nin AB’ye ve AB’ye üye olan her devlete karşı sorumluluklarını yerine getireceği koşuluyla 17 Aralık’ta AB Konseyi tarafından Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesi konusunu destekleme kararı aldı.
Artık hedefi bu içerikte ve bağlamda temaslar yapmak ve Türkiye’nin bir an evvel sorumluluklarını yerine getirmesi için diğer AB üyesi ülkeler tarafından arabuluculuk yapılarak ortaya uzlaşıcı öneriler konması veya kendisinin Türkiye’ye uzlaşıcı teklifler yapması olacak.