Türkiye, AB, ABD soğukkanlı, Fransa kaptırdı gidiyor |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
Fransa Başbakanı Villepin’in, “Madem ki Türkiye Kıbrıs’ı tanımıyor, Türkiye-AB müzakerelerinin başlaması anlamsızdır” demesi, gerek Lefkoşa, gerekse Atina için kapanmış olduğu düşünülen VETO konusunu yeniden gündeme getirdi.
Kendini AB’nin lokomotifi zanneden Fransa, kendi başına Kıbrıs’ı bahane ederek 3 Ekim’de müzakerelerin başlamasına felik koyabilir mi veya mani olabilir mi?
Bunun yanıtı çok açık ve kesin olarak HAYIR’dır.
Hiç düşünüp, EVET olabilir mi diye kafa yormaya bile gerek yok. Yanıt kesin olarak HAYIR’dır.
Unutulmaması gereken ince bir detay var. 17 Aralık kararının AB Komisyonun’da ittifakla (oy birliği ile) alınmış olması. Yani tüm üyelerin EVET demesi ile karara varılmış olması.
Fransa’nın bu aşamada, Ek protokole ilave edilmiş deklarasyonu bahane edip müzakerelerin başlamasını engellemeyebilmesi için konuyu yeniden komisyona götürmesi ve “Hayır, Türkiye ile müzakerelere başlamıyoruz” diye yeniden “ittifakla” karar alması germektedir.
İşte imkânsız olan da, bana kesin olarak yukarıdaki yanıtın HAYIR olacağına teminat veren de bu incecik detay.
Buna ilaveten, Türkiye ile Askeri ve Ekonomik işbirliği içinde olan İngiltere gibi bir dost ülkenin ve Blair gibi vizyon sahibi bir liderin AB dönem başkanı olması da, bu tür iç tribünlere yönelik tepkileri daha doğmadan saf dışı bırakacak olumlu bir etken.
Konuya ABD açısından bakarsanız olayın biraz daha farklı bir boyut kazandığını görürsünüz.
ABD, hem kendisinin hem de AB’nin Türkiye’ye gereksinimi olduğu düşüncesinde. Türkiye’nin AB sürecinin durdurulmasının bırakın uzun vadeyi, normal vade de bile hiç kimsenin çıkarına olmayacağına inanıyor. ABD’ye göre müzakere süreci devam etmeli ve Türkiye AB içinde Batı dünyasının önemli müttefiki olarak yerini almalı. Terörün Avrupa’ya bulaşması ve AB’nin de bundan yavaş yavaş etkilenmesi teröre karşı yapılacak mücadelede, deneyimli olan Türkiye’nin önemi ortaya çıkarıyor. ABD terörle başa çıkmanın en önemli yolunun Türkiye’nin AB ile bütünleşmesinden geçtiğini yüksek sesle tüm üyelere söylüyor.
Konuya Rum tarafı açısından bakarsanız, VETO iç tribünlere oynanmış bir anlık kahramanlıktan sonra Papadopulos’un işini kolaylaştırmak yerine, iyice zorlaştıracak.
VETO, Türkiye’de kargaşaya neden olacak, AKP’yi Kıbrıs konusunda “Şahin”leştirecek veya da iktidar olmak için kolları sıvamış fırsat kollayan “Şahin”leri yeniden yönetime getirecek. Bu VETO krizi, Türkiye’nin ambargolar ve izolasyonlarla köşeye sıkıştırılmış KKTC’ye dört elle sarılmasına ve adada kesin kes bir ayrılığa yol açacak. Kıbrıs’ta birleşik bir devlet hayal olacak ve Rumlar kuzeyi unutacak.
Kıbrıs ve Yunanistan, VETO kullanmanın kendi çıkarlarına olmadığını ve iplerin tümden kopacağını, Kıbrıs’ın kuzey yarısının VETO ile ellerinden kayıp gideceğini çok iyi biliyor. Bu yüzden de 17 Aralık tarihinde Türkiye’ye tarih verildiği zaman, VETO kullanmak istemediler. Bu aşamada da kullanmaya cesaret edemeyecekler.
Konuya bir de Türkiye tarafından bakarsanız, Türkiye’nin, Rum kesimini Kıbrıs konusu BM’de çözülmeden tanımasının, hukuken başına çok belalar açacağını bildiğini hemen fark ederseniz.
Bu nedenle, bırakın Rumları tanımayı, liman ve havaalanlarını da Rumlara açmayacak. Türkiye’nin Misak-ı Milli hudutları 1974’e değişti ve onu değiştirmek için artık Lozan benzeri bir anlaşma gerekli. Hiçbir siyasi parti bunu tek başına göze alamaz. İşin ucunda Vahdettin gibi Türk tarihine ihanet etmiş bir yönetici olarak geçmek de var.
Gerçek olan şu ki, Türkiye AB ile müzakere sürecinden iyi bir şekilde faydalanıyor.
Yabancı sermaye girişi 15 milyarı buldu.
Ekonomik gelişmenin 2004 yılı içinde gösterdiği gelişmenin istihdama yansıması ile 1 milyon 300 bin kişiye iş yaratılması.
Petrol fiyatlarının artışına rağmen enflasyonun düşmesi.
Peki sizce nereden kaynaklanıyor tüm bunlar. Bence büyük oranda AB sürecinden. Batılı sermaye, Türkiye’yi kendinden görmeye başladı artık.
Tüm bunları harmanlayın, göreceksiniz ki, 3 Ekim’de müzakereler başlayacak, Türkiye AB yolunda yürümeye devam edecek ve bu sürecin yarattığı yararlardan faydalanmaya devam edecek. Kıbrıs konusu AB’nin tüm bastırmalarına rağmen illaki BM zemininde bir çözüm yoluna girecek.
Ha, AB müzakereleri sonunda üyelik olacak mı? Bu benim için çok da önemli değil. Zaten bunu ancak benim torunlarım görebilecek…. Allah Kerim…