Üçlü görüşmeleri neler bekliyor? |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un 18 Kasım’da New York’ta Cumhurbaşkanları ile yapacağı üçlü görüşme Rum tarafında fırtınaların kopmasına neden oldu.
Siyasi parti liderlerinin her birinin ağzından farklı yorumlar, farklı suçlamalar çıkıyor.
Hepsinin de ortak söylemleri, eğer Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas, KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile New York’ta BM Binasında BM Genel sekreterinin huzurunda görüşürlerse, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin “Grado”su, yani “Saygınlık Değeri” aşağılara düşecekmiş ve saygınlıklarına halel gelecekmiş.
Tam da “Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı” atasözüne uygun bir yorum bu, Rum siyasi liderlerin ağzından çıkanlar.
Halbuki BM’deki hâkim görüş, müzakerelerin çeşitli aşamalardan geçmesine ve iki seneyi aşkın bir zamanı devam etmesine karşın ilerleme olmadığı ve bu nedenle de sürecin bütünlüklü olarak değerlendirilmesinin gündeme alınması gerektiği doğrultusunda.
Bu nedenle de Genel Sekreter Ban Ki Moon, Cumhurbaşkanlarını “Üçlü Görüşme”ye çağırma nedeninin esasını “Doğrudan müzakere sürecinin sonsuza dek süremeyeceği” mesajını vermek oluşturuyor.
Niyeti de Cumhurbaşkanlarından süreci hızlandırmalarını istemek.
Yapacağı işlerden bir tanesi “resmi olmayan bir takvim” belirlenmesi konusunda baskı yapmak olacak.
Rumların bu konuda hiçbir aceleleri yok ve adada kurulacak yeni bir devlet içinde Türklerin yönetime ortak olmalarını istemiyorlar.
Ellerindeki tek seçenek ipe un sermek ve müzakereleri olabildiğince uzatmak.
Bunu da başarı ile yerine getiriyorlar.
Ban bunun farkında ve bu nedenle de Annan Planı görüşmelerinde olduğu gibi bir “Zaman Kısıtlaması” getirmek istiyor görüşme sürecine.
Müzakerelerin ilerlemesinin tıkandığı görüşünden yola çıkarak, sürecin bütünlüklü olarak değerlendirilmesini de gündeme getirebilir Genel Sekreter.
Bu da müzakere süreci içinde farklı başlıkların bir diğerinin kapanmasını veya konu üzerinde mutabakata varılmasını beklemeden aynı akış içinde görüşülmesini isteyebilir demektir.
Veya buna alternatif olarak da belli zaman dilimi içinde belirlenmiş konu başlıkları üzerinde Cumhurbaşkanlarının mutabakata varmalarını talep edebilir.
Cumhurbaşkanları kendi aralarında bir anlaşmaya varamazlarsa, Annan Planı müzakereleri sürecinde uygulandığı gibi “Hakemler” kendilerince “Adil” olduğunu düşündükleri bir sonucu Cumhurbaşkanları anlaşmış gibi kayda geçirirler ve söz konusu başlık kapanmış olur.
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ve yakın çalışma arkadaşları üçlü görüşmenin başarısızlığa uğramasını ve yakalanmış olan momentumun durmasını istemiyorlar.
Bu nedenle yaptıkları uzun vadeli planın esasları belirginleşti.
18 Kasım’da yapılacak üçlü görüşme sonrasında BM Genel Sekreteri, Özel temsilci Alexander Downer’in de raporunu esas alan kendi raporunu hazırlayacak ve bu raporunu olağan programı içinde Kasım sonunda, 15 Aralık’ta “Kıbrıs” gündemi ile toplanacak olan BM Güvenlik Konseyi üyelerine ve taraflara sunmak üzere yayınlayacak.
Ban’ın raporunda bu güne kadar hiç görülmedik şekilde ve teamüllerin dışına çıkılarak, Kıbrıs Rum İstihbarat Teşkilatınca (KİP) BM’nin Avrupa konuları sorumlusu Elisabeth Spehar’ın dizüstü bilgisayarından çalınan ve medyaya sızdırılan belgelere de değinilebilir.
Bu konuda 29 Ekim Cuma günü BM’den Hristofyas’a bir protesto mektubu gönderildi ve bu mektupta BM belgelerinin çalınmasının yasadışı olduğunu gösteren uluslararası anlaşmalara ve talimatlara yer verildi.
Hristofyas’ın başının bu olaydan daha çok ağrıyacağı da bir başka gerçek.
Ban, Kasım sonunda sunacağı rapor çerçevesinde müzakerecilerden esneklik, açılımlar ve hareketler talep edebilir.
Ama bu talep, Rum tarafında Mayıs’ta ve Türkiye’de de Temmuzda yapılacak Milletvekilliği seçimleri nedeni ile ancak Ağustos 2011’de dikkate alınabilecek.
Tabii Hristofyas’ı destekleyen yegâne siyasi parti olan AKEL seçimlerden sonra ortak bulup koalisyonu kurabilirse.
Aksi takdirde ana muhalefet partisi DİSİ’nin hakimiyeti oluşacak ve müzakereler de daha başlamadan çıkmaza girecek.
O vakit BM’ye “Kıbrıs adasında Kıbrıslı Rumlar ve Türkler bir türlü anlaşamıyor, boşuna uğraşıyoruz” açıklamasını yaparak adadan çekilmek kalacak.