VETO, Rum-Yunan çıkarlarına aykırı |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
3 Ekim’de hiçbir AB üyesi VETO kullanamayacak ve Türkiye-AB katılım müzakereleri başlayacak.
O güne kadar VETO’yu önleme çalışmasını da, Türkiye yapmayacak. Aslında yapacak olan Kıbrıs’lı Rumlar ve Yunanistan. Belki Türkiye, hiçbir AB üyesi devlet VETO kullanmasın ve müzakereler gecikmeden başlasın diye onlara biraz da yardımcı olacak.
Sözlerimi yanlış okumadınız. Allah beni yaksın ki öyle[1].
Büyük bir olasılıkla bir Türk-Rum-Yunan VETO’yu önleme lobisi oluşacak ve bu lobi canavar gibi ama birbirinden habersiz ve bağımsız çalışarak 3 Ekimde VETO kullanılmasını önleyecek.
3 Ekimde VETO kullanılmasının ve Türkiye ile AB’nin katılım müzakerelerin başlamamasının, uzun vadede Rumların veya Yunanistan’ın, yani Helen dünyasının çıkarlarına taş koyacak bir davranış olacağını artık herkes biliyor.
Rum ve Yunan hükümetleri, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde kesinti olmasının ve gerginlik ortamı meydana gelmesinin, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın çıkarına olmadığı görüşünü paylaşıyorlar. Bu nedenle şimdi her iki ülkede de büyük bir endişe var ve tüm Dış İşleri diplomatları ile üst düzey bürokratlar tan bir “Alarm” durumunda.
Atina, Lefkoşa’nın takınacağı tavırdan endişe duyarken, Lefkoşa da Fransa’nın içinde bulunduğumuz hafta değişen ve VETO’ya meyleden tavrından bayağı ürküyor.
Rum ve Yunan hükümetleri kısa süre içerisinde; yeni durumun görüşülmesi ve ortak tavır belirlenmesi amacıyla en üst seviyede (Tasos Papadopulos-Kostas Karamanlis) bir görüşme gerçekleştirilmeyi ciddi ciddi düşünüyorlar. Onlara göre bu işin hiç şakası kalmadı.
Her ikisi de biliyor ki, Türkiye’nin üyelik sürecini kendi iç nedenlerinden dolayı bloke etmek isteyen Fransızlar’dan ve diğerlerinden gelen baskılar 3 Ekim tarihi yaklaştıkça yoğunlaşacak ve kabak en sonunda Rumların başında patlayacak. Özellikle Fransızların, Türkiye’nin üyelik müzakerelerine başlamadan önce Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması gerektiğine ilişkin eylül ayında genel bir görüşme istemi halinde, Rumlar tam bir çıkmaza girecek ve tam “Üstü bıyık, altı sakal” durumuna düşecek.
Bu nedenle dün, Yunanistan Başbakanlık binasında Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis ve Dışişleri Bakanı Petros Moliviatis arasında bir strateji saptama görüşmesi yapıldı.
Rum yönetimi, Ankara’dan istediklerinin olabildiğince çoğunu koparmak için, Türkiye’nin üyelik müzakerelerine ilişkin yol haritasının içine söz konusu isteklerini koydurmaya çalışacak.
Peki bu nasıl gerçekleşecek. Tek bir yöntemi var. 3 Ekimde müzakerelerin VETO’suz başlaması ile gerçekleşebilir.
Başka bir yol da yok. Aksi takdirde, Kıbrıs’ın yarısı Rumların ve AB’nin avucunun içinden kayıp gidecek.
15 Ağustosta, yani bu Pazartesi sabahı yapılacak COREPER toplantısında Rumlar, AB’nin Türk deklarasyonuna resmi yanıt vermesini isteyecek ama çok da zorlamayacak. AB’nin vereceği deklarasyona, Türk deklarasyonunun, ek protokolün imzalanması ve Türkiye’nin protokolü hayata geçirmek yükümlülüğü ile hiçbir alakası olmadığının da eklenmesini isteyecek. Yani bir yerde “İlave edilen deklarasyon geçersizdir” dedirtmeye çalışacak.
Eylül ayı başlarında yapılacak Dışişleri Bakanları Konseyi’nde ise Rum Hükümeti, 25’lerin geçen nisan ayında Türkiye’ye yönelik “ortak tutumları”na Kıbrıs’ın çıkarına olan diğer pekçok noktanın da net olarak eklenmesini talep edecek.
Görüldüğü gibi ne 15 Ağustos’ta, ne Eylül’de ne de Ekim’de yapılacak toplantılarda VETO kullanmak gibi strateji yok..