Siyasi eşitliğe Rum tepkisi (2)

Siyasi eşitliğe Rum tepkisi (2)

Mayıs ayında yapılacak seçimler yaklaştıkça Rum Siyasiler de iyice sapıtmaya başladılar. Akıllarında olan ama bugüne değin bir türlü sesli dile getirmeye cesaret edemedikleri konuları bir bir açığa vurup dillendiriyorlar.

 

Dilin kemiği yok ya.

Durup dururken KKTC sınırları içinde bir kanton bölge daha icat ve ilan ettiler. Zafer Burnu yöresinde yer alan 4 adet Maronit köyü çözüme ulaştığı takdirde Rum eyaletine bağlı Kanton bölge olacakmış. Tam da “aç horoz rüyasında kendisini arpa ambarında görürmüş” hikayesine uygun bir hayal. Karpaz yarım adasındaki 4 Rum köyünü aldılar, Rum eyaletine bağlı kanton bölge olmasını garantilediler, şimdi ikinci bir kanton bölge yaratmanın çalışmasını yapıyorlar üstüne de sözünü veriyorlar Kıbrıslı Rumlara. Birisi Doğu’da, diğeri Batı’da 2 kanton bölge.

 

Rumların hayallerinin sınırları yok.

Rumlara göre bu ada üzerinde yaşayan Kıbrıslı Türkler de yok. Onlara göre biz Kıbrıslı Türkler bu adanın 454 yıllık misafirleriyiz. Neredeyse yarım asır evvel Türkiye’den gelip buraya yerleşmiş ve buraları kendine vatan etmiş, vatan bilmiş kardeşlerimiz de misafirlerin misafirleri. Bırakın Türkiye’den gelip burayı neredeyse yarım asırdır vatan etmiş, vatan bilmiş kardeşlerimizi toptan geri gitmelerini istemelerini, biz Kıbrıslı Türkleri de AB’yi arkalarına alıp, resmi yollardan bu adadan atmanın yollarını bulmaya çalışıyorlar. Resmi demek, AB’nin itiraz etmeyeceği bir yöntem demek Rumlara göre. Zaten Rumlara göre dünya üzerinde AB’den başka bir söz sahibi, yetkili başka bir makam da yok. Kendileri üye ya. Gerisi çok önemli değil. Zaten 19.cu yüzyılın başında günümüzde AB’yi oluşturmuş ülkeler, Osmanlı Devletinin Yunanistan yarım adasındaki topraklarına zorla el koyup, bir tek kurşun atmadan kurdurmuşlardı Yunanistan’ı, baskı, şantaj, olmadık vaatler ve faiz zoru ile.

 

Anastasiadis’in birkaç gün evvel yaptığı açıklamaya göre KKTC’de geçen sene Nisan ayında yapılan seçimlerden sonra hızla ve büyük bir şevkle başlayan müzakerelerde, çok büyük ilerlemeler kaydedilmiş, Rumların bol keseden kazanımı olmuş ve sona da iyice yaklaşılmış. Türklere muhtariyet hakkı dışında başka hiçbir hak verilmemiş ve ikinci sınıf vatandaş olmaları sağlanmış.

 

Akıncı ile varılan mutabakat sonucunda “Mülkiyet” konusu kökünden çözülmüş ve 1974 öncesi Rum mal sahipleri, müzakerelerin bitmesinden sonraki bir yıl içinde başvurmaları durumunda mallarını, üzerinde inkişaf olsa dahi geri alacakmış, isterse de bugünkü değerlenmiş hali ile kiralayacak veya da değerlenmiş fiyatından satacakmış. Türklerin güneyde kalan mallarından istimlak edilmek kurtulmayı başaranlar da üzerlerinde yatırım olmadıkları için tarla fiyatına takas edilecek veya Rumlara satılacakmış.

 

Kıbrıslı Türklerin nüfusu asla Kıbrıslı Rumların nüfusunun dörtte birini geçmeyecekmiş ve yurt dışından gelip adaya yerleşmek isteyen Kıbrıslı Türkler de geri çevrilecekmiş veya da onlara karşın Yunanistan’dan 4 misli Yunanlı getirilip adaya yerleştirilecekmiş.

 

Dört özgürlük üzerinde, yani insanların, ticari malların, paranın ve iş gücünün serbestçe dolaşımı üzerinde kesin bir mutabakata varılmış. İsteyen Kıbrıslı Rum, adanın istediği bölgesine özgürce yerleşebilecekmiş, iş kurabilecekmiş, yerleştiği bölgede yeterli oy alabilirse o devletin (Rumlar eyalet demeyi tercih ediyorlar) meclisine girebilecekmiş, hatta bakan bile olabilecekmiş. Hayalin bu kadarına da pes doğrusu. Kıbrıs Türk Kurucu Devleti Meclisinde Rum milletvekili ve Kıbrıs Türk Kurucu Devleti Hükümetinde de Rum Bakan, örneğin Rum Savunma Bakanı. Buna Kantara’nın keçileri bile güler…. (devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

10 Şubat 2016

10 Şubat 2016
Siyasi eşitliğe Rum tepkisi (2) için yorumlar kapalı
Okunma 89
bosluk

Siyasi eşitliğe Rum tepkisi (1)

Siyasi eşitliğe Rum tepkisi (1)

KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın basına yaptığı açıklamalar, Cumhurbaşkanı sözcüsü Burcu’nun verdiği beyanatlar, Rum basınına Rum lider Anastasiadis tarafından kasten sızdırılan bilgiler ve Rum hükümeti sözcüsünün yanıtları müzakerelerin hızla bir çıkmazın içine doğru gittiğine işaret ediyor. Daha doğrusu açık ve net olarak tünelin ucunda ışık yerine çıkmaz görülmekte.

 

Kurucu Cumhurbaşkanı R. R. Denktaş, II. Cumhurbaşkanı M. A. Talat, III. Cumhurbaşkanı D. Eroğlu’nun sürdürdükleri müzakerelerde çıkmaza girmiş olan konular, bütün gülücüklere, bütün güzel mesajlara, yılbaşında Rum liderin Türkçe, Akıncı’nın Rumca yaptığı kutlama mesajlarına ve de her iki tarafa verilen gaza rağmen aynen olduğu gibi masada bir çıbanbaşı gibi durmakta.

Rum lider Anastasiadis, 1960 yılında ilan edilmiş ve 1963 yılında Türklerin silah zoru ile içinden atıldığı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam edeceğinden, AB’ye ve BM’ye olan üyeliğinin aynen kalacağından ve müzakerelerin sonunda bir anlaşma olursa Kıbrıslı Türklerin mevcut Kıbrıs Cumhuriyetine katılacağından bahsetme.

 

Cumhurbaşkanı Akıncı ve kurmayları ise müzakereler sonunda varılacak ortak mutabakat ile KKTC’nin Türk Kurucu Devletini oluşturacağını, mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de Rum Kurucu Devletini oluşturarak yeni bir devletin yaratılacağından ve de bu devletinde yeni bir ismi, yeni bir bayrağı ve de yeni bir anayasası olacağından bahsetmekte.

 

Bunu açıklayan Cumhurbaşkanı sözcüsü Barış Burcu’ya Rum siyasiler ateş püskürüyor.

 

Gerçekte de Annan Planı adı “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” olan bir devletin yeni bir anayasa ve iki kurucu devletten oluşmasını öngörüyordu. II. Cumhurbaşkanı Mehmet A.Talat ile Rumların VI. Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas aynı politik görüşe ve inanışa sahip olmalarına rağmen müzakerelerin sonucunda üzerinde mutabakata varılan devletin, adına “Bakir Doğum” denilen “Virgin Birth” yöntemi ile kurulması, yani geçmişi olmayan ve yeni yaratılmış bir devlet olması konusunda büyük fikir ayrılıklarına düşmüşlerdi. Hristofyas o dönemde, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rum Kurucu Devleti olmayacağını ve kurulacak yeni devleti oluşturacağını, KKTC’nin de lav edilerek Kıbrıs Türk Eyaleti adını almasını ve Türklerin mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalanması konusunda ısrarını sürdürüyordu.

 

Rumların ateş püskürtmelerine sebep sadece bu olsa keşke.

Dönüşümlü Başkanlık, Türkiye’nin garantisi, Türk askerinin adadaki varlığı ve 1974 yılında güneye göç eden Rumların geri dönmesi konuları, ateşin harlamasına ve daha da yükselmesine neden oluyor.

 

Siyasi eşitliğin en belirgin örneğini oluşturan “Dönüşümlü Başkanlık” Rumların kırmızı çizgisiymiş ve asla bir Kıbrıslı Türk yeni kurulacak devletin dönüşümlü de olsa başkanı olamazmış.

Yedikleri naneye bakın siz Rumların.

Rum bir vraga (Rumcada yontulmamış odun benzeri adam demektir) yeni kurulacak devletin Cumhurbaşkanı olabilecek ama kalitesi ne denli iyi olursa olsun bir Kıbrıslı Türk asla Cumhurbaşkanı olamayacak.

Buna ister ırkçılık deyin, ister megolomani. Belli ki Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkleri eşit görmek istemiyor…. (devam edecek)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

8 Şubat 2016

8 Şubat 2016
Siyasi eşitliğe Rum tepkisi (1) için yorumlar kapalı
Okunma 113
bosluk

Rum’un Kıbrıs Hayali

Rum’un Kıbrıs Hayali

Rum’da oyun bitmez.

‘Ne de olsa Bizans’ın torunlarıyız’ diyorlar kendilerine, aralarında uzaktan yakından her hangi bir kan bağı olmasa da.

 

Rum lider Anastasiadis, müzakerelerin tamamlanmasını ve de olası referandumu 2018 yılına attıktan sonra döndü bir de Davos toplantısında tüm geleneklere aykırı olarak BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a kendi isteklerini içeren rapor sundu.

Anastasiadis herhalde biz “Kıbrıslı Türkleri “keriz”, Türkiye’deki yöneticileri de “aptal” sanıyor.

 

Bakın raporunda neler yazmış bu aklı çok çalışan ve bizi de ahmak sanan Rum lider.

Müzakarelerde son durum:

“Anlaşmaya yönelik yol uzun, belirsizlikler fazla. Yönetim, Güç Paylaşımı, Mülkiyet, Ekonomi ve AB başlıklarında önemli uzlaşı var ama somut bir sonuç yok” diyor (ve bu nedenle de müzakereler 2016 yılında sonuçlanamaz imasında bulunuyor.)

 

Daha görüşülmeyen konular:

Toprak düzenlemesi, Güvenlik ve Garantiler, Yabancı askerlerin çekilmesi, Anayasa ve yasaların yazımı, Anlaşmadan sonraki Uluslararası anlaşmalar listesi. (Güvenlik ve Garantiler daha konuşulmamış ama garantörlüğün kaldırılmasına Türkiye’nin sıcak baktığı havasını yaratmaya çalışıyor Rum lider ve Rum siyasiler)

 

Önem arz eden konular:

Yeniden yerleşimin ve tazminatların maliyetleri ve kimin tazmin edeceği,

Federal ve kurumsal örgütlerin kurulması.

 

Çözümün ilk günü:

Kapalı Maraş ayni gün iade edilecek,

Büyük miktarda Türk askeri adayı terk edecek,

Ara bölge Rumlara verilecek,

KKTC sınırları içinde iskana açılmamış bölgeler (askeri bölgeler) derhal iade edilecek.

 

Bu listeye lütfetmiş Sayın Anastasiadis ve Kıbrıslı Türklerin de anlaşmanın ilk gününde nelerden yararlanabileceğini yazmış.

Hükümete hemen katılacakmışız,

Limanlar ve Hava limanları açılacakmış,

Direkt ticaret de başlayacakmış.

Duyan da doğru olduğuna inanacak, egemen Rum yönetiminden böylesi izinlerin ve hoş görünün daha ilk günden çıkacağına.

 

Anastasiadis’in raporunda yazanlar tam bir hikaye.

Zannediyor ki, bizler bundan yaklaşık 120 sene evvel Girit’te tezgahlanan oyunu ve yaşananları unuttuk ve Batı Trakya’daki kardeşlerimizin durumunu hiç bilmiyoruz!

 

Anlaşmanın ertesi günü, adadaki Türk askerinin büyük bir kısmı, Anastasiadis’e göre yüzde 95’i gidecek ve Türkler kolay bir lokma sınıfına indirgenecek.

Maraş derhal iade edilecek ve Maraş’a geri dönüş sayısı içine dahil edilmemiş yaklaşık 60 bin Rum yerleşecek.

İade edilen topraklara 100 bin Rum göçmen, KKTC topraklarına da 60 bin Rum, Maraş’la birlikte toplamda 220 bin Rum şu anda KKTC’nin elinde olan topraklara yerleşecek…

Sonrası zaten malum.

Türkiye’nin garantisi sulandırıldıktan veya da ortadan kaldırıldıktan sonra bir daha adaya silahlı müdahale edemeyeceği garantili ve de kesin olarak belli olduktan sonraki İlk fırsatta da, aynen Makarios’un yaptığı gibi “Türkler isyan etti” bahanesi ile saldırılacak ve adanın tümü Rum idaresi altına alınacak.

Aslanım Anastasiadis, sen bu kafada gidersen müzakereler değil 2018’de, 2078’de de bitmez, bilgin ola.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

5 Şubat 2016

5 Şubat 2016
Rum’un Kıbrıs Hayali için yorumlar kapalı
Okunma 116
bosluk

Çözüm ne kadar yakın

Çözüm ne kadar yakın

Geçen sene Nisan ayında yapılan seçimlerde Sayın Mustafa Akıncı’nın KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesi KKTC Cumhurbaşkanlığı makamına oturan kişi değişince, Eroğlu döneminde masadan kaçmak için her olayı fırsat olarak değerlendirmeye çalışan Rum lider Nikos Anastasiadis’in huyu da değişime uğrayıverdi.

 

İkinci turdan sonra KKTC’de kimin Cumhurbaşkanı seçildiğinin açıklandığı anlarda herhalde Anastasiadis’in başına saksı düştü ve basına yansımaması için de elden gelen yapıldı. Eroğlu döneminde masadan kaçan, masaya küsen, masaya oturmak için ön şartlar koşan bilmem neremin kenarı Anastasiadis, aniden masaya oturmak ve bir daha da kalkmamak huyu edindi. Herhalde Akıncı’yı ve ekibini, iki dakikada dürer bir kenara koyarım hayaline kapıldı ve yeni huylar edindi.

 

Cicim aylarında 2015 yılında müzakereler biter, referandum yapılır diyordu.

Sonradan iş biraz çatallaştı, takvim uzadı, “2016 yılının ilk baharında referanduma gideriz”e dönüştü.

Sonra “2016 yılının Mayıs ayında Kıbrıs Rum tarafında seçimler var, ilkbaharda referanduma gitmemiz doğru olmaz”a dönüştü müzakere ve referandum takvimi.

Şimdi de referandum 2018 yılına ertelendi. Allah kerim 2028’e.

 

Kendi kafasındaki hayalleri gerçek sandı Anastasiadis.

Zannetti ki Rum halkı da hazır Türklerle birlikte yaşamaya, Rum siyasiler de, Rum Ortodoks Kilisesi de, Başkanı olduğu DISY partisini oluşturan EOKA B’ciler de ve de öğretmen ve öğrenciler de.

 

Öğrencileri nasıl daha ilkokul 1. sınıftan itibaren kafaları zehir dolu Rum öğretmenler sayesinde  “Türk düşmanı” olarak zehirlediklerini unutuverdi anlaşılan.

 

Geçen hafta Lefkoşa bölgesinin Rum kesimi içinde yer alan Strovolo Belediye hudutları içindeki Strovolo cimnasyumunda (lisesinde) meydana gelen olay gerçekte Kıbrıs Müzakerelerinin ve de Kıbrıs adasının geleceğini gösteren bir aynaydı. Tabi anlayana veya da anlamak isteyene.

 

Strovolos Belediyesi hudutları içinde yaklaşık 75 bin kişi yaşamakta ve Kıbrıslı Türklerin adını yakınen bildiği Aydemet, Aymarina, Ayvasilya ve Stavros adlı yerleşim yerleri bu bölge içinde yer almaktadır. Lefkoşa bölgesinde hizmet veren 13 Belediye içinde Strovolos belediyesi Güney Kıbrıs’ta Limasol’dan sonra ikinci en büyük belediyedir.

 

Strovolos bölgesini detaylı tanıtmamın nedeni, Lefkoşa asillerinin ve de Kıbrıs Rum kesiminin ekonomisi ile politikasını elinde tutan kişilerin yaşadığı en büyük yerleşim yeri olmasıdır. Güney Kıbrıs’ın kalbi burada atar adeta. Zaten nüfusu da sonradan vatandaş olanlar hariç, Kıbrıslı Rumların nüfusunun yaklaşık yüzde 17’sini oluşturmaktadır.

 

Burada yaşanan bir olay, genelde Güney Kıbrıs’ın düşünce tarzını ortaya koyar.

Bu bölgede yer alan Strovolo cimnasyumunda, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Sendikası (KTOES) ile Rum Teknik Orta Eğitim Öğretmenleri Organizasyonu (OLTEK)’nun ortaklaşa organize ettikleri konserde, 28 Kıbrıslı Türk’den ve 27 Kıbrıslı Rum’dan oluşan iki toplumlu koro şarkılar sunacaktı katılımcılara. Onlarca şarkıdan oluşan repertuvarın içinde sadece 1 adet Türkçe şarkı olduğu için söz konusu konser, Kıbrıs Rum Yönetimi Eğitim Bakanı tarafından iptal edildi. Resmi olmayan gerekçesi de ELAM adlı aşırı sağcı ve Helen milliyetçisi bir sivil toplum örgütünün siyasilere yaptığı baskı imiş…

 

Bizleri istemedikleri, Türk dilini ve Türkçe şarkıları duymaya bile tahammülleri olmadığı eğer Strovolo gibi Kıbrıs Rum tarafının siyasi ve kültürel kalbinin attığı yerde ortaya alenen çıktıysa, Kıbrıslı Rumlarda önümüzdeki 50 yıl daha ortak yaşam fikri oluşmaz, oluşamaz.

 

Bu gerçeği, gözü kapalı çözümcüler, masa başında ortak Kıbrıs temalı geyik muhabbeti yapanlar, aynen 120 yıl evvel Girit’te olduğu gibi  “Türk askeri gitsin adaya barış gelir” söylemlerini dillendirenler çok iyi bilmeli ve görmeli…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

3 Şubat 2016

3 Şubat 2016
Çözüm ne kadar yakın için yorumlar kapalı
Okunma 145
bosluk

Ülkeye ihanetin elektrikçesi

Ülkeye ihanetin elektrikçesi

Anavatan Türkiye cebinden, boğazından ve yatırımlarından kesip, toplamda 1 milyar 600 milyon TL harcayarak ve de müthiş bir teknolojiyle denizin içine borular döşeyerek ayağımıza kadar suyu getirmiş ama aramızdaki bazı hastalıklı kafalar bunun paha biçilemez politik ve stratejik önemini karalamak için olmadık işler yapıp, huzursuzluklar yaratıyorlar. Binbir zorlukla ayağımıza kadar getirilmiş suyun dağıtımını engellemek için de olmadık sorunlar yaratıyorlar. Kafaları, sorunları çözmek yerine maalesef sorun çıkarmaya çalışıyor sadece bu kişilerin.

 

Hele aralarında bazıları var, inanılmaz laflar ediyor Rumlarla yapılan ara bölge toplantılarında. Türk değillermiş, Müslüman değillermiş, dinsiz ve ateistmişler ve de Kıbrıslı Türk değil de sadece Kıbrıslıymışlar, Makarios’un “Biz Helen’iz, Kıbrıslı değiliz, hakiki Kıbrıslılar, sadece Kıbrısın eşekleridir” sözünü unutarak veya da yok sayarak.

 

Üstelik bir de tüm Kıbrıslı Türkler adına konuştuklarını iddia etmekteler bu ayakları yere basmayan hayalperestler. Hepimizin, yani Kıbrıslı Türklerin tümünün Müslüman gözüktüğünü ama camiye gitmediğini, dini vecibelerin hiçbirini yerine getirmediğini ve gerçekte de ateist olduklarını söylemekteler sanki de biz onlara adımıza konuşmaları için yetki vermişiz gibi. Ben ve benim gibi düşünen Kıbrıslı Türkler, bu insanlara bizim adımıza konuşmaları için yetki vermiş değiliz. Ancak kendi adlarına konuşabilir bu kendilerini Türk veya da Kıbrıslı Türk addetmeyen kişiler. İster ateist olsunlar ister Budist, isterse de de teist. Bu kendi bilecekleri bir şey ve kendilerini bağlar sadece.

 

Kıbrıslı Rumlar, İsrail ve Yunanistan ile adaya elektrik ve su getirilmesi için anlaşması yapınca ağızlarını bile açmayan, tek bir ses bile çıkarmayan kişiler, sadece 70 km. uzakta olan Türkiye’den KKTC’ye su ve elektrik getirilmesi konusunda söylemedikleri söz, yapmadıkları aşağılama kalmadı. Adeta meydan savaşı verdiler Türkiye’den su ve elektrik gelmesin diye.

 

Rum Yönetimi bir taraftan elektrik maliyetlerini düşürmek, diğer taraftan da pahalı üretimden kurtulmak için Avrupa’nın enterkonekte sistemine bağlanmak yönünde elden gelen her şeyi yaparken ve de elektrik üretimi konusunda İsrail’e veya da Yunanistan’a bağımlı olmayı güle oynaya kabul ederken, bizim sığ kafalıların “pahalı olsun, bizim olsun ama Türkiye’ye bağımlı olmayalım” mantalitesinden çok uzak bir düşünceyi benimseyerek ucuz ve devamlı elektriğin peşine düşmüşler. “Biz elektriğimiz yetmez olunca Rum’dan almayı yeğleriz ama Türkiye’den asla almayız” düşüncesindedirler bu sığ fikirli kişiler maalesef. Sanki “Türkiye öcü”, adadan kökümüzü kazımak için neredeyse son bir asırdır etnik temizlik dahil, silahlı saldırı dahil, ellerinden gelen her şeyi artlarına koymamış olan Rumlar da fevkalbeşer… (üstün nitelikli veya insan üstü kişiler.)

 

Ama bizde elektriğin Türkiye’den daha ucuz ve kesintisiz gelmesine ilk karşı çıkanlar, elektrik enerjisini şantaj malzemesi yapıp önce KIB-TEK’i sonra da KKTC halkını avucunun içine aldığını zanneden kişilerdir maalesef. KKTC halkının ve de ekonomisinin ucuz elektrikle neleri kazanacakları umurlarında bile değildir. Varsa yoksa her yıl aldıkları 13 ballı maaş ve 26 tane de her biri neredeyse asgari ücrete denk “K değeri” ve “Tazminat” adları altındaki ek maaşlar. Hepsinin toplamı yılda 39 maaş etmekte ve bunu kaybetmemek pahasına da elektriğin neredeyse yarı fiyatına Türkiye’den gelmesine karşı çıkmaktadırlar. Onlar için ülkemizin çıkarı değil, vatandaşın çıkarı değil, kendi çıkarları önemlidir sadece.

 

Bunları destekleyenler de sendikalardır. Maalesef bizim ülkemizde farklı bir sendikacılık anlayışı vardır. Gelişmiş olarak saydığımız ABD ve AB’deki sendikaların uyguladıkları gibi “Biz çalışanlar ülkemiz için ne yapabiliriz” ilkesi yerine “ben maaşımı nasıl ballı yapabilirim, çalışmadan, üretmeden nasıl ilave maaş alabilirim ve bunu da vatandaşımın sırtına, gerekli gereksiz grevler yaparak nasıl yükleyebilirim” mantığını gütmektedir sadece. Üretimi arttırmak, verim yükseltmek, çalışanları denetlemek ve diğer benzeri faaliyetlerde bulunmak hak getire bizim sendikal anlayışımızda ve de sendikalarımızda.

Bundan sonra ne olacağı da şimdiden belli. 2020 yılında adaya İsrail’den veya da Yunanistan’dan ucuz elektriğin gelmesi kesinleşirse, bizim hastalıklı kafalara bu elektrik daha tatlı gelecek ve “Ne gerek var Türkiye’den daha ucuz elektrik gelmesine. Bekleriz Rumlara İsrail veya da Yunanistan’dan ucuz elektrik gelsin biz de onlardan alırız” deyip yıllık 39 tane maaşı ucuz elektriğin üzerine yükleyip tahsil etmenin yollarını arayacaklar.

 

Biliyorlar ki, Türkiye’den ucuz elektrik gelirse KIB-TEK özelleşecek ve ballı maaşlar ile 26 tane avanta ödenek ortadan kalkacak, yerine normal bir maaş ve günde 8 saat çalışma gelecek….

Biz böyleyiz işte… Kafamız, ‘çalışmadan, üretmeden nasıl avantadan para kazanırım’a çalışır sadece.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

1 Şubat 2016

31 Ocak 2016
Ülkeye ihanetin elektrikçesi için yorumlar kapalı
Okunma 246
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar