KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN SU İHTİYACININ
KARŞILANMASINA İLİŞKİN
HÜKÜMETLER ARASI ÇERÇEVE ANDLAŞMA
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti (Bundan böyle münferiden bahsedildiğinde “Taraf”, müştereken bahsedildiğinde “Taraflar” olarak anılacaktır)
işbu Andlaşma ile;
Geleneksel dostluk ilişkileri çerçevesinde iki ülke arasındaki su transferi konusundaki işbirliğinin gelişmesinin ticari ve ekonomik ilişkileri daha da güçlendireceğini kabul ederek,
Amaçlarının, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uzun vadeli su İhtiyacının karşılanması için KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti arasında boru hattı, bağlı tesisler ve diğer tesislerin inşasına İlişkin projenin (Bundan böyle “Proje” anılacaktır) hayata geçirilmesi olduğunu taahhüt ederek,
Projeye’ yönelik yatırımları teşvik etmeyi, korumayı ve boru hattının etkin ve güvenli bir şekilde geliştirilmesini ve işletilmesini temin etmeyi isteyerek,
Projenin tasarımı, yapımı, mülkiyeti ve işletimi ile finansmanı hususlarında yasal ve uygulamaya yönelik şartların oluşturulması ihtiyacının olduğunu kabul ederek,
Projenin gerçekleştirilmesi için gerekli özel teşebbüs ve girişimlere uygun, yeknesak ve ayırımcı olmayan nitelikte bir hukuki çerçeve oluşturmanın önemini dikkate alarak,
Her bir Taraf Devlet Hükümeti için müşterek ve müstakil hak ve yükümlülüklerin, belirlenmesi, Proje kapsamında imzalanacak Ev Sahibi Hükümet Anlaşması ile diğer proje anlaşmalarının da temelini oluşturması amacıyla,
Aşağıda belirtilen hususlar üzerinde mutabakata varmışlardır: –
MADDE-1
İşbu Andlaşmada aşağıdaki tanımlar geçerli olacaktır.
“Andlaşma”: İşbu Andlaşma İle Taraflarca 8(2) maddesi uyarınca, işbu Andlaşmada daha sonra müştereken ve yazılı olarak tadil edilebilecek veya düzeltilebilecek hususlar demektir.
“Ev Sahibi Hükümet Anlaşması”: İşbu Andlaşmaya uygun olarak bir tarafta bir Devletin Hükümeti ile diğer tarafta. Proje” Katılımcıları ve/veya Proje Katılımcılarının yetkilendirdiği taraflar arasında imzalananı özel hukuka tabi anlaşmalardan her biri demektir.
“Diğer Proje Anlaşmaları”; Bu Andlaşma ve Ev Sahibi Hükümet Anlaşmaları dışında, herhangi bir Devlet ve/veya Kamu Kuruluşu ile Proje Katılımcıları arasında imzalanan veya Proje Katılımcılarının kendi aralarında İmzaladıkları Projeye ilişkin tüm yazılı anlaşmalar ve belgeye dayalı taahhütlerden her biri demektir.
“Proje Anlaşmaları”: İşbu Andlaşma, Ev Sahibi Hükümet Anlaşmaları ve Diğer Proje Anlaşmaları demektir.
“Proje Katılımcıları”: Taraflardan herhangi birinin kanunları uyarınca kurulmuş ve
teşkilatlanmış kamu kuruluşu veya iki ya da daha çok kişinin yazılı anlaşmasıyla kurulmuş ve teşkilatlanmış özel mahiyette şirket/’şirketler demektir,
“Kamu Kuruluşu”: Proje ile ilgili olarak, tüm merkezi, bölgesel ve yerel makamlar veya kurumlar dahil ülke İçinde her seviyede, her alanda. Hükümet ve bunun tüm kuruluşları, bölümleri ve alt bölümleri demektir.
“Boru Hattı”: Türkiye Cumhuriyeti’nden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne kadar
Akdeniz’in altından inşa edilecek yaklaşık 81 kilometre uzunluğundaki boru hattı demektir.
“Bağlı Tesisler”; Türkiye Cumhuriyeti Tarafında yeralan kara yapıları; Alaköprü Barajı, ve HES tesisi, İsale Hattı ve Dengeleme Deposu ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Tarafında yeralan kara yapıları; Güzelyalı Pompa İstasyonu, Terfi Hattı, Geçitköy Barajı demektir.
‘”Diğer Tesisler”: Tarafların egemenlik alanları dahilinde ve/veya suyun taşınmasına yönelik boru hattı ve bağlı tesisler dışında Projeye ilişkin olarak Proje Katılımcıları tarafından veya bunlar adına; yukarıda belirtilen tesislerin iyi biçimde çalıştırılması için inşa edilen, tesis edilen, bakımı yapılan, tamir edilen, değiştirilen, genişletilen, kontrol edilen ve/veya işletilen tüm yer altı ve yerüstü veya deniz tesisleri ve ilgili Proje Anlaşmalarında belirtilen fiziki varlıklar ve müştemilat demektir.
“Planlama Alanı”: Ev Sahibi Hükümet Anlaşmaları ve diğer Proje Anlaşmalarında belirtilen bağlı tesisi erin, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen dış sınırlarının, bu tür hatların geçişlerinde kanunen kamulaştırılması gereken alanı da kapsayacak şekilde birleştirilmesi suretiyle meydana gelen alanlar demektir.
“Vergi”: Projenin, Proje Anlaşmaları çerçevesinde uygulanması sırasında Tarafların mevzuatı uyarınca tabi olunacak her türlü vergi, resim ve harçlar demektir
MADDE-2
İşbu Andlaşmada öngörüldüğü üzere, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne şu arzı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anamur Dragon Çayı üzerinde inşa edilecek Alaköprü Barajından, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde inşa edilecek Geçitköy Barajı’na, Akdeniz su alanının altından inşa edilecek boru hattı vasıtasıyla yapılacaktır.
Proje kapsamında Türkiye Cumhuriyeti tarafında yer alan kara yapıları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafında yer alan kara yapılan ile boru hattı vasıtasıyla gerçekleştirilecek deniz geçişinin inşası Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılacaktır. Sözkonusu kara yapıları ile deniz geçişli boru hattının ve Proje kapsamada inşa edilen tüm tesislerin mülkiyeti, inşasına başlandığı andan itibaren Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olacaktır,
Türkiye kaynaklı olan ve boru hattı yoluyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ticari koşullarla arzedilecek su, satış noktasına (Geçitköy Barajı’na) kadar Türkiye Cumhuriyetinin mülkiyetinde olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine karşı İşbu, Andlaşma uyarınca üstlenmiş olduğu, yükümlülüklerine halel getirmeksizin üçüncü ülke/ülkelere su satma hakkını saklı tutar. Üçüncü ülkelere su satışı halinde KKTC topraklarının ve isale hattının kullanımı konusunda KKTC tarafı ile gerekli istişare yapılır.
Tarafların müşterek onayıyla, sözkonusu kara yapıları ile deniz geçişli boru hattının belirli bölümlerinin inşaat, mülkiyet ve işletmesine ilişkin alternatif modeller de uygulanabilir.
MADDE-3
Taraflar; işbu Andlaşma’da yer alan hususları ‘hayata” geçirmek’ üzere, Proje Katılımcıları veya Proje Katılımcılarının yetkilendirdiği diğer taraflarla boru hattının tasarım, yapım, mülkiyet ve kullanımına ilişkin tüm idari, yasal, mali ve diğer önemli koşullan belirleyen bir Ev Sahibi Hükümet Anlaşması imzalamayı taahhüt ederler,
Suyun satış bedeli; yatırım, finansman, işletme ve yenileme maliyetlerini karşılayan makul bir kar oranı ile fiyat değişikliklerini dikkate alan, taraflar arasında imzalanacak Ev Sahibi Hükümet Andlaşmasında saptanacak uygun bir fiyat formülü ile belirlenir.
MADDE-4
Taraflar, kendi egemenlikleri altındaki alanlarda Projenin ve bağlı tesislerin inşaatı ve işletmesi ile ilgili işlerin zamanında gerçekleştirilmesi için gereken koşullan sağlamak amacıyla gerekli tüm izin ve ruhsatların yürürlükte olan kanunlarına uygun olarak temin edilmesini sağlayacaklardır.
Proje sahaları ile ilgili istimlak ve irtifak hakkı işlemlerinin gerektirdiği masraflar, sözkonusu işlemleri yapın devlet tarafından karşılanacaktır.
İlgili Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasında Özel olarak belirtilen hususlar dışında ve bunların açık dökümlerini kısıtlamadan; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafında yer alan bağlı tesislerin inşasında çalışacak ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatı uyarınca çalışma iznine tabi olan işçiler, çalışmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetime gelişlerinden önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilgili makamlarına bilgi vermek koşuluyla ön izinden muaf tutulacakladır. İşverenlerin, işçilerin KKTC’ye girişlerinden itibaren yasal süre içinde yapmış oldukları çalışma izni ile ilgili başvuruları, KKTC Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca en kısa sürede sonuçlandıracaktır. İşçilerin sosyal güvenlik uygulamaları 1987 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Antlaşması’nın 6(1),. maddesi çerçevesinde veya yerel mevzuatın, öngördüğü şartlarda yerine getirilecektir.
MADDE -5
Proje Anlaşmaları kapsamında münhasıran boru hattı, bağlı tesisler, diğer tesisler ve planlama alanı inşaatı, bakımı ve onanını için kullanılmak kaydıyla her türlü mal ve hizmetin inşa edenlere teslim ve ifası ile bunlar tarafından ithali; Proje Anlaşmaları kapsamında münhasıran boru hattı ve tesislerle doğrudan ilgili tahmil, tahliye, taşıma, kaynak, kaplama gibi işler kapsamındaki mal ve hizmetlerin işletmecilere teslim ve ifası ile bunlar taralından ithali; inşa edenler tarafından Proje Anlaşmaları kapsamında mal teslimi ve hizmet ifaları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde katma değer vergisi ve/veya gümrük vergisinden müstesnadır.
Proje Anlaşmaları kapsamında münhasıran bora hattı ve bağlı tesisler ile diğer tesislerin inşaat döneminde, bunlarla ilgili yapılan işlemler ve düzenlenen kâğıtlar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde damga vergisi, harç ve benzeri vergilerden müstesnadır.
Proje Katılımcıları gelir üzerinden alman vergiler bakımından 22 Aralık 1987 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi ve Vergi Kaybını ‘Önleme Anlaşması” hükümlerine tabidir.
Vergi istisnasına ilişkin düzenlemeler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde açılabilecek ihalelerde hak kazanan tüm proje katılımcıları için eşit olarak uygulanacaktır.
MADDE -6
Taraflar, işbu Andlaşmanın hükümlerinin uygulanmasının izlenmesi amacıyla her Devletten ikişer temsilciden oluşacak bir komisyon, kuracaklardır (Bundan böyle “Ortak Komisyon” olarak anılacaktır). Taraflar, sözkonusu Proje ile ilgili olarak Ortak Komisyonun önüne uygun olarak getirilmiş tüm konular hakkında taraf devlet adına, hareket etmekle yetkilendirdiği temsilcileri, Andlaşma’nın onaylanmasından itibaren otuz (30) gün içinde yazılı olarak diğer tarafa bildirecektir. Her bir Taraf, diğer tarafa yaptığı yazılı bildirimin tebliğ tarihinden geçerli olmak kaydıyla Ortak Komisyonda görevlendirmiş olduğu temsilci(leri) değiştirebilir.
Ortak Komisyon, her bir Taraf veya Proje Katılımcılarının yazılı isteği üzerine toplanacak ve bu tür bir isteğe istinaden, Projenin bir an önce hayata geçirilmesi için acil ve etkin fayda sağlanması, Projenin durumu ve gelişimi ile ilgili düzenli bilgi alışverişinde bulunulabilmesi için Taraflar ve Proje Katılımcıları arasında aracı olacaktır. Ortak Komisyonda Andlaşmaya ilişkin olarak ortaya çıkabilecek sorunlar, konular, problem ve ihtilafların iyi niyet içerisinde çözümlenmesi veya bu Andlaşmanın yorumu, uygulanması veya yürütülmesi ile ilgili tüm konular hakkında istişarelerde bulunulacaktır,
Ortak Komisyon kendi çalışma usullerine ilişkin kuralları gecikmeksizin kabul edecektir.
MADDE-7
Taraflardan her biri kamu yararı ilkesi çerçevesinde Projenin inşası süresince ve devamında çevrenin korunması ve bozulmasının önlenmesi hususunda azami gayret gösterecektir.
Taraflar, Proje kapsamında atık oluşumunu azaltan ve atıkların geri kazanılmasını sağlayan çevre ite uyumlu teknolojilerin kullanılmasını teşvik edecekler ve sözkonusu hususlara ilişkin bilgi, deneyim ve teknoloji transferi konusunda işbirliği yapacaklardır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafında. Proje kapsamında yürütülecek çalışmalarda ihtiyaç duyulabilecek enerjinin kilovat bedeli, ortalama elektrik enerjisi satış fiyatını geçmeyecektir.
Taraflardan her biri Projenin inşası, işletimi, tamiri, yenilenmesi, kapasite artırımı ve bakımı için ortak teknik, emniyet ve çevre standartlarınım belirlenmesi ve yürürlüğe konması hususunda diğer Tarafla ve ilgili Proje Katılımcılarıyla işbirliği ve eşgüdüm içerisinde bulunacaktır.
Projeye ilişkin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafında inşa, edilecek kara yapıları işbu Andlaşmada belirtilen amaçlara uygun olarak kullanılacaktır. Kara yapılarına ilişkin olarak Taraflarca belirlenecek Planlama Alanı içerisinde, bu alanın belirlendiği tarihten itibaren hiçbir yeni yapı inşasına izin verilmeyecektir. Planlama Alanı İçerisinde gelecekte öngörülebilecek imar planlarını ve diğer ilgili planlan görüşme, yapılmasını kararlaştırma, kabul etme ve denetleme yetkisi Ortak Komisyona verilecektir.
MADDE-8
İşbu Andlaşma, Tarafların, ulusal mevzuatlarına uygun olarak onay işlemlerinin tamamlandığını diplomatik yollarla birbirlerine bildirdikleri tarihten itibaren yürürlüğe girecek ve otuz (30) yıl süreyle yürürlükte kalacaktır.
Andlaşma Tarafların karşılıklı rızasıyla yazılı olarak değiştirilebilir. Sözkonusu değişiklikler bu maddenin 1. fıkrasına uygarı alarak yürürlüğe girecektir.
Taraflar; bu Andlaşmanın uygulanmasına veya yorumlanmasına ilişkin uyuşmazlıkları, bu Andlaşmanın 6. maddesine, göre kurulan Ortak Komisyon veya ‘diplomatik kanallar yoluyla çözeceklerdir.
Taraflardan her biri, Antlaşmanın sona erme tarihinden 6 ay önce son verme niyetini yazılı olarak bildirmediği takdirde Andlaşma 5 yıllık bir dönem için otomatik olarak yenilenebilir nitelik taşıyacaktır.
İşbu Andlaşma 20.07.2010 tarihinde Lefkoşa’da Türkçe dilinde iki orijinal nüsha olarak
tanzim edilmiş, ve imzalanmıştır.
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ADINA HÜKÜMETİ ADINA
İren Küçük Cemil Çiçek
Başbakan Devlet bakanı vbe Başbakan yardımcısı
EkoAvrasya Derneği’nin Cumartesi günü Ankara’da düzenlediği “KKTC Su Temin Projesi ve Doğu Akdeniz’de Değişen Dengeler” Çalıştayı’na katıldım. Dernek Başkanı Sayın Hikmet Eren’i KKTC’ye yönelik çalışmalarından dolayı kutlarım.
Mükemmel bir Çalıştaydı benim değerlendirmelerime göre.
Türkiye’de bu işi düşünen, planlayan ve gerçekleşmesini sağlayan teknik bilgilerle donanmış, T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Akif Özkaldı’yı, Su Politikaları Derneği Başkanı Sayın Dursun Yıldız’ı, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Balkanlar ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanı Sayın Gözde Kılıç Yaşın’ı ve diğer emeği geçmiş kişileri dinlemek ve derinlemesine bilgi almak şansım oldu.
KKTC Su Temin Projesi bitip borularla adamıza ulaşmış su ile ilgili bizler ahkam keserken ve de kimin suyu dağıtacağı gibi basit görünen ve hizmet vermekten öteye “ben bu işten ne gelir elde ederim, açıklarımı suyu bahane edip vatandaşın sırtına yükleyip nasıl kapatırım” muhabbetleri yaparken, Türkiye’deki akıllı, yaratıcı, mühendislik zekasına sahip, dünyadaki son teknolojiyi takip eden ve büyük düşünen insanların nasıl bu projeyi yarattıklarını birinci ağızdan duymak ve görmek beni gerçekten hem şok etti, hem de yapılan çalışmaya hayran bıraktı.
Beni mutlu eden sadece Türkiyeli uzmanların bundan 4-5 yıl önce, (su gelir mi-gelmez mi tartışmaları yapılıyorken) su yönetimiyle ilgili olarak yaptığı çalışmalar değildi. Bu Çalıştayta “Mütekabiliyet”in ne demek olduğuna, KKTC’den gelen bir Bakanımıza nasıl davranıldığına bir kez daha şahit oldum. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Sayın Mustafa Akıncı’nın Türkiye’ye yaptığı resmi ziyarette kendisini en üst düzey devlet protokolü ile karşılayan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Cumartesi günü EkoAvrasya Derneğinin Ankara’da düzenlediği Çalıştaya katılmak için Türkiye’ye gelen KKTC Tarım-Doğal kaynaklar ve Gıda Bakanımız Sayın Erkut Şahali’yi, ziyareti resmi olmasa da devlet protokolü ile karşılayıp, gidiş gelişlerine koruma ve eskort vermesi gerçekten gururlandırdı.
Aklıma, Almanya Büyükelçiliği’nin ara bölgede yer alan Goethe Enstitüsü’nde Kıbrıs’a ziyaret gerçekleştiren Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’in onuruna verdiği resepsiyona, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı “Toplum lideri”, GKRY Başkanı Nicos Anastasiadis’i de “Cumhurbaşkanı” olarak davet ederek ortaya koyduğu çirkin ve kabul edilemez davranış geldi hemen, Bakanımız Sayın Erkut Şahali’yi eskortlar ve polis eşliğinde, bindiği arabanın önünde dalgalanan KKTC bayrağı ile konferans salonuna gelişini görünce…
İşte buna mütekabiliyet denmekte. Almanya’nın adam yerine koymadığı Cumhurbaşkanımızı ve Bakanlarımızı Türkiye Cumhuriyeti adam yerine koymakta, kendi Cumhurbaşkanı ve Bakanı ile aynı seviyede tutmakta ve devlet protokolü ile karşılayıp, misafir etmekte.
Dönelim yine esas konumuza; Çalıştaya katılmadan önce “KKTC Su Temin Projesi”nin mühendislik yönünü araştırırken, hukuki yönlerini de iyice araştırdım.
İlginç bulgulara ulaştığımı söyleyebilirim. Fırsat buldukça bu konulara bu köşemde değineceğim. Bunlardan en önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Doğu Akdeniz olarak da anılan Levant’da planladığı, projelendirdiği ve gerçekleştirdiği “KKTC Su Temin projesi ile” mühendislik ve ekonomi bilimlerine “Deniz içine askılarla döşenmiş boru hattı ile direkt su ihracatı” kavramlarını sokmuş olması. Bu artık kullanımı en azından birkaç asır sürecek olan “teknik bir deyim” ve “teknik bir tanımlama” olmuş. Patenti de Türkiye’ye ve Türk mühendislerine ait.
Bir diğer bulgum ise 20 Temmuz 2010 tarihinde KKTC Hükümeti adına Başbakan İrsen Küçük ve T.C. Hükümeti adına Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcısı Cemil Çiçek tarafından imzalanan “KKTC Hükümeti ile T.C. Hükümeti Arasında KKTC’nin Su İhtiyacının Karşılanmasına İlişkin Hükümetler Arası Çerçeve Antlaşması”nın Türkiye açısından bir ilk olmadığıdır… (Aralıklı olarak devam edecektir)
Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org
Facebook: Ata Atun
Tweets by ataatun
23 Kasım 2015
Prof. Dr. İhsan Doğramacı o yıllarda Hacettepe Tıp Fakültesini ve Hastanesini kurmuş, Tıp Fakültesini ve Hastaneyi yüksek standartta başlatıp devam ettirebilmek için Öğretim üyesi ve görevlilerini seçerken de bayağı titizlenmekte, Ortalama olarak başvuruda bulunan her 30 kişiden sadece bir tanesini uygun görmekte kurduğu üniversite ve hastaneye.
Babam da Doğramacı’nın bu titizliğinden haberdar ancak başvuruyu yaptığı sabah daha üniversite hastanesinden ayrılmadan Prof. Dr. İhsan Doğramacı kendisini odasına davet eder ve “ününüz sizden evvel buraya ulaştı. Yarın Patoloji bölümünün başkanı olarak görevinize başlıyorsunuz, odanız hazırlanmıştır” diyerek başvurusunu onaylar.
Iraklı bir Türkmen olan Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın önünde, babamın Irak’ta o güne değin bilinmeyen bir tavuk hastalığının nedenlerini araştırması, virüslerini tespit etmesi ve hastalığın tanısı koyduğu araştırmanın raporu ile Kıbrıs’ta 1961 yılında kan bankası müdiresi Melihat Hacıburgul ile birlikte ilk kez Kıbrıs’taki Rumların ve Türklerin kan dağılımı araştırması vardır. (Kıbrıslı Rumların kan grubunun Yunanistan’la değil Türkiye’yle uyuştuğunu ortaya koyan bu akademik tıbbi araştırma yayınladığı vakit çok dikkat çekmiş ve Rumlar tarafından örtbas edilmeye çalışılmıştı.)
Hacettepe Tıp Fakültesi patoloji bölümü başkanı olan babam Patoloji bölümünün kuruluşunda büyük emek sarf eder ve aktif olarak çalışmasına önemli katkılarda bulunur. Türkiye’de tüberküloz (verem) hastalığının çeşitlerinin tespit edilmesinde ve aşılarının hazırlanmasında önemli rol oynar.
20 Temmuz 1974 tarihinde başlayan Mutlu Barış Harekatında babam Kıbrıs’tadır. Tıp eğitimindeki bilgilerini kullanarak Mağusa hastanesinde yaralıların tedavisine gönüllü olarak koşar. Mutlu Barış Harekatı’nda arşiv niteliği taşıyacak birçok değerli fotoğraflar çeker ve Mağusa’da yaşanan olayları ölümsüzleştirir.
Mutlu Barış Harekatı sonrasında Ankara’ya dönüşünde Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin Ankara’daki Genel Sekreteri olarak 1975 yılının ilkbaharında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit’le Kıbrıs’ta oluşturulan Türk bölgesinin geleceği ile ilgili görüşmeler başlatır. 1975 yılının Eylül ayında Başbakan Ecevit’e bir yazı göndererek KKTC’de kurulacak sanayinin üniversitelerden oluşacağını söyler ve KKTC’nin üniversiteler ülkesi olması için çalışmaların hemen başlatılmasını talep eder. Dönemin Başbakan Yardımcısı Turan Feyzioğlu Kıbrıs’ın nüfusu az olmasından dolayı bu öneriye olumsuz baksa da İbrahim Hakkı Atun düşüncesinde ısrar eder ve kararlılıkla girişimlerini devam ettirir.
Babam Hakkı Atun’un mektubu ile başlayan Kıbrıs’ın üniversite eğitimi merkezi olması süreci, kararlı tutumu ile nihayet olumlu bir sonuca ulaşır. Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs Türk Federe Devleti yetkilileri bu fikri fiiliyata geçirmeye karar verirler ve imzalanan bir protokol ile süreç başlar. T.C. hükümeti KTFD bütçesine yeterli parayı aktarmasından sonra günümüzde Doğu Akdeniz Üniversite’sinin olduğu yere Yüksek Teknoloji Enstitüsü kurulur. Ve yıllar içinde Yüksek Teknoloji Enstitüsü üniversiteye dönüşür ve Doğu Akdeniz Üniversitesi adını alır.
Babam Prof. Dr. Hakkı Atun bu özverili çalışmasından sonra “Kıbrıs adasının üniversiteler adası olmasının fikir babası” olarak kayda geçer ve anılmaya başlanır.
Patoloji bölümündeki başarıları kendisine Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesinin (kurucu) Dekanlığını getirir. Birkaç yıl sonra da dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı kendisini “Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi”ni kurmakla görevlendirir. Yüksek Öğrenim Kurumu’nun (YÖK) kararından sonra Van Üniversitesini kurmak için yola çıkar ve Doğu Anadolu’nun en iyi üniversitesi olan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ni kurarak Kurucu Rektörü olur. Bu görev bir başka gururdur babam için. Hürriyet Gazetesi’nin yazdığı gibi “Elinde bir ibrikle” Van’a gider ve üniversiteyi sıfırdan yaratarak kurar. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi babamın KKTC’ye dönemsinden sonra vefalı davranır ve adını Konferans salonuna vererek ölümsüzleştirir.
1984 yılında, KKTC Cumhurbaşkanı rahmetlik Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş kendisinden Doğu Akdeniz Üniversitesi mütevelli heyetine girmesini ve Teknoloji Enstitüsünden Üniversiteye geçişine yardımcı olmasını ister. Bu talep üzerine KKTC’ye kesin dönüş yapan babam, önce Doğu Akdeniz Üniversitesi Vakıf Yönetim Kurulu üyeliğine sonra da başkanlığına seçilir, Cumhurbaşkanı rahmetlik Rauf R. Denktaş’ın da akdemi konusunda danışmanı olur.
Atun, 1988 yılında Cemaat Meclisi’nin üst katında ilk açılış konuşmasını yaptığı “Yakın Doğu Üniversitesi”nin de bilahare Rektörlüğüne atanır.
Başarıları yurt dışında da dikkat çeker ve babam Prof. Dr. Hakkı Atun 1988 yılının sonunda yayınlanan “Dünya Bilim Adamları” biyografisinde hakkı ile yerini alır…
Başarılarla dolu yaşamı 2009 yılının 13 Kasımında yatağında gece uyurken sessizce son bulur. Vefalı sevenlerinin katıldığı görkemli bir törenle Gazimağusa’da ebedi istirahatgahına defnedilir.
Allah’ın rahmeti üzerinden hiç eksik olmasın, mekanı Cennet’te nurlar içinde yatsın babam.
Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org
Facebook: Ata Atun
20 Kasım 2015
Güney Kıbrıs Rum kesiminde aşırı sağcı olarak bilinen yüzlerce ELAM üyesi fanatik gurubun sınır kapılarında, Türk plakalı araçlara taş ve sopalarla zarar vermeleri üzerine bizim solcular avukatlığa soyunarak, KKTC’de Türkiyeli sağ sol grupların arasında yaşanan kavganın haberlerini paylaştı.
Hani “bizim burada da oluyor, ne olmuş” gibilerinden!!!
Kendi milletinin çektiklerini anlama noktasında basiret bulunduran bu kişiler hiçbir şekilde kıyaslanmayacak iki olayı yan yana getirerek, Rumlara karşı antipati oluşmasını önleyeceklerdi ama örnekleri alakasız olunca komik duruma düştüler.
Rumların bu ilki değil. Kaç arabayı darp ettiklerinin, kaç Kıbrıslı Türkün fiziki ve sözlü şiddete maruz kaldıklarını bilen ve Rum yetkililerin bu konuda hiçbir ileri işlem yapmadığını gören bu kişiler hamilik yapacaklar diye, gerçekleri açıklamaktan çekiniyorlar.
Oysa Rumların araçlara zarar vermesi, insanları yaralaması hadisesinin muadili, Kıbrıslı Türklerin Rumlara bu tarz bir yaklaşımda bulunup bulunmadıklarını ortaya çıkarmak olmalıydı.
Sorarım, Kuzey’e geçen kaç Rum’a böyle bir şey yapıldı? Kaç Rum’un aracı tahrip edildi, kendisi sözlü/ fiziki saldırıya uğradı?
Hoşunuza gitmeyecek ama; Hiç!
Nisyanla malul hafızamız 1963-1974 arasını sildiğinden kendimiz unuttuğumuz gibi, çocuklarımıza da anlatmadık.
Onlar öyle yapmadı ama… Hatta tam tersini yaptı… 1963-1974 yılları arasını sildi, Makarios’un 19 Temmuz’da BM’ye, “(Yunanlılar) burada Türkleri de, bizi de öldürecekler, yardım edin” dediğini, Türk askerinin adaya niye geldiğini anlatmadı. Türkiye’yi işgalci olarak nitelendirdi, öyle de belletti çocuklarına.
Çünkü tarih kitaplarına öyle yazdı, müfredata EOKA’cıların mezarlarını ziyareti koydu. Geçmişte değil, günümüzde de böyle. KKTC’nin kuruluş yıldönümünde öğrencilerin öğretmenleriyle birlikte yaptıkları eylemde, çocukların yüz ifadeleri çok şey anlatıyordu. Nitekim, Rumlar lobicilikteki başarılarını bu konuda da gösterdiler ve kendi yazdıkları tarihin sütten çıkma ak kaşıkları olarak çocuklarının Türkiye’ye ve Kıbrıs Türküne nefret duymasını sağladılar.
Biz unuttuk, unutturduk. Hatırlatmaya çalışanları ise ırkçılıkla suçladık, faşist ilan ettik, sistemden nemalanıyorlar iftirasını attık. Oysa Rumlar bu konudaki istikrarlı tavırlarını sürdürmekte beis görmedikleri gibi, “en çözümcü” olduklarını iddia eden liderlerimize dahi aynı tepkiyi göstermekten çekinmediler.
Birkaçını hatırlatalım mı; “APOEL Futbol Kulübü’nün maçından sonra sokaklara dökülen fanatik Rum grupları, KKTC plakalı araçlara ve Kıbrıslı Türklere saldırdı. Saldırıya uğrayan ve Rum polisine başvuran Kıbrıslı Türkler Rum polisinin ”bölgemiz değil” cevabıyla karşılaştı.
Sağcı Rum ELAM örgütü mensupları KKTC’nin 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Limasol’da katıldığı konferansa molotof ve gaz kullanarak saldırı düzenledi.
Lefkoşa’nın Rum tarafında ellerinde Yunan bayrakları ile eylem yapan Rum gençleri KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya ağır şekilde küfrederek, hakarette bulundular.
Birçok araç taşlarla sopalarla zarara uğratıldı, birçok Kıbrıslı Türk canını zor kurtardı.”
Görüldüğü gibi, Rumların öfkesi dinmediği gibi, zamanla daha da bilenmiş. Dolayısıyla
Türk düşmanlığı üzerinden kariyere soyunmakla kalmayıp, kendisini Rum’u savunmaya adamış kişilere yukarıdaki referansları vermemiz, çözüm istemediğimiz anlamına gelmiyor. Çözüm olsun ama iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı, Türkiye’nin garantisinde bir çözüm… Lakin “Türkler, Helen toprağında öleceksiniz” diyen bu kişilerle ortak bir devlet kurmak için gerekli rasyonel koşullara ve sempatiye an itibarıyla sahip miyiz, emin değilim.
Sorun ve ihtiyaçları bahane edip, yeni oluşumlara yelken açma hevesinin gözlerini kararttığı kişilere şu gerçeği vurgulamamız gerekiyor: “Tarih, ihtiyatsızlar için merhametsizdir…”
YURDAGÜL ATUN
Babam, tayini “İstanbul Pendik Veteriner Enstitüsüne” çıkınca bu sefer fırsat bu fırsat deyip “İstanbul Tıp Fakültesine” öğrenci olarak yazılmış ve tıp eğitimine başlamış. Hocası bile şaşkınlıktan dilini yutmuş, kemikleri, doğru ve eksiksiz tanımlamasından dolayı…
Bir sonraki aşamada, kariyerindeki başarısından ve araştırmacı olmasından dolayı Ankara’ya tayini çıkmış, Ziraat Bakanlığı şube müdürü olarak. Tanıdığı yok, hiç kimsesi yok, politikaya hiç bulaşmamış, hiçbir siyasiyi tanımıyor ama basamakları da çalışkanlığı ile ardı ardına tırmanıyor rahmetlik babam.
Bu ara kardeşlerini, kardeş çocuklarını (yeğenlerimi) ve köylülerini üniversite tahsili yapmaları için bir bir Türkiye’ye çağırıyor, evinin kapısını ardına kadar açıyor ve elden geleni yapıyor. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) babamın farkına varıyor ve o günden sonra da babamın yurt dışı seyahatleri başlıyor. En çok da İtalya’ya gidiyor. Benim için bu seyahatlerin en güzel yanı, babamın getirdiği kucak dolusu oyuncaklar… O dönem hiçbir arkadaşımda olmayan hediyeler almanın çocuk dünyasında havası da başka oluyor…
Babamı İngiliz Sömürge Yönetimi de rahat bırakmıyor ve 1950’lili yıllarda Kıbrıs’la mesleki ilişkisi bayağı artıyor. Kıbrıs’taki bir salgın hastalık nedeni ile adaya çağrılan babam önce Lefkoşa’daki Laboratuvarın başına getiriliyor, sonra da adanın tüm ilçelerinde görev yapmaya başlıyor. Bu işi gerçekte yıllar sonra bana yaradı. Neredeyse Kıbrıs’taki tüm Türk liselerinde okuduğum için, 1980-2012 yılları arasında devletimizde görev yapan müsteşarlar, müdürler ve üst düzey bürokratların büyük bir çoğunluğu benim lisedeki sınıf arkadaşlarım oluyor.
Kıbrıs’ta Cumhuriyetin ilan edildiği 1960 yılının yazında babam Larnaka’da görev yapıyordu. İngiliz Sömürge Yönetiminin lojman olarak verdiği evimizin hemen yanı başında Larnaka Polis karakolu yer almaktaydı. Karakolu ziyarete gelen İngiliz, Rum ve Türk siyasiler çıkışta bize de uğrarlardı. Bu nedenle Makarios, Glafkos Klerides ve Vassos Lissaridis gibi Rum siyasilerle de tanışma fırsatım oldu çocuk yaşlarda. Vali Sir Hugh Foot evimize gelmiş miydi hiç hatırlamıyorum ama gelen giden İngiliz yetkili sayısı bayağı fazlaydı. Babamı el üstünde tutuyorlardı hep. Saygıları çok yüksekti.
Irak’taki General Kasım hükümeti Türkiye’den ve Dünya Sağlık Teşkilatı’ndan salgın hastalık uzmanı isteyince babama Irak yolu gözüktü ve ertesi yıl babamın tayini Irak’a, Bağdat Üniversitesine çıktı. Laboratuvarın ve Patoloji bölümünün başkanı oldu. Irak’ı kasıp kavuran bir hastalığın tam teşhisini koyması ve Fransa’daki Pastör Enstitüsü ile iş birliği içinde aşısını üretmesi kendisine tüm kapıları açtı Irak’ta. Yazın ziyarete gittiğimde Irak’ın önde gelen siyasilerini ve sivil kişilerini evimizde görmek benim için hiç sürpriz olmadı. Iraklı siyasilere ilaveten Bağdat’ta yaşayan Türkmenlerin ve Türk kolonisinin ileri gelenleri de hep babamı arayıp sorarlar, evimize uğrarlardı.
Türkiye ile Irak arasındaki su krizi ve Saddam’ın yumuşak bir darbe ile iş başına gelmesi Irak’taki Türk kolonisi ile tüm batılı kuruluşların yetkililerinin Irak’ı terk etmesinin başlangıcını oluşturur ve Babam Irak’tan ayrılmak zorunda kalır.
Aklında o yıllarda yeni açılmış olan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi vardır. Ankara’ya gider ve Hacettepe Tıp Fakültesine başvurusunu yapar. Dünya Sağlık Teşkilatı ise tayinini Hindistan’a çıkarmıştır. Karar vermekte acele etmez. Hacettepe Üniversitesi’nin vereceği kararı beklemeyi tercih eder Hindistan’a hemen gitmek yerine.
Prof. Dr. İhsan Doğramacı o yıllarda Hacettepe Tıp Fakültesini ve Hastanesini kurmuş, öğretim üyesi ve görevlilerini seçerken de bayağı titizlenmekte, Tıp Fakültesini ve Hastaneyi yüksek standartta başlatıp devam ettirebilmek için. Ortalama olarak başvuruda bulunan her 30 kişiden sadece bir tanesini uygun görmekte kurduğu üniversite ve hastaneye… (devam edecek)
Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com
http://www.ataatun.org
Facebook: Ata Atun
18 Kasım 2015