1923 Türkiye – Yunanistan Nüfus Mübadelesi Antlaşması

1923 Türkiye – Yunanistan Nüfus Mübadelesi Antlaşması

1923 MübadelesiYUNAN VE TÜRK HALKLARININ
MÜBADELESİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME VE PROTOKOL (*)
30 OCAK 1923 TARİHİNDE İMZALANMIŞTIR

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ HÜKÜMETİ İLE YUNAN HÜKÜMETİ, aşağıdaki hükümler üzerinde anlaşmaya varmışlardır: 

MADDE: 1
Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine (exchange obligatoire) girişilecektir. Bu kimselerden hiç biri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye ya da Yunan Hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecektir.

MADDE: 2
Birinci Maddede öngörülen mübadele:

a) İstanbul’da oturan Rumları (İstanbul’un Rum ahalisini);
b) Batı Trakya’da oturan Müslümanları (Batı Trakya’nın Müslüman ahalisini) kapsamayacaktır.

1912 Kanunuyla sınırlandırıldığı biçimde, İstanbul Şehremaneti daireleri içinde, 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş (etablis) bulunan bütün Rumlar, İstanbul’da oturan Rumlar (İstanbul’un Rum ahalisi) sayılacaklardır. 1913 tarihli Bükreş Andlaşması’nın koymuş olduğu sınır çizgisinin doğusundaki bölgeye yerleşmiş (etablis) bulunan Müslümanlar, Batı Trakya’da oturan Müslümanlar (Batı Trakya’nın Müslüman ahalisi) sayılacaklardır.

MADDE: 3
Karşılıklı olarak, Rum ve Türk nüfusu mübadele edilecek olan toprakları 18 Ekim 1912 tarihinden sonra bırakıp gitmiş olan Rumlar ve Müslümanlar, 1 nci Maddede öngörülen mübadelenin kapsamına girer sayılacaklardır. İşbu Sözleşmede kullanılan “göçmenler” (emigrants) terimi, 18 Ekim 1912 tarihinden sonra göç etmesi gereken ya da göç etmiş bulunan bütün gerçek ya da tüzel kişileri kapsamaktadır.

MADDE: 4
Aileleri Türk ülkesini daha önce bırakıp gitmiş olup da kendileri Türkiye’de alıkonulmuş bulunan Rum halkından vucutça sağlam erkekler, işbu Sözleşme uyarınca, Yunanistan’a gönderilecek ilk kafileyi meydana getireceklerdir.

MADDE: 5
İşbu Sözleşmenin 9 ncu ve 10 ncu Maddelerindeki çekinceler (ihtirazi kayıtlar) saklı kalmak üzere, işbu Sözleşme uyarınca yapılacak mübadele yüzünden, Türkiye’deki Rumların ya da Yunanistan’daki Müslümanların mülkiyet haklarına ve alacaklarına hiçbir zarar verdirilmiyecektir.

MADDE: 6
Mübadele edilecek halklara mensup bir kimsenin gidişine, herhangi bir nedenle olursa olsun, hiçbir engel çıkartılmayacaktır. Bir göçmenin, kesinleşmiş bir hapis cezası bulunduğu, ya da henüz kesinleşmemiş bir cezaya çarptırıldığı, ya da kendisine karşı ceza soruşturması yürütüldüğü durumlarda, söz konusu olan göçmen, cezasını çekmek ya da yargılanmak üzere, kendisine karşı kovuşturmada bulunan ülkenin makamlarınca, gideceği ülkenin makamlarına teslim edilecektir.

MADDE: 7
Göçmenler, bırakıp gidecekleri ülkenin uyrukluğunu yitirecekler ve varış ülkesinin topraklarına ayak bastıkları anda, bu ülkenin uyrukluğunu edinmiş sayılacaklardır. İki ülkeden birini ya da ötekini daha önce bırakıp gitmiş olan ve henüz yeni bir uyrukluk edinmemiş bulunan göçmenler, bu yeni uyrukluğu, işbu Sözleşmenin imzası tarihinde edinmiş olacaklardır.

MADDE: 8
Göçmenler, her çeşit taşınır mallarını yanlarında götürmekte ya da bunları taşıttırmakta serbest olacaklar ve bu yüzden kendilerinden çıkış ya da giriş ya da başka herhangi bir vergi alınmayacaktır. Bunun gibi, işbu Sözleşme uyarınca, bağıtlı Devletlerden birinin ülkesini bırakıp gidecek her topluluk (cemaat, communaute) üyesinin (camiler, tekkeler, medreseler, kiliseler, manastırlar, okullar, hastahaneler, ortaklıklar, dernekler, tüzel kişiler ya da ne çeşit olursa olsun başka tesisler personelini kapsamak üzere) kendi topluluklarına ait taşınır malları yanlarında serbestçe götürmek ya da taşıttırmak hakkı olacaktır. 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyonların tavsiyesi üzerine, her iki ülke makamlarınca, taşıma işlerinde en geniş kolaylıklar sağlanacaktır. Taşınır malların tümünü ya da bir kısmını yanlarında götüremeyecek olan göçmenler, bunları, oldukları yerde bırakabileceklerdir. Bu durumda, yerel makamlar, bırakılan taşınır malların dökümünü (envanterini) ve değerini, ilgili göçmenin gözleri önünde saptamakla görevli olacaklardır. Göçmenin bırakacağı taşınır malların çizelgesini ve değerini gösteren tutanaklar dört nüsha olarak düzenlenecek ve bunlardan biri yerel makamlarca saklanacak, ikincisi, 9ncu Maddede öngörülen tasfiye işlemine esas alınmak üzere 11nci Maddede öngörülen Karma Komisyona sunulacak,üçüncüsü göç edilecek ülkenin Hükümetine, dördüncüsü de göçmene verilecektir.

MADDE: 9
8 nci Maddede öngörülen göçmenlerin ve toplulukların kent ve köylerdeki taşınmaz mallarıyla, bu göçmenlerin ya da toplulukların bırakmış oldukları taşınır mallar, 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyonca, aşağıdaki hükümler uyarınca tasfiye edilecektir. Zorunlu mübadele uygulanacak bölgelerde bulunan ve mübadele uygulanmıyacak bir bölgede yerleşmiş toplulukların din ya da hayır kurumlarına ait olan mallar da, aynı şartlar içinde, tasfiye edilecektir.

MADDE: 10
Bağıtlı Tarafların ülkelerini daha önceden bırakıp gitmiş olan ve işbu Sözleşmenin 3 ncü Maddesi uyarınca nüfus (halkların) mübadelesinin kapsamına girer sayılan kimselere ait taşınır ya da taşınmaz malların tasfiyesi, 9 ncu Madde uyarınca, Türkiye ile Yunanistan’da 18 Ekim 1912 tarihinden bu yana yürürlüğe konmuş kanunlarla her çeşit yönetmeliklere (tüzüklere) göre ya da başka herhangi bir zoralım (müsadere), zorunlu satış, v.b. gibi, işbu mallar üzerindeki mülkiyet hakkını herhangi bir yoldan kısıtlayıcı nitelikte hiçbir tedbire konu olmaksızın yürütülecektir. İşbu Madde ile 9 ncu Maddede öngörülen mallar, bu çeşit bir tedbire konu olurlarsa, bu mallara 11 Maddede öngörülen Komisyonca, bu tedbirler uygulanmamışçasına, değer biçilecektir. Kamulaştırılmış mallara gelince, Karma Komisyon, her iki ülkede mübadele kapsamına girecek kimselere ait olup da, mübadele uygulanacak topraklarda bulunan ve 18 Ekim 1912 den sonra kamulaştırılmış olan bu mallara yeniden değer biçecektir. Komisyon, bir zarar verilmiş olduğunu görürse, bu zararı mal sahiplerinin yararına onaracak bir zarar-giderim (tazminat) saptayacaktır. Bu zarar-giderim tutarı, mal sahiplerinin alacak hesabına ve kamulaştıran ülke Hükümetinin borç hesabına geçirilecektir. 8 nci ve 9 ncu Maddelerde göz önünde tutulan kimseler, şu ya da bu yoldan, yararlanmadan yoksun bırakıldıkları malların gelirlerini elde edememişlerse, bu gelirlerin tutarlarının kendilerine geri verilmesi, savaş öncesi ortalama gelir esas alınarak ve Karma Komisyonca saptanacak yol ve yöntemler uyarınca, sağlanacaktır. Yunanistan’daki Vakıf mallarının ve bunlardan doğan hak ve çıkarların, ve Türkiye’de Rumlara ait benzer tesislerin tasfiyesine girişirken, 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyon, bu tesislerin ve bunlarla ilgili bulunan özel kişilerin haklarını ve çıkarlarını tam olarak korumak amacıyla, daha önce yapılmış Andlaşmalarda kabul edilmiş ilkelerden esinlenecektir. 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyon, bu hükümleri uygulamakla görevli olacaktır.

MADDE: 11
İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girişinden başlayarak bir aylık bir süre içinde, Bağıtlı Yüksek Tarafların her birinden dört ve 1914-1918 savaşına katılmamış Devletlerin uyrukları arasından Milletler Cemiyeti Meclisince seçilecek üç üyeden oluşan ve Türkiye’de ya da Yunanistan’da toplanacak olan bir Karma Komisyon kurulacaktır. Komisyonun Başkanlığını, tarafsız üç üyeden her biri sıra ile yapacaktır. Karma Komisyon, gerekli göreceği yerlerde, bir Türk ve bir Yunanlı üye ile, Karma Komisyonca atanacak tarafsız bir Başkandan oluşacak ve Karma Komisyona bağlı olarak çalışacak alt-komisyonlar kurmaya yetkili olacaktır. Karma Komisyon, alt-komisyonlara verilecek yetkileri kendisi saptayacaktır.

MADDE: 12
Karma Komisyon, işbu Sözleşmede öngörülen göçü denetlemek ve kolaylaştırmak ve 8 nci Madde ile 9 ncu Maddede öngörülen taşınır ve taşınmaz malların tasfiyesine girişmekle yetkili olacaktır. Karma Komisyon, göçün ve yukarıda belirtilen tasfiyenin yol ve yöntemlerini saptayacaktır. Karma Komisyon, genel olarak, işbu Sözleşmenin uygulanmasında gerekli göreceği tedbirleri almağa ve bu Sözleşme yüzünden ortaya çıkabilecek bütün sorunları karara bağlamaya tam yetkili olacaktır. Karma Komisyon kararları oy çokluğu ile alınacaktır. Tasfiye edilecek mallara, haklara ve çıkarlara ilişkin bütün itirazlar Karma Komisyonca kesin olarak karara bağlanacaktır.

MADDE: 13
Karma Komisyon, ilgilileri dinledikten ya da dinlemeğe gereği gibi çağırdıktan sonra, işbu Sözleşme uyarınca tasfiye edilmesi gereken taşınmaz mallara değer biçme işlemine girişmek için tam yetkili olacaktır. Tasfiye olunacak mallara değer biçilmesinde, bunların altın para ile olan değeri esas alınacaktır.

MADDE: 14
Komisyon, ilgili mal sahibine, elinden alınan ve bulunduğu ülkenin Hükümeti emrinde kalacak olan mallardan dolayı borçlu kalınan para tutarını belirten bir bildiri belgesi verecektir. Bu bildiri belgeleri esas alınarak borçlu kalınan para tutarları, tasfiyenin yapılacağı ülke Hükümetinin, göçmenin mensup olduğu Hükümete karşı bir borcu olacaktır. Göçmenin, ilke olarak, göç ettiği ülkede, kendisine borçlu bulunulan paraların karşılığında, ayrıldığı ülkede bırakmış olacağı mallarla aynı değerde ve aynı nitelikte, mal alması gerekecektir. Yukarıda belirtilen biçimde bildiri belgeleri esası üzerinden, her iki Hükümetçe ödenmesi gereken paraların hesabı, her altı ayda bir çıkartılacaktır. Tasfiye işlemi tamamlandığı zaman, karşılıklı borçlar biribirine eşit çıkarsa, bununla ilgili hesaplar denkleştirilmiş (takas ve mahsup edilmiş) olacaktır. Bu denkleştirme işleminden sonra, Hükümetlerden biri ötekine borçlu kalırsa, bu borç peşin para ile ödenecektir.Borçlu Hükümet, bu ödeme işine süre tanınmasını isterse, yıllık en çok üç taksitte ödenmek şartıyla, Komisyon bu süreyi ona tanıyabilecektir. Komisyon, bu süre içinde ödenmesi gereken faizleri de saptayacaktır. Ödenecek para oldukça önemli ise ve daha uzun sürelerin tanınmasını gerektirmekteyse, borçlu Hükümet, borçlu olduğu paranın yüzde yirmisine kadar Karma Komisyonca saptanacak bir parayı peşin olarak ödeyecek, geri kalan borç için de, Karma Komisyonca saptanacak oranda faizli ve yirmi yıllık bir süre içinde anaparaya çevrilebilecek (amortise edilecek) borçlanma bonoları (istikraz tahvilleri) çıkarabilecektir. Borçlu Hükümet, bu borç için, Komisyonca kabul edilecek sağlancalar (rehinler) gösterecektir. Bu sağlancalar, Yunanistan’da Uluslar arası Komisyonca, İstanbul’da Devlet Borcu (Düyun-u Umumiye) Meclisince yönetilecek ve gelirleri toplanacaktır. Bu sağlancalar konusunda anlaşmaya varılamazsa, Milletler Cemiyeti Meclisi bunları saptamaya yetkili olacaktır.

MADDE: 15
Göçü kolaylaştırmak amacıyla, ilgili Devletlerce, Karma Komisyonun saptayacağı şartlarla, Komisyona öndelik (avans) olarak ödemede bulunacaktır.

MADDE: 16
Türkiye ve Yunanistan Hükümetleri, işbu Sözleşme uyarınca, ülkelerini bırakıp gidecek olan kimselere yapılacak bildirilerle, bu kimselerin varış ülkesine taşınmak üzere yönelecekleri limanlara ilişkin bütün sorunlar üzerinde, 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyonla anlaşmaya varacaklardır. Bağıtlı Taraflar, mübadele edilecek halklara, gidişleri için konmuş tarihten önce yurtlarını bırakıp gitmelerine yol açacak, ya da mallarını ellerinden çıkartmak üzere doğrudan ya da dolaylı hiçbir baskıda bulunmamayı karşılıklı olarak yükümlenirler. Bağıtlı Taraflar, ülkeyi bırakıp giden ya da gidecek olan göçmenleri hiçbir vergiye ya da olağanüstü bir resme bağlamamayı yükümlenirler. 2 nci Madde uyarınca mübadele dışı bırakılacak bölgelerde oturanların, bu bölgelerde kalmak ya da oralara yeniden dönmek haklarıyla, Türkiye ve Yunanistan’da özgürlüklerinden ve mülkiyet haklarından serbestçe yararlanmalarına hiçbir engel çıkartılmayacaktır. Bu hüküm, mübadele dışı bırakılacak söz konusu bölgelerde oturanların mallarını başkalarına geçirmelerine ve bu kimselerden Türkiye’yi ya da Yunanistan’ı kendi istekleriyle bırakıp gitmek istiyeceklerin gidişine engel olma vesilesi olarak öne sürülemeyecektir.

MADDE: 17
Karma Komisyon çalışmaları ve işlerin yürütülmesi için gerekli giderler, Komisyonca saptanacak oranlar içinde, ilgili Hükümetlerce karşılanacaktır.

MADDE: 18
Bağıtlı Taraflar, işbu Sözleşmenin uygulanmasını sağlamak üzere, yasalarında gerekli değişiklikleri yapmağı yükümlenirler.

MADDE: 19
İşbu Sözleşme, Bağıtlı Yüksek Taraflar bakımından, Türkiye ile yapılacak Barış Andlaşmasının bir parçasıymış gibi, aynı güç ve aynı değerde sayılacaktır. İşbu Sözleşme, söz konusu Andlaşmanın Bağıtlı Yüksek Taraflardan her ikisince onaylanmasından hemen sonra yürürlüğe girecektir. BU HÜKÜMLERE OLAN İNANÇLA, yetki belgelerinin, karşılıklı olarak, usulüne uygun olduğu görülmüş ve aşağıda imzaları bulunan Tamyetkili Temsilciler, işbu Sözleşmeyi imzalamışlardır. LAUSANNE’da, otuz Ocak bin dokuz yüz yirmi üç tarihinde, üç nüsha olarak düzenlenmiştir. Bu nüshalardan bir Yunanistan Hükümetine, biri Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine verilecek, üçüncüsü de doğruluğu onaylanmış birer örneğini, Türkiye ile yapılmış Barış Andlaşmasını imzalayan Devletlere yollayacak olan, Fransa Cumhuriyeti Hükümetine, bu Devletin arşivlerine konulmak üzere, teslim edilecektir.

(L.S.) * E.K. VENİSELOS (L.S.) M. İSMET
(L.S.) D. CACLAMANOS (L.S.) Dr. RIZA NUR
(L.S.) HASAN

*”Mühür yeri” anlamına “Locus Sigilli” sözlerinin kısaltılışı

PROTOKOL 
GEREĞİ GİBİ YETKİLİ KILINMIŞ OLAN VE AŞAĞIDA İMZALARI BULUNAN TAMYETKİLİ TÜRK TEMSİLCİLERİ, Türk Hükümetinin, Rum ve Türk halklarının mübadelesine ilişkin olarak, Yunanistan’la bugünkü tarihte yapılmış Sözleşmenin yürürlüğe konulmasını beklemeksizin ve bu Sözleşmenin 1 nci Maddesindeki hükmün uygulama alanı dışında kalmak üzere, Barış Andlaşması imza edilir edilmez, iş bu Sözleşmenin 4 ncü Maddesinde göz önünde tutulan, vücutça sağlam erkekleri serbest bırakacağını ve bunların gidişini sağlayacağını bildirirler.

LAUSANNE’da, otuz Ocak bin dokuz yüz yirmi üç tarihinde, üç nüsha olarak düzenlenmiştir.

İSMET
Dr. RIZA NUR
HASAN

Lozan Barış Konferansı-Tutanaklar Belgeler- Takım: II Cilt:2

Çeviren Seha L. Meray,

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları  no: 348

 

Kaynak:

http://www.lozanmubadilleri.org.tr/anlasma

LOZAN MÜBADİLLERİ VAKFI

THE FOUNDATION OF LOUSANNE TREATY EMIGRANTS

IDRUMA ANTALLAGENTΩN LΩZANNHS

11 Ağustos 2015
1923 Türkiye – Yunanistan Nüfus Mübadelesi Antlaşması için yorumlar kapalı
Okunma 219
bosluk

“Kesin Yolu” Demek Kolay

“Kesin Yolu” Demek Kolay

Girne’de gerçek bir çevre felaketi ve insanlara saygısızlık gösterisi yaşanmakta yollara su boruları döşenirken.

 

Sözüm, anavatan Türkiye’nin muhteşem bir hesaplama, son teknolojiyi kullanarak yeni bir yöntem yaratıp adalara su getirmek konusunda çığır açmasına ve yaklaşık bir buçuk milyar TL harcayarak adamıza Anadolu’dan getirmeyi başardığı suya değil. Sakın yanlış anlaşılmasın. Bu konuda anavatanım Türkiye’ye insanlık adına, hayvanlar, bitkiler ve ada üzerinde yaşayan tüm canlılar adına şükran borçluyum, her konuda olduğu gibi.

 

İtirazım , boru döşemek için son derece vahşi yöntemlerle yapılan, çevreyi hiçe sayan, insanları kaale almayan bitkileri ve yöre hayvanlarının yaşam koşullarını dikkate almadan, yapılan kazılara.

 

Yollar berbat durumda. Köstebek yuvaları bile eminim çok daha düzgündür şu an. Hiç kimsenin, hiçbir yetkilinin ve hiçbir müteahhit şirketinin iş yapacak diye insanların, bitkilerin ve hayvanların yaşam koşullarını kötüleştirmeye, çevreye de zarar vermeye hakkı yoktur.

 

Yollarımızda uygulanan kazı yöntemini, boru döşeme yöntemini ve üzeri tam olarak örtülmeden açık bırakılan hendekleri protesto ediyorum. Hiçbir işe yaramayan, inisiyatif almayan, yaptırım uygulamayan ayın sonunda sadece maaş almakta başarılı olan Çevre Dairesini protesto ediyorum.

 

Vatandaşların, yörede oturan insanların, çevrenin, hayvanların ve bitkilerin yaşam koşullarını dikkate almadan ihale hazırlayan Merkezi İhale Komisyonu’nu protesto ediyorum.  Merkezi İhale Komisyonu veya bu yol kazı-boru döşeme ihalesini hazırlayan her kim ise niye her kazılan 50 metre uzunluktaki hendeğin içine borular döşendikten sonra 48 saat içinde üzerinin derhal kapatılıp, anında seyyar ve taşınabilir toprak sıkıştırıcıları ile sıkıştırıldıktan sonra asfalt dökülmesi şartını koymamaktadırlar anlamış değilim.

 

İlgili kişileri, ihaleyi hazırlayanları, Ulaştırma Bakanlığı ve Çevre Bakanlığındaki ilgili kişilere çağrı yapıyorum gelin ve Girne’deki yolların sefil durumunu görün ve ders alın. Kazılıp üzeri toprakla örtülmüş hendeklerin çevreye, insanlara ve diğer canlılara verdiği yürekler acısı zararı tespit edin. Özellikle Çevre Dairesinin tespit yapıp yüzbinlerce lira ceza kesmesi gerekir müteahhit firmaya bu şekilde vahşice çalıştığı için.

 

Girne’nin doğuya giden ana arterlerinden bir tanesi olan Semih Sancar Caddesi neredeyse son 10 gündür trafiğe kapalı. Bir caddeyi, özellikle de bir ana caddeyi, müteahhit firma rahat çalışsın diye kapatmak ve yüzlerce, binlerce insana eziyet çektirmek alınacak kararların en kolayıdır. İş bilmeyen yöneticiler, araştırmayan, sormayan, hesap yapmayan, haritaya bakmayan, ekonomiye verdiği zararın farkında olmayan, milli hazinemizin yedek parça ve benzin giderleriyle heba olduğunu göremeyen ve en önemlisi de yüzlerce binlerce kişinin yan yolları kullanarak ilerleyebilmeleri için harcadıkları zamanın milli kayıp olduğunun farkında olmayan yöneticiler en basit yöntemle “Kapatın Yolu” talimatı verir ve- onlara göre- işler yoluna girer!

Keramet yolları kapatmadan, kontrollü geçişleri organize ederek kazıları yapmak ve kazılan yerlerin derhal kapatılıp üzerlerinin asfaltlanmasını sağlayabilmekte, çevreye, insanlara ve yörede yaşayan tüm canlılara en az zararı vererek… Girne şehri, özellikle de Doğu’ya taraf genişleyen şehrin Doğanköy, Beylerbeyi, Ozanköy, Karakum, Çatalköy ve Acapulco’ya kadar olan yerleşim yerleri herhalde son yüz yılda üzerlerine çökmeyen ve yağmayan tozu, bu son birkaç ay içinde fazlası ile konuk etmişlerdir. Yörenin yüzyıllardır yemyeşil olan ağaçlarının üzeri şimdi toz toprak kaplı ve çok acınacak, çok zavallı durumdalar. Eminim yörenin faunasını oluşturan canlılar da aynı zavallı ve içler acısı durumdadır.

 

Kime, hangi yetkiliye, yaşananları şikayet edeceğimi bilmiyorum, bilemiyorum. Tüm yetkililer, inisiyatif almamanın, sorumluluğu üzerlerinden atmanın ve başkalarını suçlamanın uzmanı olmuş durumda maalesef.

Dolayısıyla hep söylediğimiz gibi, kamuda reform artık şart. Bugün CTP-UBP hükümeti anayasayı değiştirecek çoğunlukta. Görevini layığı ile yapmayan kamu görevlisini gözünün yaşına bakmadan kapı dışarı edebilmeli, etmeliler…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

10 Ağustos 2015

9 Ağustos 2015
“Kesin Yolu” Demek Kolay için yorumlar kapalı
Okunma 158
bosluk

Müzakerelerde Neler Oluyor (4)

Müzakerelerde Neler Oluyor (4)

BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’nin “AB müktesebatına tam uyumlu bir çözüm” söylemi 11 Şubat 2014 ortak açıklamasının içeriğine aykırıdır ve müzakerelerin temelini bir başka zemine taşımaya yönelik bir anlam taşımaktadır.

 

Yıllardır konuşulan ve üzerinde defalarca mutabakata varılmış olan, her bir toplumun kendi kurucu devletinin kimliğini, karakterini ve çoğunluğunu koruyabilmesi, iki-kesimliliğin gereği olarak bir Birleşmiş Milletler ilkesine dönüşmüş iken bunu değiştirmek de nereden çıktı şimdi!

 

Müzakerelerde AB’nin temsilcisi olarak yer alacağı iddia edilen Peter Van Nuffel‘in geçmiş müzakere döneminde Kıbrıslı Türkleri büyük sıkıntılardan, göçlerden ve toplumsal felaketlerden koruyacak olan kalıcı derogasyonların AB’nin Birincil Hukuku olmasına karşı çıkmış bir kişi olduğunu da hiç unutmamak gerekir. Müzakere masasına oturduğu vakit Rumlardan yana tavır alacağını öngörebilmek için kâhin olmaya hiç gerek yok.

 

Kıbrıs sorununun ana unsurlarından bir tanesi olan mülkiyet sorununun Anastasiadis tarafından komiteye devredilmesi, taşınmazın eski sahibi ile 41 yıllık kullanıcının haklarının eşitlendiği anlamına gelmektedir ki bu AİHM’nin Demopulos kararına aykırıdır. Anastasiadis’in söz konusu açıklamasında, Kıbrıs Türk tarafının, global takası yani toplu mal mübadelesi tezini değiştirip iki bölgelilik anlayışından vazgeçtiğini söylemesi,  Rum göçmenlerin Kıbrıs Türk oluşturucu devletindeki malına geri dönme olasılığına yol açtığını ima etmektedir ki, bu da mülkiyetin konusunu ters yüz edecek yeni bir gelişmedir. Bugüne kadar Rum liderlerin tüm itiraz ve karşı koymalarına rağmen “Tazminat ve Takas” olarak sürdürülmüş olan mülkiyet konusuna “İade” unsurunu da iliştirmek geri dönülemeyecek yaralar açacaktır Kıbrıslı Türklerin mülkiyet hakları konusunda.

 

Kıbrıs Türk halkının büyük bir kısmında, dikkate alınması gereken bir tedirginliğin olduğu gözlemlenmektedir. Şeffaflık ve karşı görüşü dinlemek zamanı gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanının yapması gerekenlerden bir tanesi geçmişte sürdürülen müzakerelerden elde edilen deneyimlerin toplandığı bir ortak bilgi havuzu ve ekibi oluşturmasıdır.

 

Şu bir gerçek ki, gerçekte Rum tarafı, Akıncı’yı bilinçli bir şekilde oyuna getirmeye çalışıyor. Anastasiadis ve Rum basını Akıncı’nın çok uyumlu olduğundan, Rumların her teklifini kabul ettiğinden, Karpaz’a ve Güzelyurt taraflarına yerleşmek için daha şimdiden birçok gencin başvurduğundan bahsetmekte bol bol. Bu oyunun sonunda Akıncı ve Nami, Rumların istekleri kırmızı çizgilerimizi geçince “mümkün değil, kabul edemeyiz” yanıtını verecekler ve anında da Rumların hışmına uğrayacaklar. Rumlar hep birlikte koro halinde BM’ye, AB’ye, ABD’ye ve İngiltere’ye “Akıncı ve Nami Türkleşti, oyun bozanlık yapıyorlar, çözüm istemiyorlar” diye şikayet etmeye başlayacaklar. Bunu görmek için de kahin olmaya gerek yok.

 

Rumların kesin olarak ne istediklerini ve stratejik hedeflerini bilmek, Kıbrıslı Türklerin kırmızı çizgilerini çok iyi tespit etmek, BM’nin 47 yılda oluşturduğu parametreleri en ince detayına kadar kelime manası detayında bilmek ve tavizlerin nereye kadar olabileceğini daha görüşmeler başlamadan tespit etmek gerekmektedir, 1878 yılından beri verilmiş olan mücadele sonunda canla, kanla, şehitlerle, toplumsal ve kişisel maddi manevi kayıplarla ve soykırım pahasına kurulmuş olan devletimizin onurlu koşullarda devamını ve halkımızın da özgür ve güvenlik içinde yaşaması isteniyorsa…

 

Bilgiler karartılmamalı, gizlilik politikası uygulanmamalıdır. Halkın tüm gelişmeleri ve masadaki mülkiyet, toprak, garantörlük, dönüşümlü başkanlık, meclisteki oy kabul koşulları, çapraz oy, iki kesimlilik, derogasyonlar ve güç paylaşımı ilkelerini açık ve net olarak bilmesi gerekmektedir.

 

Tam da “Çözüm” için taraflar büyük bir gayret içine girmişken ve de çözümün yaklaştığına dair bol bol propaganda yapılırken, Rumların Yakın Doğu Üniversitesi Kadın basketbol talkımının maçlarını KKTC’de oynamaması için FIBA’ya yaptığı başvurudan sonra, Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Rumlar tarafından yapılan bu çirkin davranışı protesto etmesi ve müzakerelerden de çekilmesi gerekmektedir. Ben Kıbrıslı bir Türk olarak kendi ülkemin ve de özellikle kendi üniversitemin takımının maçlarını canlı olarak kendi ülkemde izlemek ve o gururu yaşamak istiyorum. Eğer çözüm böyle olacaksa eksik olsun…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

7 Ağustos 2015

6 Ağustos 2015
Müzakerelerde Neler Oluyor (4) için yorumlar kapalı
Okunma 114
bosluk

Müzakerelerde Neler Oluyor (3/4)

Müzakerelerde Neler Oluyor (3/4)

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide tarafından “Varılacak çözümün “AB müktesebatına değil, AB prensiplerine uyumlu olacaktır” açıklaması Kıbrıslı Türklerin adadaki varlığını sürdürebilmesi ve çözümün sürekliliği bakımından son derece tehlikeli bir düşünce tarzı ve uygulamadır. Çözümün ertesi günü, Rum mülkü kullanan tüm KKTC vatandaşlarına ve Üçüncü ülke vatandaşlarına, mülkün ilk sahipleri tarafından açılacak tazminat davalarının sayısı binleri, belki de on binleri bulacaktır, eğer referanduma sunulacak Çözüm Planı “AB’nin Birincil Hukuku” olarak AB kayıtlarına geçmezse

 

Rum basınında çıkan haberlere istinaden AB’nin müzakerelere dahil olması, hele de arabuluculuğunun kabul edilmesinin Türk tezlerine inanılmaz zararlar vereceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

 

2004 yılında Rumların “hayır” dedikleri Annan Planı’nda bile olmayan, Kıbrıs Türk Devleti’nde yaşam sürdürmeyi kabul eden Rumların Kıbrıs Türk Devleti’nin Meclisine giremeyeceği kuralının değiştirildiği haberi ise uzun vadede Kıbrıs Türk halkının Federal ve yerel yönetimlerden nüfus farkı nedeni ile dışlanacağı ve asimile edilecekleri mesajını vermektedir. 2004 yılında referanduma sunulan Annan Planı’nda, “hangi eyalette ikamet ettiğine bakılmaksızın kişilerin ana dillerine uygun eyaletlerin Meclislerinde yer alabilecekleri” kuralı vardı. Kıbrıs Türk Devleti Meclisinde Rumlar yer alırsa, Kıbrıslı Türklerin haklarını kimin savunacağını gerçekten de çok merak ediyorum.

Anastasiadis’in Rum Ortodoks Kilisesi Sen Sinod Meclisinde ne söylediği pek basına yansımadı ama Piskopos ve Metropolitler tarafından coşkuyla alkışlandığı neredeyse tüm Rum gazetelerinde yer aldı. Demek ki söyledikleri pek de bizim için hayrın olan şeyler değildi. Herhalde- Rum din adamlarının duymak istediği şekli ile- “Türkiye’nin Garantörlüğü kalkacak, Türk askeri Anadolu’ya dönecek ve Türkiye’den gelip yerleşenler de geri gidecek. Bunun garantisini BM’den ve AB’den aldık demiştir” böylesi coşkulu bir alkış almak için.

 

2004 Annan Planı içeriğince, adada bulunan ve vatandaş olmuş Türkiye’den gelip yerleşmiş kişilerin 45 bini adada kalacak ve yeni devletin de vatandaşları olacaklardı, geri kalanlar ise “son gelen ilk gider” ilkesi ile adayı terk edecekti. Bula bula sadece 41 bin kişi bulabilmiştik o dönemde ve eğer Rumlardan “Evet” çıksaydı, geri gidecek hiç kimse olmayacaktı. Rumların 2015 yılındaki nüfusuna orantıladığımızda, Türkiye’den gelip te KKTC vatandaş olmuş KKTC vatandaşlarından adada kalacakların sayısının günümüzde 71 bin civarında olması gerekmektedir. Ben, bu sayının üstünde geri dönüş kriterlerine uyacak KKTC vatandaşı olduğunu da hiç sanmıyorum.

 

Beni en çok korkutan, bu sefer liderler arasında varılacak anlaşmanın referanduma yani halkın onayına sunulmaması olasılığıdır. 2004 yılında BM Genel Sekreteri Kıbrıs özel temsilcisi Desoto’dan Referandum sonrası veda ederken işittiklerim, eğer bir gün ikinci bir anlaşma zemini oluşursa referandum yapılmayacağı ve sadece halkın vekillerinden oluşan Rum Temsilciler Meclisinden ve KKTC Meclisinden onay isteneceğinin BM’nin ajandasında olduğuydu. Bir taraftaki Mecliste 56 milletvekili, diğer tarafta da 50 milletvekili bulunduğu ve toplamda 53 kişiyi “Evet” demeye ikna etmenin, toplamda her iki taraftaki seçmenlerin yüzde 50’sini oluşturan 375 bin kişiyi ikna etmekten çok daha kolay olacağı varsayımı üzerine inşa edilmiş bu düşünce…(devam edecek)

 

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

5 Ağustos 2015

 

4 Ağustos 2015
Müzakerelerde Neler Oluyor (3/4) için yorumlar kapalı
Okunma 156
bosluk

Müzakerelerde Neler Oluyor (2/3)

Müzakerelerde Neler Oluyor (2/3)

Mülkiyet konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2009 yılında kararını açıkladığı Demopulos ve Türkiye Davasında, 35 yıldır KKTC toprakları içinde yer alan Rumlara ait mülkleri kullanan kişilerin, söz konusu süre içinde taşınmazlarla manevi bir bağ kurmaları nedeni ile mülk üzerinde eski mal sahibinden çok daha fazla bir hakka sahip olduklarını belirtmesi gerçekte mülkiyet konusunda nihai kararın söz konusu malın ilk sahibinde değil, son kullanıcısında olduğunu ortaya koymaktadır. Buradaki son kullanıcı tanımı da sadece Kıbrıslı Türkleri değil, vatandaşlığının ne olduğuna bakılmaksızın mülkün koçanına (tapusuna) sahip olan tüm kişileri kapsamaktadır.

 

Rahmetlik Kurucu Cumhurbaşkanı R. R. Denktaş, onu takiben II. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve II. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu döneminde kazanılmış ve pekiştirilmiş bu haklardan vazgeçmek, arkasından mülkiyet konusunda bir kaosu da beraberinde getirecektir. Özellikle de Rum basınında yer alan “Rumlar bayram ediyor. Türklerin son 41 yıldır üzerinde ısrar ettikleri Global Takas bir kenara bırakıldı, kişisel mülkiyet öne çıktı” haberi, mülkiyet konusunda görüşmeleri boyutları tahmin edilemeyecek bir krize sokarken Cumhurbaşkanı Akıncı’ya verilen desteği ve duyulan güveni de aşağıya çekecektir.

 

KKTC sınırları içinde var olan Rum mülklerinin 1974 yılındaki toplam alanı 1 milyon 550 bin dönümdür.  Taşınmaz Mal Komisyonu’nun tazminat ödeyerek satın aldığı miktar ve sözde Kıbrıs Cumhuriyetine ait olan araziler bu toplamdan düşülmesi gerekmektedir. Kıbrıslı Türklerin güney Kıbrıs sınırları içinde bıraktıkları mülklerin toplam alanı da 450 bin dönümdür.

 

III. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu döneminde masaya konulan mülkiyetle ilgili çözüm önerisi “Global Takas” esaslıydı. Öncelikle global takasın yapılması ve güneydeki Türk mallarının Rumlara verilmesi ile kuzeydeki Rumlara ait mülklerin yüzölçümünün 1 milyon 100 bin dönüme indirilmesi, sonra da ikinci adım olarak ara bölgede kalan arazi üzerindeki haklarımızı Rumlara devrederek bakiye alanın beş yüz bin dönüme indirilmesi idi.

 

Üçüncü adım iki seçenekliydi. Birinci seçenek olarak geri kalan malların parasal olarak tazmini veya da Türkiye’de örneği olan “kentsel dönüşüm” projeleri ile değerleri çok düşük olan güneydeki Türk toprakları üzerine yatırımlar yapılarak değerlerinin yükseltilmesi ve satışından elde edilecek gelirle tazminatın ödenmesi şeklindeydi. Bu çözüm önerisi de BM uzmanlarınca, çağdaş olduğu, Kanada ve Lübnan’da uygulandığı ve en önemlisi de ortaya göçmen sorunu çıkarmayacağı için çok olumlu bulunmuştu.  Rum basının iddia ettiği gibi Mülkiyet sorununun kişisel baz seviyesine indirgenmesi, her iki tarafın da arzu ettiği çözümü elli sene daha ileriye iteceğinden her kes emin olmalıdır. Mülkiyette çözüm kesinlikle global takas ve tazminat olmalıdır sadece.

 

Çözümün ise, Kıbrıs Rum Yönetiminin AB’ye katılım tarihi olan 1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren “AB’nin Birincil Hukuku olması gerektiği” talebimizde ısrarlı olunması gerekmektedir. “AB’nin Birincil Hukuku” deyimi halk dilinde “AB Anayasası” olarak da tanımlanabilir. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide tarafından “Varılacak çözümün “AB müktesebatına değil, AB prensiplerine uyumlu olacaktır” açıklaması Kıbrıslı Türklerin adadaki varlığını sürdürebilmesi ve çözümün sürekliliği bakımından son derece tehlikeli bir düşünce tarzı ve uygulamadır. Çözümün ertesi günü, Rum mülkü kullanan tüm KKTC vatandaşlarına ve üçüncü ülke vatandaşlarına, mülkün ilk sahipleri tarafından açılacak tazminat davalarının sayısı binleri, belki de on binleri bulacaktır, eğer referanduma sunulacak Çözüm Planı “AB’nin Birincil Hukuku” olarak AB kayıtlarına geçmezse…. (devam edecek)

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

3 Ağustos 2015

2 Ağustos 2015
Müzakerelerde Neler Oluyor (2/3) için yorumlar kapalı
Okunma 170
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3

Arşivler

Son Yorumlar