KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-2

KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-2

Ulaştırma Bakanlığımızın dikkatini çekmek istediğim ikinci konu da uçaklardaki koltuk araları. Bakanlık bu aralığa minimum bir standart getirmeli.

 

Geçen hafta köşemde yer verdiğim, KKTC’ye uçuş hizmeti veren ve bizleri dünyaya bağlayan bazı havayolu şirketlerinin koltuk aralarının tam ölçümle net olarak 62 cm. olduğu ve insan sağlığına zarar verdiği konusuna, inanılmaz sayıda destek yazısı ve kişisel itirazları dile getiren mesajlar aldım.

 

Bu mesajların ortak noktası, Ulaştırma Bakanlığımızın hazırlayacağı bir tüzükle koltuk aralarını insan fizyolojisine zarar vermeyecek bir açıklığa getirmesi ve sıkı bir şekilde denetlemesi talebi. Okurlarımın önerdiği ortalama açıklık 75-77 cm arasında. Elbette bunun en doğrusunu ve yolcuyu rahatsız etmeyecek buna karşın havayolu şirketini de zarar ettirmeyecek koltuk arası açıklığının ne kadar olması gerektiğini uzamanlar bilmekte. Görev Sayın Ulaştırma Bakanımızın ve uzman bürokratlarının.

 

Yaz gelmeden, adına “High Season” denilen yoğun yolcu trafiğinin yaşandığı dönem başlamadan evvel bu tüzüğü çıkarmanın, yolcuların yani vatandaşların faydasına olacağı kesin. Görev Bakanımızın ve Ulaştırma Bakanlığının bürokratlarının.

 

Öğrencilerimin ve vatandaşlarımızın ortak iki tane şikâyetleri var özellikle de Ulaştırma Bakanlığını ve Ulaştırma Bakanını ilgilendiren. Üçüncü ve dördüncü konular da bu şikayetlerden oluşmakta.

Bunlardan birisi ülkemizde faaliyet gösteren GSM şirketlerinin faturalarını anlaşılamayacak şekilde şişirdikleri, diğeri de posta gönderilerinin evlere dağıtılmadığı şikâyeti.

 

GSM şirketleri ile Posta Dairesi’nin amiri konumundaki bakanlık Ulaştırma Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanı.

 

Öğrencilerimin ve konuşma fırsatını bulabildiğim vatandaşların ağız birliği etmişçesine şikayetleri, GSM şirketlerinden satın aldıkları “Data” paketleri veya “Modem”lerinin data tüketiminin nasıl saptandığı ve denetlenip denetlenmediği konusu.

 

Hangi özel(!) paketi satın alırlarsa alsınlar, illaki ay sonunda paketin öngördüğü limitin üstüne çıkarıldıkları ve fazla ücret ödemek zorunda bırakıldıklarından şikayet ediyor vatandaşlar. İtiraz ettikleri vakit de bunun dikkate alınmadığı ve ısrarlarına devam ettiklerinde de ellerine anlayamayacakları verilerle dolu bir evrağın tutuşturulduğu şeklinde.

 

Öğrencilerimin ve vatandaşlarımızın isteği, GSM şirketlerinin data verilerini ölçüm yöntemine bir standart getirilmesi, düzenli olarak Ulaştırma Bakanlığı tarafından denetlenmesi ve şikayet yapıldığı vakit de tarafsız olarak hesaplanması. Belli ki mağdur olan ve yasal yollardan aldatıldığına inanan çok kişi var ve buna da bir şekilde Ulaştırma Bakanlığının müdahalesi isteniyor.

 

Kiralık evde kalan öğrencilerimin, özellikle de Girne’nin Beylerbeyi, Ozanköy, Doğanköy, Çatalköy bölgelerinde oturan vatandaşların bir başka ortak şikayeti ise Posta Dairesinin günlük olarak evlere posta gönderilerinin dağıtımını yapmaması. Gönderiler haftada bir-iki kez Posta Dairesine uğrayan Muhtara veriliyor ve aranana kadar da muhtarın ofisinde sahibini bekliyor gönderiler.

 

Ülkemizde binlerce işe gitmeden maaş alan memur var ama posta gönderilerini günlük olarak evlere dağıtacak bir tek personel yok. İş özelleştirmeye kadar varınca da hemen yaygara başlıyor…

 

Ulaştırma Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanımız tüm bu sorunlara ivedilikle çözüm getirmelidir. Direkt ve endirekt vergisini aksatmadan ödeyen vatandaşlarımıza ve öğrencilerimize hizmet aksatmadan verilmeli, verilmesi için de elden gelen yapılmalıdır…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

25 Mayıs 2015

24 Mayıs 2015
KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-2 için yorumlar kapalı
Okunma 96
bosluk

KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-1

KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-1

Halkın yaşadığı sıkıntılar bazen Bakanlıklarımızın ve de Bakanlarımızın bilgisine gelmiyor. Ya ilgilenilmesi gereken olayların çokluğundan Bakanlığın içinde bir şekilde sümenaltı edilip, yukarı kadar çıkamıyor, ya da önemsenmediği için çöpe atılıyor.

 

Halkın sağlığını, çıkarlarını ve kazanımlarını ilgilendirdiğini düşündüğüm ve hiç kimsenin ilgilenmediği 4 olayı Ulaştırma Bakanlığının ve Ulaştırma Bakanının bilgisine getirmek istiyorum bu iki serilik yazımda.

 

Umarım bakanlığın ilgili birimleri yazdıklarımı dikkate alınacak ciddiyette bulurlar ve dile getirdiğim bu konulara kalıcı çözüm ya da iyileştirme getirirler.

 

Bunlardan birincisi Trafik hız ölçüm kameraları ile ilgili.

Kaç zamandır bu hız ölçüm kameralarını inceliyorum, renkler üzerinde araştırmalar yapıyorum ve bu hız ölçüm kameralarının işletime konuş amacını bulmaya çalışıyorum.

Benim aklımı kurcalayan ve de çelişkiye düşüren de bu kameraların “gerçek amacı”nın ne olduğu.

 

Bu söz konusu “amaç”, araç kullanan kişileri eğitmek ve belirli yerlerde gerekli hız limitinin altında araçlarını kullanmalarını sağlamak mı, yoksa araç kullananları tuzağa düşürüp ceza keserek gelir elde etmek mi?

 

Önce KKTC’de işletime konan trafik hız ölçüm kameralarının fiziksel yapısını birlikte ve tarafsız bir şekilde inceleyelim.

a)     Hız ölçen radarın ve aracın resmini çeken kameranın içinde yer aldığı kutu ile direğin boyası, parlamayan ve ışığı emen bir yapıda. Boya rengi de gündüz ufuk renginde olduğu için akşamüstü ve geceleri de karanlığın içinde göz, algılamakta zorluk çekiyor.

b)     Salon araçların şoför koltuklarında oturan sürücülerin göz seviyesi yerden yaklaşık 120-140 cm. yukarıda ve gökyüzünün yer ile birleştiği seviyeden yani ufuk çizgisinden birazcık yüksekte. O seviyede gökyüzü mavi renkten uzaklaşmakta ve grimsi bir renk almakta. Bu renk ile hız kameralarının boyandığı renk neredeyse hemen hemen aynı.

 

Amaç sürücüleri yani vatandaşı tuzağa düşürmek, ceza ödemesini sağlamak, gelir elde etmek ve sürücülere ceza puanı vererek mağdur etmek ise “Hız Ölçüm Kamera”larının böylesi parlamayan, ışığı emen ve insan gözünün ilk bakışta fark etmesi zor olan bir renge boyanması tek çıkar yoldur.

 

Eğer trafik hız ölçüm kameralarının konuş nedeni, araçların belirli yerlerde belirtilen azami hızın altında kullanılmasını sağlamak, olası kazaları önlemek ve sürücüleri eğitmek ise kamera kutusunun ve direğinin renginin gündüz ve gece çok uzaklardan fark edilebilecek şekilde fosfor içeren “Parlak Turuncu” veya da “Parlak Sarı” renge boyanması gerekmektedir.

 

Böylesi bir uygulamadaki amaç insan gözünün fiziksel ve organik yapısından dolayı kamerayı fark etmemesinden veya da geç fark etmesinden faydalanıp cezalandırmak yerine, sürücülerin hız ölçer kamerayı uzaktan fark etmesini ve hızını da yöredeki hız limitine göre ayarlamasını sağlamak olmalıdır… (devam edecek … 2)

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

22 Mayıs 2015

21 Mayıs 2015
KKTC Ulaştırma Bakanına Çağrı-1 için yorumlar kapalı
Okunma 140
bosluk

Çözümü İsteyen Taraf Hangisi

Çözümü İsteyen Taraf Hangisi

AKEL’in Kıbrıs Sorunu Bürosu Sorumlusu Tumazos Çelepis, evvelki gün yaptığı açıklamada KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Kıbrıs sorununun iç boyutlarını çözebilme olasılığının yükseldiğini,  Akıncı’nın 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’ndan farklı olduğunu, Eroğlu’nun çözüm istemeyen bir lider olduğunu ve Akıncı’nın çözüm istediğini belirterek, bir fırsat penceresinin açıldığına işaret etti.

 

Aynı Çelebis, ki benim tanıdığım Tumazos Çelebis üst düzey görevlerde bulunmuş, Rumların 6. Cumhurbaşkanı Hristofyas’a danışmanlık yapmış, Rum müzakere heyetinde yer almış kıymetli ve gerçekleri görebilen bir Kıbrıslı Rum’dur, belli ki bu sözleri sarf ederken gözlüklerini çıkarmış ve müzakereleri sabote edenin, masadan kalkanın ve çözüm istemeyenin şimdiki Rum Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis olduğunu görememiş. Bence gözlüklerini taktıktan sonra etrafa bakarak bir açıklama daha yaparsa çok daha iyi olacak.

 

Eroğlu’nu niye çözüm istemeyen bir lider olarak gördüğünü ve Rum politikacıların niye böyle gördüklerini anlamam mümkün değil.

 

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra 11 ay masaya oturmamak için direnen ve her görüşmemek için tür bahaneyi yaratan Eroğlu değil, Anastasiadis idi.

Müzakere masasına oturmamak için Özel Temsilcisini ancak 6 ay sonra seçebilen de Anastasiadis idi, Eroğlu değil.

Daha Cumhurbaşkanı seçildiğinin ertesi günü, yüzünü yıkamadan, yemin etmeden, yasal Cumhurbaşkanı olarak ilan edilmeyi bile beklemeden “Ulusal Konseyin yüzde 75’inin evet demediği hiçbir teklifi kabul etmem, hiçbir belgenin altına da imzamı atmam” diyen gene Anastasiadis’di.

Nasıl oluyor da Eroğlu “Çözüm İstemeyen bir lider” olarak takdim edilmeye çalışılıyor, gerçekten de anlamış değilim. Bazı kişiler özellikle de ağzı laf yapan, eli kalem tutanlar Anastasiadis’in uzlaşma istemediğini görmek istemiyor galiba.

Nasıl olsa bu isteksizliği birkaç ay sonra ortaya çıkacak. Sayın Akıncı bütün iyi niyetine rağmen kiminle dans ettiğini ve müzakere yaptığını çok iyi anlayacak.

 

Anastasiadis’in yıllarca Başkanlığını yaptığı DISY’in kurucularının EOKA B’ciler olduğunu, 15 Temmuz 1974 günü darbe yaptıklarını, binlerce Rum’u AKEL’ci ve Makarios’cu oldukları için öldürdüklerini, bunların neredeyse tümünün 1955-1960 yılları arasında canice masum Türkleri acımasızca öldüren kişiler olduklarını, asla Kıbrıs adasının tümüne hakim olmadan ve adayı Kıbrıslı Türklerden temizlemeden rahat etmeyecekleri unutulmuşa benziyor anlaşılan.

 

Sosyalist bir düşünceye sahip olan Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, EOKA B’cilerin ruhani lideri ile nasıl anlaşmaya varabileceğini ve müzakereleri hangi koşullarda devam ettirebileceğini gerçekten çok merak ediyorum, hem de pek çok.

 

Zaman bize gerçekleri gösterecek göstermesi de, aklıma hep 2008-1010 yılları arasında Kıbrıs Rum tarafında sol görüşlü Dimitris Hristofyas’ın Cumhurbaşkanı olduğu, KKTC’de de sol görüşlü Mehmet Ali Talat’ın Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönem geliyor.

Her ikisi de Rusya sempatizanı ve Sosyalist yönetim destekçisiydi ama bırakın anlaşmaya varmayı, çoğu zaman birbirlerini destekleyecek basit bir açıklama bile yapamadılar kendi iç dinamikleri yüzünden.

Anastasiadis’ten hiçbir şey beklenmemeli. Onu memnun edecek yegane çözüm, KKTC’nin lağvedilmesi, Türk askerinin geri gitmesi, Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması ve adanın tümünün Kıbrıs Rum yönetimin idaresi altına girmesidir.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

20 Mayıs 2015

 

19 Mayıs 2015
Çözümü İsteyen Taraf Hangisi için yorumlar kapalı
Okunma 106
bosluk

Kaybeden Biz Olduk

Kaybeden Biz Olduk

Kıbrıs’ta Cuma günü yapılan liderler arasındaki ilk görüşmede, kaybeden taraf ve boşu boşuna taviz veren taraf biz olduk maalesef.

 

Liderlerin “Güven Yaratıcı Önlemler” çerçevesinde aldıkları karara göre, Güney Kıbrıs’tan KKTC’ye veya da KKTC’den Güney Kıbrıs’a kara sınır kapılarından yapılacak geçişlerde artık adına vize kağıdı denilen “Giriş-Çıkış Belgesi” bir diğer adıyla “Geçiş Belgesi” doldurulmayacakmış.

23 Nisan 2003 tarihinde kara sınır kapıları açılırken KKTC’ye girişlerde adına Vize kağıdı denilen “Giriş-Çıkış Belgesi” veya “Geçiş Belgesi” doldurulmasının talep edilmesinin gerekçesi, Rumların KKTC’ye geçerlerken, kuzeyde bir devletin olduğunu, Kıbrıs Rum hükümetinin herhangi bir egemenliğinin ve söz hakkının olmadığını, bu belgeyi imzalamayanın KKTC’ye giremeyeceğini vurgulamak içindi.

Ledra Sınır Kapısı

Rumlara verilmek istenen mesaj, adanın tek hakimi olmadıkları, 1958 yılında Paris’te, 1959 yılında da Zürih ve Londra’da yapılan anlaşmalarda açık ve net olarak kayda geçirildiği ve üzerinde mutabakata varıldığı gibi, adada iki farklı halkın yaşadığını vurgulamak ve kafalarına sokmak amacını taşıyordu.

 

Nitekim, bir çok Rum ve Rum siyasi, “ben elimi kolumu sallayarak kuzeye gitmedikçe, bu formları doldurmam ve altına da imzamı da atmam” diyordu, kendilerini adanın tek hakimi sandıkları ve Kıbrıslı Türklerin kurdukları devletlerini de tanımadıklarını dile getirmek için.

Kıbrıs Rum tarafına KKTC’den geçerken doldurulan herhangi bir belge veya kağıt yok. Güneyden KKTC’ye geçerken dolduruluyor adına Vize kağıdı, “Giriş-Çıkış Belgesi” veya da “Geçiş Belgesi” denilen evrak.

 

Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “Güney’e geçerken bir vatandaş nasıl arabasından inmiyor ve polis vatandaşın ayağına gidip notlarını alıyorsa, bizim uygulamamızın da bu şekilde sağlanmasını istedik” şeklinde açıklama yapmasının gerekçelerini de pek anlamış değilim.

 

Bu açıklama ile Sayın Cumhurbaşkanı, “benim vatandaşım güneye geçerken arabasından inmesin diye biz bu Vize Kağıdını kaldırdık” demeye getirmek istiyorsa, Kıbrıs adası üzerinde asırlardır yaşayan Kıbrıslı Türklerin silah zoru ile kaybettirildikleri 11 yılın ve uğranılan soykırımın karşılığında, anavatan Türkiye’nin yardımı ve desteği ile kurdukları KKTC’nin varlığını silikleştirmeyi veya da itibarsızlaştırmayı yeğlemişse,  bir yerlerde bir yanlışlık var demektir.

 

Sınır kapılarından geçişlerinde kendi vatandaşının arabasından inmesini istemiyor idiyse, İçişleri Bakanı’mıza bir yazı gönderir, Kıbrıslı Türklerin sınır kapılarından girerken veya da çıkarken adına Vize Kağıdı denilen formu doldurması zorunluluğunu iptalini rica ederdi.

Bu Vize Kağıdını, Kıbrıslı Rumların KKTC’ye girişlerinde ve çıkışlarında doldurmaları  zorunluluğunu karşılığında hiçbir şey almadan iptal etmek bence büyük bir politik hata ve kayıp, aynen Kıbrıs Rum Polisinin Beyarmudu köyündeki sınır kapısına kadar gelip kontrol kulübesi kurmasına izin verildiği gibi…

 

Politik pazarlıklarda bir şey alınmadan bir şey verilmez. Dünyada mevcut veya da ortadan kalkmış devletlerin asırlardır uyguladıkları bir kuraldır bu. Sayın Akıncı, Rumların talebi üzerine kaldırmayı taahhüt ettiği bu Vize Kağıdı karşılığında, Rum Yönetiminden KKTC devletinin resmi evraklarını tanıması talebinde bulunabilirdi. Ama böylesi bir talepte bulunmadı ve bu tarihi fırsatı, Rumları memnun etmek uğruna kendi aleyhimize çevirdi.

Kıbrıs Rum Yönetimi Sayın Akıncı’nın Ercan Havaalanının uluslararası uçuşlara açılması konusunu karşılığında Maraş’ın teklif edilmiş olmasına rağmen “açılırsa benim kontrolümde açılır, kabul etmiyorsanız rafa kaldırırım” diyerek dürdü ve rafa kaldırdı.

 

Cuma günkü görüşmenin galibi Anastasiadis oldu maalesef ve Rumları memnun etmek uğruna KKTC’nin varlığına küçük bir darbeyi de biz, kendi ellerimizle vurduk. Bunun karşılığında Anastasiadis bize ne verdi, gerçekten çok merak ediyorum. Umarım, 41 yıldır saklanan 28 adet Mayınlı bölgenin haritası değildir karşılığı. Zira onun karşılığı, Kıbrıslı Türklere karşı işlenmiş insanlık suçu ile “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine” başvuru olmalıydı…

 

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

18 Mayıs 2015

 

17 Mayıs 2015
Kaybeden Biz Olduk için yorumlar kapalı
Okunma 190
bosluk

Müzakerelerde Siftah Bugün

Müzakerelerde Siftah Bugün

Yeni seçilen Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı ile Rum lider Nikos Anastasiadis’in ilk görüşmesi bugün. Cumhurbaşkanımıza kolay gelsin.

 

AKVIS KullanılmıştırIII. Cumhurbaşkanımız Dr. Derviş Eroğlu görev süresi içinde, “Benim hedefim Kıbrıs Türk halkının kabul edebileceği bir anlaşma yapmaktır. Bunun için çabalıyorum” diyordu.

IV. Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı da seçildikten sonra “Kıbrıs Türk halkının hayır demeyeceği bir anlaşma yapmak için müzakere masasına oturacağım ve bunun için uğraşacağım” mealinde bir açıklama yaptı.

 

Gerçekte ben halef, yani Cumhurbaşkanlığı görevini devralan kişi ile selefin, yani Cumhurbaşkanlığı görevini devreden kişinin, müzakereler ile ilgili söylediklerinin arasında pek bir fark görmüyorum.

 

Zaten ileriki günlerde de göreceğiz, Kıbrıs müzakerelerinin çıkmaza girmesinin nedeninin Rumların, 1963 yılında silah zoru ile gasp ettikleri devletin egemenliğini ve ortaklığını bizlerle paylaşmak istememeleri olduğu ortaya çıkacak. Bu isteksizlik rahmetlik Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş döneminde de böyleydi, II. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat döneminde de öyle oldu, III. Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu döneminde de aynı şeyler yaşandı. Rumlar masada sıkışınca veya da köşeye sıkıştırılınca, hep Türkleri bir bahane ile suçlayıp masadan kalktılar.

 

Anastasiadis de tezgâhladı aynı oyunu. Müzakere süreci “Al-Ver” aşamasına gelince, Türkiye’nin ilan ettiği Navteks’i bahane etti ve masadan kalktı. Zaten Navteks ilanı olmasaydı, illaki Türkleri suçlayacak bir başka bahane bulacak ve masadan kalkacaktı. Müzakereler artık Al-Ver aşamasında geldiğinden illaki egemenliğe ve yönetime Türkleri ortak etmek zorunda kalacağından Yunan tarihine “Ulusal hain” olarak geçecekti. Masadan kaçmayı yeğledi ulusal hain olmak yerine.

 

BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Eide’nin Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile yeni seçilen KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın çok uyumlu bir ikili olduğunu açıklaması ise tam bir komedi.

 

Eğer Eide bu sözleri ile her ikisinin de ABD yönetimine yakın kişiler olduğunu söylemek istemiş ise bu açıklaması doğru olabilir. Zaten Rumların büyük bir çoğunluğu, Anastasiadis’ın Amerikalıların adamı olduğu yönünde bir inanca sahip. Asla ABD’nin istekleri dışına çıkamayacağını söylüyorlar.

 

Ama Eide bunun dışında bir yakınlık kurmuşsa çok fazla aldanıyor demektir.

Gerçekte Kıbrıs müzakereleri sürecinde en ideal ve birbirleri ile en uyumlu liderler Rumların VI. Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas ile KKTC’nın II. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat idi.  Her ikisi de sol görüşlü liderlerdi ve Rum Ulusal Konseyinin, Rum Cumhurbaşkanları üzerinde yaptırım gücü olmasaydı, Hristofyas ile Talat bir şekilde her iki halkın kabul edebileceği bir anlaşmayı yaratıp halklarına imzalatabileceklerdi. Eğer bu iki lider, 2 yıllık ortak görev dönemlerinde anlaşamamışlar ise diğer liderlerin anlaşması tam bir hayaldir. Hele de Enosis, yani Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlanması için canlarını ortaya koymuş EOKA B’cilerin partisi olan sağcı DISY’nin lideri olan Anastasiadis ile sol bir parti olan TDP’nin büyük kurucu ortağı olan TKP’nin başkanlığını yapmış Mustafa Akıncı’yı aynı kefeye koymak ve uyumlu olduklarını söylemek çok büyük bir yanılgı.

 

Daha seçildiği gün “Ulusal Konsey”in yüzde yetmiş beşinin onaylamadığı hiçbir öneriyi kabul etmem diyen Nikos Anastasiadis’in, Mustafa Akıncı’nın önereceği herhangi bir “Al-Ver” takasını kabul etmeyeceğini şimdiden söylemek hiçte yanlış olmayacaktır.

 

Sayın Cumhurbaşkanımıza Allah sabırlar versin dememiz gerekiyor, eğer Anastasiadis hala daha geçmişten ders almamış ve aynı hamamda aynı tasla geziyor ise…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

15 Mayıs 2015

 

14 Mayıs 2015
Müzakerelerde Siftah Bugün için yorumlar kapalı
Okunma 114
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-amblem kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar