Rumlar Eide’yi İşletmişler

Rumlar Eide’yi İşletmişler

Eide-1BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, geçen hafta içinde Cumhurbaşkanı Eroğlu ve Anastasiadis arasında bir görüşme yaptı. Bu görüşmeye BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin yanısıra BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Lisa Buttenheim, Kıbrıslı Türk ve Rum müzakere heyetleri ile Müzakereciler Kudret Özersay ile Andreas Mavroyannis de katıldı. Yani ekip bayağı genişti.

 

Normal ve geleneksel bir uygulama olarak BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, yapılan görüşmeden sonra yaptığı açıklamada,  bundan sonra atılacak adımlara ilişkin olarak anlaşmaya varıldığını belirtti.

 

Açıklamanın ikinci paragrafında “Liderler sonuç alıcı, birbirine bağlı bir şekilde ve dayanışma içerisinde kazan-kazan yaklaşımıyla en erken zamanda bir anlaşmaya varılması ve ardından eş zamanlı referanduma gidilmesi hedefiyle müzakereleri sürdürme taahhüdünde de bulundular” dedi Eide.

 

Devamla, “müzakereciler ve müzakere heyetlerinin, bütün konularda karşılıklı öneri sunmayı tamamladıkları konusunda fikir birliğine vardıklarını, liderlerin müzakerelerde ikinci aşamanın tamamlanması konusunda büyük iş yapıldığının farkına vardıklarını ve bir sonraki aşamaya geçilmesi konusunda anlaştıklarını” söyledi.

 

Açıklamayı cümle cümle ve tek tek okudum. Sonra bir kez daha okudum, daha iyi anlayabilmek için, yazılanlar gerçekten de doğrumu diye. Benim tanıdığım Anastasiadis’in ve de etrafındaki Rumların bu şekilde davranması biraz garip. Hatta garipten de öte.

 

Bugüne değin masadan kaçmak için kırk takla atmış ve bin dereden bin su getirmiş olan Anastasiadis ve Mavroyannis ikilisinin nasıl olup da ikinci aşamanın tamamlanması konusunda itiraz etmediklerini, bir sonraki aşamaya geçilmesine onay verdiklerini hala daha anlamış değilim.

 

Özellikle Anastasiadis,  çok değil daha 3 ay önce, 14 Haziran 2014 Cumartesi günü Kıbrıs Rum kesiminde “Ayorgi” (Karaoğlanoğlu) “kayıp ve ölüleri” anısına dikilen anıtın açılışında yaptığı konuşmada esip gürlemiş, “Önerilerin tamamı sunulmadan müzakereler bir sonraki aşamaya ilerleyemez, Toprak, mülkiyet, güvenlik, vatandaşlık, insan hakları konularının görüşülmemesi olamaz. Gerçekten Kıbrıs sorununun en kısa zamanda çözülmesini istiyorlarsa, gelip önerilerini sunmaktan başka seçenekleri yoktur” demişti.

 

O günden bugüne Cumhurbaşkanı Eroğlu ile Anastasiadis arasında yapılan görüşmeleri saydım. Bir elin parmaklarından daha az görüşmüşler.

 

Görüşmeciler Özersay ile Mavroyannis arasında yapılan görüşmelerden sonra yapılan açıklamaları üşenmeden okudum, tüm konuların görüşüldüğü ve herhangi bir pürüzün aklamadığına dair bir açıklama da görmedim.

 

Üstelik Anastasiadis ve Mavroyannis daha düne kadar, geçmişte Hristofyas-Talat ve Hristofyas-Eroğlu arasında varılan mutabakatları ve yaklaşımları da kabule etmediklerini, müzakerelerin sil baştan başlaması gerektiğini dile getirmekteydiler.

 

Hatta BM’nin 50 yıllık müktesebatında yer alan Federasyona da karşı çıkmışlar, Üniter Rum Devletinin kurulması gerektiğinden bahsetmeye başlamışlardı.

 

Şimdi ne oldu da, Anastasiadis ve ekibi hem iki bölgeli iki toplumu, siyaseten eşit iki devletten oluşacak  federasyonu kabul ediyor, hem de bir sonraki aşamaya geçilmesine onay veriyor pek anlamış değilim.

 

Anladığım bir tek şey var, Eide’nin Rumlar tarafından işletildiği ve oyuna getirildiğidir.

Rum Ulusal Konseyi “Evet” demeden Anastasiadis tuvalete bile gidemez. Yakında Anastasiadis’in ve Mavroyannis’in bu attıkları adımdan geri gitmek için ne tür girişimler yapacaklarını hep birlikte göreceğiz…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

24 Eylül 2014

 

T.C. ve KKTC’de Yüksek Öğrenim ile ilgili Resmi kuruluşlar ve Üniversitelerin Etik kurulları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

23 Eylül 2014
Rumlar Eide’yi İşletmişler için yorumlar kapalı
Okunma 54
bosluk

Kıbrıslı Rumların Yeni Stratejisi

Kıbrıslı Rumların Yeni Stratejisi

Kıbrıslı Rumların Yeni Stratejisi

 

Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı NikosAnastasiadis’in niye müzakere masasına oturmak istemediği yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

 

Güzel bir strateji peşinde Anastasiadis ve ekibi.

Boşuna direnmiyorlar masaya oturmamak için.

Eskiler “Çocuktan al haberi” derlerdi, şimdilerde de politik hayatta neler olup bittiğini yorumlayabilmek için “siyasilerden al haberi” demek lazım.

Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis, her zaman olduğu gibi Kıbrıs konusunda gene rüyalar görüp, hayaller kuruyor.  Lütfetmiş ve biz Kıbrıslı Türklerin AB’ye alınması için bir formül geliştirmiş.

 

KJasulides’e göre “Kıbrıs adasını birleştirecek ve Kıbrıs’ın tamamında müktesebatın uygulanmasını sağlayacak bir çözümün sağlanması durumunda, Kıbrıs Türk toplumu, otomatik olarak Birliğin bir parçası olacak“mış.

 

Olacak da, nasıl olacağını ve Kıbrıslı Türklerin hangi statü altında Avrupa Birliğinin bir parçası olacağını açıklamayı akıl etmemiş. Kıbrıslı Türkler, Maronitler, Ermeniler ve Latinler gibi Rumların içinde azınlık statüsüne sahip bir topluluk mu olacak, yoksa BM müktesebatında yer aldığı şekli ile kurucu ortak mı olacak, şimdilik bu bilgiyi kendine saklamış.

 

Kasulidis kendini buğday ambarında görmeye devam ederek, “Kıbrıs Cumhuriyetinin düzeyinin düşürülmesine veya sahte devletin düzeyinin yükseltilmesine ilişkin herhangi düşüncelere sahip olmak artık yararsızdır….  Artık, ülkemizin birleşmesi ve işgalden kurtulma hedefiyle, sendromlar olmadan ilerliyoruz” diyor.

 

Yani herşey oldu bitti ve yakında Kıbrıslı Rumlar, önce KKTC’yi yıkacaklar, sonra adadan Türk askerini atacaklar ve en sonunda da Türkiye’nin 1960 Anayasasında yer alan garantörlüğünü iptal edecekler ve adanın tümüne de hakim olacaklar!

 

Bu hayale, bırakın benim Kantara’dakiçocukluk arkadaşlarım olan keçileri, Karpaz yarımadasında özgürce yaşayan eşekler bile anıra anıra güler.

 

Şimdi de bu geveze politikacıdan alınacak “önemli haber”in ne olduğuna gelelim. Rumların bu aklı büyük, kendi küçük politikacısına göre “bizzat Avrupa Birliği de, birleşik bir Kıbrıs ile Birliğin işlevselliğini sağlayarak kurumları aracılığıyla ve istediği herhangi bir şekilde çözüm çabalarında doğrudan rol oynayabilir.

 

Yani Avrupa Birliği işin içine girsin, Birleşmiş Milletler de artık vazgeçsin bu müzakerecilik işinden demek istiyorKasulidis. Günün moda terimi ile de “AB in, BM out” demeye getiriyor açıkçası.

 

Gerekçesi de “AB’nin göstermesi gereken şey, ortaya çıkacak çözümün, Lizbon Antlaşmasına göre, AB müktesebatı ve Birliğin işleyiş şekli ile uyumlu olması için neyin dikkate alınması gerektiği” imiş.

 

Yani, özeti, “AB müzakerelerde taraf olsun, bu iş AB’nin hakemliği altında bitsin. Kıbrıs Rum tarafı zaten AB’ye üye. Yeni kurulacak ortak devletin, AB’ye üye tüm devlerin Meclisleri tarafından onaylanması imkansız. Bu nedenle Türkler mevcut Kıbrıs Rum Yönetimi idaresine katılsın. Siz sağ biz selamet…

 

Kaçak güreşmeye çalışanAnatasiadisişte bunun için masaya oturmuyor, AB’nin Kıbrıs müzakerelerine müdahil olmasını bekliyor. Ona göre, AB müdahil olunca her sorun aşılacak, Kıbrıs konusu da çözülecek(miş)…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

22 Eylül 2014

 

T.C. ve KKTC’de Yüksek Öğrenim ile ilgili Resmi kuruluşlar ve Üniversitelerin Etik kurulları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

 

21 Eylül 2014
Kıbrıslı Rumların Yeni Stratejisi için yorumlar kapalı
Okunma 113
bosluk

BM’nin Kıbrıs Görüşü mü Değişiyor

BM’nin Kıbrıs Görüşü mü Değişiyor

Makarios 1964Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, 16 Kasım Salı günü, bizim içinde yer aldığımız saat dilimine göre gece vakitlerinde, New York’a göre de öğleden sonra yaptığı basın toplantısında, Kıbrıs konusunu iyi bilen acar bir gazetecinin sorusu ile Kıbrıs müzakerelerini yeni bir mecraya soktu.

 

Ban Ki Moon, dünyanın çeşitli yörelerinde çıkan savaşlar, terör saldırıları, barış girişimleri ve benzeri olaylar karşısında neler yapılacağı konusunda karar alabilen devletler üstü bir kurumun Genel Sekreteri ve çok deneyimli bir politikacı. Ağzından çıkanı kulakları kesinlikle duyar ve neyi ne zaman söylemesi gerektiğini de çok iyi bilir.

 

Salı günü yaptığı basın toplantısında Kıbrıs’la ilgili bir soru üzerine  “Bazı Al-Ver“lerin başlaması gerektiğinden bahsetmesi, BM’nin Kıbrıs konusunu artık sonlandırmak istediğinin ve bu yönde beklentilerinin olduğunun bir ip ucu.

 

Genel Sekreter Ban Ki Moon, bu düşüncesini dile getirdikten sonra Rum yönetiminin itirazı ve tepkisi ile karşılaşacağından bence emindi.

 

Nitekim açıklamanın üzerinden daha bir saat bile geçmeden, Rum yönetimi hemen tepki gösterdi ve  bir açıklama istedi. Arkasından da Rum lider Anastasiadis, Genel Sekretere açıkça saldırdı ve söylediği sözlerle ilgili olarak aydınlatıcı bir açıklamanın yapılmaması durumunda KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile ertesi gün yapacağı, gecikmiş ve ertelenmiş görüşmeye gitmeyeceğini belirterek politik bir tehditte bulundu.

 

Genel Sekreter ve her biri kendi ülkelerinin dış işleri bakanlıklarından gelmiş olan veya da bu konuda iyi bir eğitim almış olan deneyimli ekibinin, Rumların ve Yunanlıların bu açıklamaya ve talebe itiraz edeceklerini çok biliyordu. Belli ki içerilerde, daha evvelden çalışmalar yapılmış ve bir şeyler pişirilmiş. Zamanı geldiğinde de Genel Sekreter tarafından masaya kondu.

 

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un basın toplantısında Kıbrıs’ta müzakereleri sürdüren taraflara müzakere sürecinin bir sonraki aşamasına geçmeleri yönünde çağrı yaptı. Bu çok önemli bir çağrı aslında ve içeriğinde önemli mesajlar var. “Bu iş çok uzadı. Dünya üzerinde uğraşmamız gereken başka konular var. Bitirin artık“a kadar uzanıyor gerçekte.

 

Devamla, Genel Sekter, “iki liderin fikirlerinin masada bulunan anahtar-konuların çoğunda örtüştüğünü” ve artık son aşamaya geçilerek “nihai çözümde anlaşabilmek için bazı al-verlerin olması gerekir” demesi, her ne kadar Anastasiades’in düşünceleri ve tavırları ile uyuşmuyorsa da “bunun bir tercih meselesi” olduğuna işaretle, Anastasiades’a gerçekte bir yol gösterdi.

 

Anastasiadis kendini dünyanın en güçlü devletinin başı zannediyor, Rumların DNA’larında var olan megalomani duygusundan dolayı. Kendi ne isterse onun yapılması gerektiği düşüncesine saplanmış kalmış.

 

BM’nin ve AB’nin “Kıbrıs konusu“ndan bıktıkları bir gerçek ve ilgili diplomatlar bunu artık saklamıyorlar bile. Her ikisi de kurtulmak istiyor politik bir yüke dönüşmüş olan bu 51 yıllık sorundan. Rumlar ise adayı hızla kalıcı bir bölünmeye doğru götürüyorlar, bilinçli olarak veya da farkında olmadan…

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com  veya  ata@kk.tc

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

19 Eylül 2014

18 Eylül 2014
BM’nin Kıbrıs Görüşü mü Değişiyor için yorumlar kapalı
Okunma 100
bosluk

Rumlar Ezeli Hedeflerine Ulaşmış

Rumlar Ezeli Hedeflerine Ulaşmış

AB-TRAvrupa Komisyonu Başkanlığına  Jean Claude Juncker seçildiği vakit, söz konusu kişinin tescilli bir Türk düşmanı olduğunu yazmıştım. Kağıt üzerinde tanıdığım ve yakından takip ettiğim bir politikacı olduğu için bizlerle ilgili neler düşündüğünü de az çok biliyorum. Düşündükleri pek de hayrın şeyler değil.

 

Kıbrıslı Türklerle ilgili Özel Grubu (Task Force) AB’nin Genişleme Genel Müdürlüğü uhdesinden alıp, Bölgesel Politika Müdürlüğü’nün uhdesine verdi ve daha ayağının tozuyla, biz Kıbrıslı Türklere güzel bir siyasi tokat atıp, çirkin bir de mesaj gönderdi.

 

Kimileri bu değişiklikle ilgili iyimser olmaya çalışıyor ancak işin doğrusu Junker,  “Eylem Grubu”nu AB’nin Genişleme Genel Müdürlüğü uhdesinden alıp, Bölgesel Politika Genel Müdürlüğü uhdesine vermekle biz “Kıbrıslı Türklerin” statüsünü değiştirdi.  Junker’in bu kalleşçe uygulaması ile artık biz Kıbrıslı Türklerin, AB üyesi Kıbrıs (Rum) Yönetiminin içinde bir azınlık olmanın dışında AB’ye girmemizin kapıları kapatılmış oldu.

AB’ye göre Rumlardan ayrı bir varlık değiliz.

AB’ye göre Rumlardan ayrı bir devlet veya eyalet de değiliz.

AB’ye göre Rumların bir parçası da değiliz.

AB’ye göre biz, Afrika’da herhangi bir devletin bünyesinde yaşamını sürdüren kabileler benzeri, AB ödeneklerinden mali yardım talep eden gelişmemiş bir toplumuz. Hepsi bu kadar. Ne eksiği var ne de fazlası var bu sınıflamanın, ne de daha başka bir tanımlaması…

 

Bu nedenle de Rumlar, Junker’in bu kararından sonra “Ezeli hedefimize ulaştık” diye bayram yapıp, hep birlikte sirtaki oynadılar. Halay başında beyaz mendil sallayan da Junker’di.

 

Başkalarına insan hakları, özgürlük, bağımsızlık, adalet ve eşitlik dersleri veren böylesi ıskarta bir birliğe, daha doğrusu AB adı altındaki Hıristiyan Birliği’ne lanet olsun.

 

Junker’in bize attığı bu kazıktan sonra, 4 Nisan 2004 tarihinde yapılan Annan Planı referandumunun akabinde bizlerin, üçüncü ülke kategorisinde ayrı bir varlık olarak kabul edilmiş olmamızla birlikte AB’nin, ünlü ve yarısından çoğu kendi bürokratının maaşına gitmiş olan mali yardımı, “Genişleme ile ilgili bir uygulama” konusundan çıkarılıp,  “Bölgesel Politikalar uygulaması” içinde değerlendirilecek. Yani aynen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında “Azınlık” statüsü verilmiş Maronitlere, Ermenilere ve  Latinlere uygulandığı gibi…

 

Buna ilaveten Junker Efendi, daha işe başladığının ilk günü, genişlemeyi durdurduklarını ve önümüzdeki beş yıl içinde yani yaklaşık 2020 yılının başlarına kadar, -Türkiye’yi kastederek- hiç bir ülkeyi üye yapmayacaklarını açıkladığı için Genişleme Müdürlüğü’nün bazı yetkileri alındı ve görev alanı da daraltıldı.

 

Elbette, bu beş yıl içinde, herhangi bir nedenle, mesela İskoçya’nın İngiltere’den ayrılması gibi veya da benzeri bir nedenle Hıristiyan bir devlet AB’ye üyelik için başvurursa, Junker Efendinin bu kararı baypas edilecek ve söz konusu ülke ile hemen ve derhal görüşmeler başlatılıp, üye yapılacak. “Üye yapılmayacak” kararı sadece Türkiye’ye yönelik ve çok özgün.

 

Böylece biz artık, özgürlüğümüzü kazandığımız ve devletimizi kurduğumuz Mutlu Barış Harekatından tam 40 yıl sonra, AB’nin lütfüyle ve de Junker’in engin öngörüsü ile azınlık statüsüne indirgenmiş olduk.

 

Allah’tan 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan Referandumda Rumlar “OXI” (Hayır) dediler de bu son 10 yıl içinde azınlığa indirgenmekten, yok olmaktan, eritilmekten ve elimizden tüm egemenlik yetkilerinin alınmasından kurtulduk. Yoksa şimdiye çoktan durumumuz Yunanistan’ın kuzeyindeki Batı Trakya bölgesinde yaşayan Türklerden daha da kötü, yazılı basının, görsel medyanın ve sendikaların sesleri çoktan kısılmış, yerel organlarımız, dairelerimiz ve kuruluşlarımız da Rum hukukuna uygun bir kılıfla kapatılmış olacaktı. İşinde kalmayı başarmış az sayıda memurlarımız ise çalıştıklarına ve çalışacaklarına pişman edilerek istifaya zorlanacaklardı. Ki hayal kurmadığımı, sadece geçmişte yaşananları dile getirdiğimi söylemeliyim…

 

Tüm bu gelişmelerden sonra artık AB ve Rum sempatizanlığını bir kenara bırakmamız, yakın tarihimizi tekrar tekrar okuyup ders almamız ve anavatan Türkiye ile birlikte onurlu, özgürlüğümüzü kaybetmeyeceğimiz bir çıkış yolu belirleyip, korkmadan bu yolda ilerlememiz gerekmektedir.

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com  veya  ata@kk.tc

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

17 Eylül 2014

Yüksek Öğrenim ile ilgili Devlet kuruluşları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

 

16 Eylül 2014
Rumlar Ezeli Hedeflerine Ulaşmış için yorumlar kapalı
Okunma 107
bosluk

Lapta-Girne Minibüsleri

Lapta-Girne Minibüsleri
Minibüs Yolcu Taşımacılığı

Minibüs Yolcu Taşımacılığı

İngilizler 1878-1960 yılları arasında Kıbrıs adasında, portakal ihracatını dikkate alarak Güzelyurt-Mağusa limanı arasında tren sistemini kurdular ancak toplu taşımacılık sistemini tek yöntemli olarak başlatmış olmalarına rağmen, otobüs ile taşımacılık yapılmasını pek desteklemediler. Buna karşın o dönemde ada İngiliz toprağı olduğu için İngiltere’de üretilen taşıt araçları gümrük harcı ödenmeksizin ithal edilebilmekteydi.

 

Bu nedenle de diğer ülkelerde imal edilen araçlara kıyasla daha ucuz olan İngiliz malı otomobiller, adada yaygın bir şekilde kullanılmakta ve ulaşım da çoğunlukla bu araçlarla yapılmaktaydı.

İngilizler 1960 yılında adanın yönetimini ortaklaşa olarak Kıbrıslı Türklerle Rumlara bırakırken, adına “Rüçhanlı tarife” denen bir Gümrük uygulaması sistemi ile “İngiliz üretimi ticari mallara daha düşük gümrük uygulanmasını” kurallaştırarak adadan ayrıldılar.

 

Yolların dar ve az oluşu, yeni kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yol yapacak ve altyapıya para ayıracak bütçesi olmadığından gelişemeyen toplu taşımacılık, 21 Aralık 1963 tarihinde başlayan çatışmalar nedeniyle iyice durdu. 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen Mutlu Barış Harekatı ile bir kez daha göçmenlik yaşanınca uzun bir müddet daha yerinde saydı ve gelişmesini erteledi.

 

Her ne kadar bizim küçücük ülkemizde toplu taşımacılık daha istenen düzeyde gelişememişse de, bir takım yerleşim merkezleri arasında minibüs düzeyinde toplu taşımacılık başlamış durumda.

 

Bunların arasında en faali Girne-Lapta arasında çalışan minibüsler. Ne var ki burada da sıkıntı diz boyu. Girne’de minibüs terminali olarak kullanılan yer, Belediye’nin bulunduğu ve eski Osmanlı Mezarlığının park alanına dönüştürüldüğü yerde ana caddenin üzerinde. Şoförler, yardımcıları ve yolcular için ne bir üstü açık veya kapalı bekleme yeri var, ne tuvalet, ne su ne de şoförlerin dinlenebileceği bir mekan.  Gerçekte terminal diye bir yer de yok. Buna son durak dense daha iyi olacak. Bu son duraktaki değnekçiden aldığım bilgiye göre, Lapta-Girne arasında çalışan minibüslerin toplam sayısı 34. Bu sayıya var olduğu söylenen korsan minibüsler dahil değil.

 

Bu hat üzerindeki toplu taşımacılık geliştirilmek isteniyorsa, minibüs terminaline ilaveten minibüs şoförlerinin de sistematik bir biçimde özel olarak eğitilmeleri ve yılda 2 kez “Bilgi yenileme ve hatırlatma” kurslarına katılmalarını sağlanmalı veya da zorunlu hale getirilmeli.

Zira söz konusu minibüsler, yolda giderlerken hiç bir trafik kuralını dikkate almıyorlar. Müşterinin inmek istediği yerde, yolun darlığına veya genişliğine bakmadan duruyorlar veya da binmek isteyen varsa da durup söz konusu yolcuyu alıyorlar. Trafiğin aksaması veya da tıkanması umurlarında olmuyor maalesef.

 

Bu minibüslerin sürülüş tarzı ise son derece saldırgan. Hiç kimseye ve hiç bir araca yol hakkı vermeden yolda gidiyorlar veya yolcu alıp yola çıkış yapıyorlar veya da yolcularını indirmek için gelişi güzel duruyorlar.  Önlerindeki yolcu taşıyan bir diğer minibüsü geçmek için ve bir sonraki yolcuyu kapmak için de, tüm kuralları çiğneyip, geçiş yapıyorlar.

 

Girne KKTC’nin prestijli bir kenti, gözde bir tatil beldesi ve 3 tane de üniversitenin şehir ile iç içe olduğu bir akademi merkezi. Girne Lapta arası yolun oteller bölgesi diye adlandırılması zaten o yolun, turistin en fazla kullandığı yol olduğunu ortaya koyuyor.

 

O yüzden de Girne Belediyesi ile Trafik Müdürlüğünün el ele vererek bu hizmetin geliştirilebilmesi için derhal bir çalışma başlatmalarının zamanı gelmiş durumda. Söz konusu minibüs şoförlerinin yılda 2 kez, hafta sonlarında, seferlerin aksamaması için tercihen pazar günü organize edilecek şekilde, dönüşümlü olarak dokuzlu gruplar halinde eğitilmeleri gerekli. Buna ilaveten de minibüs ile yolculuk yapmak isteyen yolcuların terminal sorunları çözülmeli, inme ve binme içinde güzergahın uygun yerlerinde duraklar yapılmalı.

 

Geri kalmışlık ve vatandaşa ilkel hizmet verme uygulaması turizmin başkentine hiç yakışmıyor. Girne Belediyesi halka hizmet vermeyi icraat planı içine almışsa, Girne’ye yakışan bir minibüs terminali yapmak veya bir yeri tahsis etmek zorunda. Halka hizmet bunu gerektiriyor….

 

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com  veya  ata@kk.tc

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

15 Eylül 2014

Yüksek Öğrenim ile ilgili Devlet kuruluşları, Ata Atun intihal ile ilgili herhangi bir akademik bulguya rastlamamıştır.

14 Eylül 2014
Lapta-Girne Minibüsleri için yorumlar kapalı
Okunma 820
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-3 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar