Rumların Bitmeyen Yalanları

Rumların Bitmeyen Yalanları

Rumlar, kalıntısı oldukları Bizans’ın diplomasi oyunlarını ve yalanlarını halen daha utanmadan, sıkılmadan devam ettirmekteler.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Dışişleri Bakanlığı, 1974 yılında Türkiye’nin gerçekleştirdiği ve adaya kalıcı barışı getiren “Barış Harekatı” ile ilgili yaptığı resmi açıklama, tamamen yalan, yanlı gerekçelere dayalı. Hedefleri dünya kamuoyundan gerçekleri saklayarak kendilerini haklı göstermek.

Gerçeklerin, hiç de anlattıkları gibi olmadığını, tarihin tahrif edilemeyeceğini söyleyerek, şunun altını tekrar tekrar çizelim; Türkiye 1974 yılında adayı işgal etmedi, işgal edilen adayı kurtarmaya geldi. Yunanistan’da iktidarda olan Albaylar Cuntası, uzun bir hazırlık döneminden sonra 15 Temmuz 1974 sabahı, dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’u devirmek ve Kıbrıs Cumhuriyetini lağvedip yerine “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”ni kurmak için bir askeri darbe başlattı. Askeri darbenin başarıya ulaşmasından sonra da nihai adım, Kıbrıs adasını Yunanistan’a ilhak edip “Megali İdea”nın 8. maddesini gerçekleştirmekti.
08.22.22-Rumların Bitmeyen Yalanları-1
15 Temmuz sabahı başlayan “Askeri darbe”, iki gün süren iç çatışmalardan sonra başarıya ulaştı. Dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios, Lefkoşa’daki sarayından kaçmak zorunda kaldı. EOKA B mensubu milisler, Makarios taraftarlarının bazılarını katlettiler, bazılarını da hapsettiler. Darbeden yaklaşık 30 yıl sonra GKRY Başkanı olacak “Tassos Papadopulos” gibi tanınan ve bilinen Makarios taraftarlarını da günümüzde Mağusa’da bulunan “Gülseren Eğitim Taburu”nun yer aldığı RMMO kampında hücrelere tıktılar. Solcu bir siyasi parti olan AKEL taraftarlarını da kıyımdan geçirdiler. Günümüzde Rumların halen daha kayıp diye yaygara kopardıkları birçok Rum, EOKA B’ciler tarafından acımasızca, sırf solcu oldukları için infaz edildiler.

Yunanistan’daki Albaylar Cuntasının organize ettiği 15 Temmuz 1974 darbesi daha kesin olarak başarıya ulaşmadan, aynı gün öğleden sonra EOKA’nın tetikçisi Nikos Sampson, Cunta tarafından Cumhurbaşkanı ilan edildi. Akşama doğru da KRYK’nin (Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu) Televizyon yayınına çıkan Nikos Sampson, -ki o dönemde başka bir TV kanalı yoktu- yapılan darbe hakkında bilgi veren bir konuşma yapmış ve sonunda da Makarios’un öldürüldüğünü ve “KIBRIS HELEN CUMHURİYETİ”ni ilan ettiğini açıklamıştı. Nikos Sampson’un o gün yaptığı konuşmayı, halini, tavrını, mimiklerini, sesini, gururlu ve kabadayı hali hala daha canlı bir şekilde hafızamda duruyor.

16 Temmuz sabahı ise radyodan devrik Cumhurbaşkanı Makarios’un ağlamaklı bir sesle “İme Makarios” – Ben Makarios’um – diye başlayan halka seslenişini dinlemiştim. Kendini Yunanistan’ın gelecekteki Cumhurbaşkanı olarak gören Makarios’un ağlamaklı sesi beni çok şaşırtmıştı.

Nikos Sampson Cumhurbaşkanı atanmasının üzerinden üç gün geçmesine rağmen on kişilik Bakanlar Kurulunu oluşturamamıştı. Bula bula beş kişi bulabilmiş, geri kalan beş bakanlığı ise kimse kabul etmemişti. Bir müddet sonra da radyodan “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”ni Yunanistan’a ilhak ettiğini açıklamıştı.
Kıbrıs’ta 15 Temmuz’da yapılan darbe ile başlayan tüm bu olaylar yazılı tarihi gerçekler olmasına rağmen, Rumlar propagandalarını hep 20 Temmuz’da Türk askerinin adaya ayak bastığı günün üzerine inşa ettiler. 15 Temmuz’da yapılan darbeden ve 21 Aralık 1963 – 20 Temmuz 1974 arasındaki 11 yılda Türklere uyguladıkları soykırımdan, işlerine gelmediği için hiç bahsetmemekteler.

Birinci ağız olarak, Yunan Cuntası destekli kanlı bir darbe ile canım zor kurtararak adadan kaçan Makarios’un 19 Temmuz 1974’te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyl’nde yaptığı konuşmada, gerçekleri tüm açıklığı ile ortaya koymuş, “Yunanistan adamızı işgal etmiştir” demişti. (Video İzleme adresi: https://www.facebook.com/watch/?v=775790696430037)

20 Temmuz 1974 sabahı Türkiye uluslararası kurallara uygun olarak müdahale etmeseydi, günümüzde Kıbrıs adası Yunanistan toprağı olacak, Kıbrıs’ta propaganda amaçlı yaşamlarını sürdürmesine izin verilen birkaç yüz Kıbrıslı Türk kalacaktı. En önemlisi de ABD ve AB, Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhak edilmesine ses çıkarmayacaktı. 15 Temmuz 1974 tarihi de Helen tarihinde “Zafer günü” ilan edilecek ve her yıl büyük bir coşku ile, Türklerin gözüne sokulacak şekilde kutlanacaktı.

Gerçekler tam da böyleyken, Rumların kendi gençlerinden bile sakladıkları gerçekleri anlatıp yaymak boynumuzun borcu. Ki Makarios’un BM’deki konuşması bile Türkiye’nin adadaki mevcudiyetinin zaruri olduğunu açıklıyor.

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

22 Ağustos 2022
Rumların Bitmeyen Yalanları için yorumlar kapalı
Okunma 63
bosluk

Rumların Azerbaycan korkusu

Rumların Azerbaycan korkusu

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Azerbaycan Cumhurbaşkanının, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmesinden büyük rahatsızlık duydu. Rahatsızlığının en önemli sebebi Tatar’ın, KKTC Cumhurbaşkanı olarak gösterilmesiydi.
08.13.22-Rumların Azerbaycan korkusu-RESİM
Tabi her zaman yaptıkları gibi boylarına, poslarına bakmadan, sanki de AB’nin en muteber devletiymişçesine Azerbaycan’ı tehdit etme cüretini gösterdiler. Tehditleri “Azerbaycan’ın Kıbrıslı Türklerin taleplerine vereceği desteğin, ülkenin Avrupa Birliği (AB) ile müzakere ettiği ortaklık anlaşmasını baltalayacağı” şeklinde oldu.

Cüretkarlar zira şimdiye kadar KKTC’nin ve Kıbrıs Türklerinin varlığının yok sayılması adına yaptıkları her girişimde başları okşandı, ağlaya zırlaya, söyleye bıktıra her dediklerini yaptırdılar. Hatırlarsınız, bundan 16 sene önce, 27 Temmuz 2006 tarihinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki Haydar Aliyev Havaalanı’ndan kalkan Azerbaycan özel havayolları şirketi Imair’e ait İTX 8831 sefer sayılı uçak, aynı gün saat 22.00’de yaklaşık 90 yolcusuyla Lefkoşa’daki Ercan Havaalanı’na inince yine aynı tehditte bulunmuş, sonuç almışlardı.

Ama aradan geçen 16 yıl bir çok dengeleri değiştirdi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB içinde güvenilmez, yüz karası bir devlet olduğu ortaya çıktı. Yanıltıcı bütçe raporları, kara para aklama, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı GKRY’nin güvenilirliğini yerle bir etti.

Buna ilaveten günümüzde GKRY’nin elini çok zayıflatacak bir de Azerbaycan-AB doğalgaz anlaşması var. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, AB’nin, Temmuz ayında, Rusya ile enerji bağımlılığını azaltmak amaçlı Azerbaycan’dan satın alınan doğalgaz miktarını iki katına çıkarmak üzere Bakü ile anlaşmaya varıldığını içeren ve müjde olarak AB üyesi ülkelere duyurulan bir açıklaması mevcut. Durum böyleyken ve Avrupa büyük bir enerji krizinin içindeyken Avrupa Birliği, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmesinden dolayı, Kıbrıs Rum Yönetiminin bu tehdidini ve yaptırımını dikkate alıp, kışın vatandaşlarının soğuktan donmasına ve enerji açığından dolayı sanayisinin tökezlemesine neden olmayı göze alır mı, bundan çok şüpheliyim. Hatta, dört yıl boyunca “Türkiye’ye yaptırım uygulayın” diye yaygara koparan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimine “oturun oturduğunuz yerde. AB, sizin yüzünüzden Türkiye ile arasını bozmak istemiyor” mealinde, -diplomatik bir dille yazılacağından kelimeler yumuşatılabilir- bir yanıt vereceğinden eminim.

Özetle, şimdiye kadar tüm enerjisini Türkiye/KKTC düşmanlığına kanalize eden ve günlerini şikayet mektubu yazmakla geçiren Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sözleri AB içinde dikkate alınacak gibi görünmüyor. Buna karşın, “Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner” misali Türkiye ve Azerbaycan AB için önem taşıyan ve gücendirilmek istenmeyen devletler konumunda. Dileğimiz KKTC-Azerbaycan ilişkisinin farklı bir boyuta evrilmesi. Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destek, KKTC için de dönüm noktası olabilir.

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

13 Ağustos 2022
Rumların Azerbaycan korkusu için yorumlar kapalı
Okunma 186
bosluk

ABD Türkiye İlişkileri Bozulabilir mi?

ABD Türkiye İlişkileri Bozulabilir mi?

ABD Başkanı Joe Biden’ın NATO Liderler Zirvesi kapsamında bulunduğu Madrid’de “(Türkiye’ye) F-16 uçaklarını satmalıyız ve aynı zamanda uçakları modernize etmeliyiz. Bunu yapmamak bizim çıkarımıza değil.” şeklindeki açıklamaları, ABD’deki Türkiye karşıtı lobileri harekete geçirdi. Bu lobiler, ABD Kongresinde yer alan 35 milletvekilinin imzaladığı bir yazı ile Başkan Biden’a “Türkiye’ye F-16 satmayın” mesajı, arkasından da Biden’a Türkiye’yi kötüleyen skandal bir mektup gönderdiler. Lobilerin Türk karşıtı hamleleri bizi şaşırtmıyor ancak meydanı bu dezenformasyon ustalarına bırakmak da doğru değil.

Şimdi gelelim ABD bu lobilerin etkisinde kalır mı konusuna; ABD’nin Balkanlar, Adalar Denizi, Doğu Akdeniz, Orta Doğu, Hazar Bölgesi, Kafkaslar ve Karadeniz Bölgesi ile ilgili stratejileri, Türkiye üzerine kurulu. Başrolde Türkiye bulunmakta. Başkan Biden’in ve Pentagon’un bu kışkırtmalara kapılmalarının ABD’nin bölgesel çıkarlarına zarar vereceği kesin. Yunanistan siyasi akla göre artık ABD için eskisi kadar önemli bir ülke değil. Yunan lobisinin çığırtkanlığı gerçekte bir düş kırıklığının gözyaşları.
07.14.22-ABD-Türkiye-ilişkileri
Bana göre, Türkiye’nin Adalar Denizi’nde organize ettiği EFES-2022 askeri tatbikatına ABD’ye ilaveten 37 farklı ülkenin katılması Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak ne denli önemli bir konumda olduğunu ortaya koyuyor. Orta Doğu’da bir dönem ABD’nin müttefiki konumuna yükseltilen Türkiye karşıtı örgütlerin, başarısızlıkları ile bu konumlarını süreç içinde kaybetmeleri ve 2022 yılına damgasını vuran Ukrayna-Rusya savaşıyla, dünyada gıda ve enerji krizinin ortaya çıkması gibi gelişmeler, -bölgesel barışın tesisi ile komşu ülkelere tahıl ve enerji aktarımı konusunda- Türkiye’nin bölgesel değerini ciddi olarak ortaya koydu. Ki, ABD Savunma Bakanlığı’nın Türkiye’nin F-16 filosunun modernize edilmesine destek çıkması ABD’nin bölgesel çıkarlarının Türkiye ile ne denli bağlantılı olduğunun göstergesi.

Tüm bu realitelere karşın ABD Başkanı Biden, ABD Kongresini ikna edemez ve Türkiye’ye yeni F-16 satışı gerçekleşemez ise Batı bloku içinde merkez kaymasının oluşmaya başlaması kaçınılmaz. ABD’nin, lobilerin çığırtkanlığı sonucunda İncirlik hava ve elektronik dinleme üssünü, Kürecik Hava Savunma sistemini, Sinop bölgesel dinleme tesislerini ve özellikle Türkiye’yi müttefik olarak kaybetmesinin, kendisi için -bölgesel olarak- büyük oranda güç kaybına yol açacağı açık.

Merkez kaymasından kasıt, ABD’nin doğudaki yönetim erkini başka ülkelere teslim etmesi. Bu kayma, Türkiye ile İngiltere arasındaki askeri ve ekonomik ilişkilerin gelişmesi olarak ortaya çıkabilir mesela… Batı blokunun ABD odaklı merkezi, doğu istikametinde Avrupa’ya doğru kaymaya başlayabilir. En önemlisi de Ankara’nın Washington’a bir katre kalan güveni iyice yok olabilir. Yani, ABD’nin artık zayıflamaya başlamış olan Balkanlar, Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Kafkaslar’daki etkisi, bölgesel güç olan Türkiye ile bozuşması ile kopma noktasına gelecek.
Özetle ABD artık tarafını seçmek zorunda. İşi düştüğünde “müttefikiz dostum!” diyerek bir parmak bal çaldığı Türkiye mi? Yoksa günümüzde artık bölgesel önemini kaybetmiş Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Ermenistan gibi zayıf ve önemsiz ülkeler mi? Sadece lobicilikten beslenen bu dezenformasyon ustalarından etkilenmesinin, ABD’nin aleyhine olacağı önemli bir gerçek olarak ortada dururken, Biden ve tayfasının aklıselim hareket etmesi gerekecek.

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

14 Temmuz 2022
ABD Türkiye İlişkileri Bozulabilir mi? için yorumlar kapalı
Okunma 51
bosluk

Could U.S.-Turkey Relations Deteriorate?

Could U.S.-Turkey Relations Deteriorate?

US President Joe Biden remarked while attending the NATO Summit in Madrid on June 30, “We should sell them [Turkey] the F-16 jets and modernize those jets as well. It’s not in our interest not to do that.” His statement sparked American anti-Turkey organizations to take action. In a scandalous letter signed by 35 members of the US Congress, these lobbies asked President Biden “Not to sell F-16s to Turkey”. We are not surprised by those anti-Turkish actions, but it is wrong to hand over control of the floor to these masters of misinformation.

The US’s policies in the Balkans, the Sea of Islands, the Eastern Mediterranean, the Middle East, the Caspian Region, the Caucasus, and the Black Sea Region are all dependent on Turkey, indispensable ally and strategic partner of the US. Now let’s talk about whether the US administration will be influenced by these lobbies. Turkey is the main player. President Biden, as well as the Pentagon, will not allow those provocations to jeopardise US’s regional interests. For political reasons, Greece is no longer as significant to the US as it once was. The Greek lobby’s anger is actually a tear of frustration.
07.14.22-ABD-Türkiye-ilişkileri
I believe that the fact that 37 more nations together with the United States in taking part in the EFES-2022 military exercise in the Sea of Islands shows how significant Turkey is as a regional power. Events like the demise of anti-Turkey organizations, which were once elevated to the status of American allies in the Middle East, and the subsequent loss of this position, as well as the emergence of the global food and energy crisis with the Ukraine-Russia war that marked the year 2022, seriously exposed Turkey’s regional value in terms of the establishment of regional peace and the transfer of grain and energy to neighboring countries. How strongly US regional interests are connected to Turkey may be shown by the US Department of Defense’s funding for the upgrading of Turkey’s F-16 fleet.

Despite these facts, it is inevitable that the center of gravity within the Western bloc will start to move if US President Biden cannot persuade the US Congress and the sale of new F-16s to Turkey cannot be realized. It is obvious that the US will lose a significant amount of strength in the region if it loses the Incirlik airbase and electronic listening facility, the Kürecik Air Defense system, the Sinop regional listening facilities, and notably Turkey as an ally as a result of the lobbying.

The center shift refers to the US ceding control of regional administration in NATO and Europe to other nations. This change could manifest itself, for instance, when Turkey and Britain’s military and commercial ties grow. The western bloc’s US-centric center could start to move eastward towards Europe. Most significantly, this might shatter Ankara’s long-standing trust in Washington. In other words, when the US’s relationship with Turkey, a regional power, breaks down, the country’s already waning influence in the Balkans, the Eastern Mediterranean, the Middle East, and the Caucasus will reach a breaking point.

In conclusion, the United States must now pick a side.
Is it Turkey, the country, when USA is in need, offers a spoonful of honey by saying we’re allies, man!. Or the weak, unimportant nations like Armenia, Greece, and the Greek Cypriot Administration that no longer hold any regional significance?

I am confident that, in the end, common sense will prevail and President Biden and his administration will not be swayed by these masters of misinformation who are solely supported by lobbying.

Prof. Dr. (Civ. Eng), Assoc. Prof. Dr. (Int. Rel.) Ata Atun
Dean, Cyprus Science University
Politicial Advisor to the President of the State

14 Temmuz 2022
Could U.S.-Turkey Relations Deteriorate? için yorumlar kapalı
Okunma 37
bosluk

UN and Cyprus Issue Resolution

UN and Cyprus Issue Resolution

The draft report that Guterres provided to the parties on the extension of the UN Peacekeeping Force’s mandate in Cyprus differs from previous Greek and pro-Greek reports in terms of content, language, and methodology.

This time, the report bears little resemblance to earlier rulings regarding Cyprus and the UN’s guidelines. The previously agreed-upon solution to the Cyprus issue is not mentioned. In other words, no mention has ever been made of the bi-communal and bi-zonal Federation.
Tatar-Guterres-Anastasiadis
The negotiations that ended in Crans Montana in 2017 were delayed from starting because to the maximalist demands of Greek Cypriot leader Anastasiades. It seems UN Secretary-General Guterres is still unsure on how to restart talks. The negotiations, which were started in 1977 with the goal of “Federation,” seem to have been abandoned by the UN Secretary-General. The “two-state solution based on sovereign equality in Cyprus” is gaining support from the Republic of Turkey and TRNC President Ersin Tatar.

What is novel is that Turkey’s demand for NATO nations to adopt the TRNC is also being debated behind closed doors as talks on Sweden and Finland’s entrance to the alliance continue.

At every chance, Greece and the Greek Cypriot side have exercised their veto power against Turkey’s membership in and relations with the EU. It’s a recent development now that Turkey has established its use of its “veto power” within NATO as regular and acceptable. It is also interesting to note that Britain, the Republic of Cyprus’ third guarantor in 1960, viewed this matter favourably as well.

The informal report on the Goodwill Mission of the UN Secretary-General and the extension of UNFICYP’s mission will be reviewed on July 18 and released at the end of the month.

The negotiations came to a standstill in 2017 at Crans Montana because to the maximalist demands made by the Greek Cypriot side. The Greek Cypriot side will now, as usual, voice objections to the draft report, attempt to alter its content, and lay responsibility on Turkey. The report will therefore primarily represent their preferences. The Turkish side won’t accept the report.

This is the reason why it has taken so long to find a solution to the Cyprus issue: The fact that the Greek Cypriots do not want a solution, that they prevent a solution by using every opportunity, that they believe that they own the island and that the Turkish Cypriots are a minority. And last, the Enosis, a utopic vision of the Hellenic world that Cyprus should annex to Greece.

As you can see, it is impossible to reach a deal with this utopic ideals of the Greek Cypriots, regardless of who takes office in the TRNC and Southern Cyprus.

Prof. Dr. (Civ. Eng), Assoc. Prof. Dr. (Int. Rel.) Ata Atun
Dean, Cyprus Science University
Politicial Advisor to the President of the State

11 Temmuz 2022
UN and Cyprus Issue Resolution için yorumlar kapalı
Okunma 33
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 kktc-bayrak kktc-tc-bayrak- kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar