AB içindeki gruplaşmalar ve Tasos’un gücü

AB içindeki gruplaşmalar ve Tasos’un gücü

İşin gerçeğini söyelemek gerekiyorsa, Kıbrıs konusu, bir kenarı ABD + BM, diğer kenarı AB ve son kenarı da Yunanistan + Türkiye’den oluşan 3 köşeli bir çerçevenin veya matematik dili ile bir üçgenin tam ortasında yer almaktadır.

Üçgenin yapısından ve de kenarların bir birlerine olan bağımlılığından dolayı da bir kenar uzadığında diğer komşu kenar ona yaklaşmaya başlamakta ve aralarındaki açı da küçülmektedir. Açı sıfır dereceye yaklaştıkça iki kenar birbirine benzemeye başlamakta ve sonunda da açı sıfır derece olunca iki kenar üst üste çakışarak tek bir çizgi halkine gelmekte ve karşıdaki kenarın da boyu sıfıra düşüp ortadan kalkmaktadır.

Tabii merkezdekilere ne olduğunu anlatmaya gerek yok. Gittikçe birbirine yaklaşan kenarların arasında sıkışmaya başlamakta ve kenarlar arasındaki açı sıfıra inince de kenarların arasında “bittaga olarak” bir tanesinin üzerine yapışmaktadır.

İşte bizim “Kıbrıs” konusu da, aynen, yukarıda tanımlamaya çalıştığım kenarları değişikliğe uğrayan üçgenin tam ortasında yer almaktadır.

Yıllardır, ABD, BM, AB, Yunanistan ve Türkiye üçgeni içinde bir yerlerdeyiz. Hangisi biraz güçlenirse o taraf, aynen yukardaki üçgende boyu uzayan kenar gibi diğerlerini kendine çekmekte ve arada kalan bizler de hemen  ezilmeye başlamaktayız. Bazen taraflar saf değiştirmekte ve o vakit dengeler bir o kadar daha bozulmakta ve bizim üzerimizdeki baskı aynı oranda artmaktadır.

Gelelim Kıbrıs üçgeninin, 2004 yılının Aralık ayının son haftasındaki durumuna. Durum çok ilginç ve de çok çekişmeli. Tüm kenarlar uzamaya çalışarak diğerinin boyunu kısaltmak ve aradaki açıyı sıfıra indirmek peşinde.

AB kenarı içinde Almanya ve Fransa sağı, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini engellemenin yollarını arıyor. Bu amaçla Almanya’da ana muhalefetteki Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin yetkilileri, Fransa’da iktidardaki Halk Hareketi İçin Birlik Partisi’nin lideri Nicolas Sarkozy’yi görüşmelerde bulunmak amacıyla ülkelerine davet ettiler. Buna ilaveten Yunanistan’da yayımlanan To Vima gazetesinde yer alan bir kamuoyu araştırması, Yunanlıların yüzde 31,1’inin 17 Aralık’taki Avrupa Birliği zirvesinde Türkiye’ye müzakere tarihi verilmesine memnun olduğunu, Yunan halkının üçte ikisinin de AB’li Türkiye’yi istemediklerini ortaya koymaktadır. Aynı doğrultudaki düşünceler Avusturya, Fransa, ve Hollanda halkında da yaklaşık aynı oranlarda mevcut. Bunu iyi farkeden Tasos Papadopulos, üçgenin ortasındaki yerini terkedip, AB kenarının, Türkiye’ye olumsuz bakan tarafına geçti. Arkasına yukardaki halkların AB Parlamentosundaki temsilcilerini alarak, hem Türkiye’ye hem de Kıbrıs Türklerine olmadık zorluklar çıkarmak peşinde.

Arkasında bu gücü hisseden “Hayırcı Tasos” son bir kaç gündür müzakere masasına oturmak için arka arkaya koşullar öne sürmekte ve 3 Ekim’e kadar Türkiye’nin kendisini tanıması koşulu ile müzakereler süresince elinde tutacağı VETO yetkisini, daha şimdiden ortaya koyarak kuvvetli tarafın kendisi olduğu havasını yaratmaya çalışmaktadır.

Bence Rumların, Türklerle ortak bir “BİRLEŞİK KIBRIS CUMHURİYETİ” kurmak düşünceleri hiç yok. Metehan sınır kapısından Lefkoşa’nın güney kesimine geçtiğiniz vakit, Muhaceret, Gümrük ve Trafik kontrolundan sonra hemen sağa dönerseniz ve o caddeyi sonuna kadar hiç bir ışıkta sağa-sola dönmeden giderseniz bir “T” kavşağına geleceksiniz. O kavşaktan tekrar sağa dönüp “Larnaka-Limasol” yolunu aldığınız vakit birinci trafik çemberine gelince başınızı sağa çevirin ve orada bulunan ve girişinde mavili beyazlı bir nizamiye olan RMMO Kışlasının  duvarın üzerindeki yazıyı okuyun.  Duvar üzerindeki Rumca yazı Türkçe olarak şöyle okunmakta; “Den ine edo tasinora mas ine stin Kerinya”  yani “Sınırımız Girne’dedir, burada değil,”.

Hayırcı Tasos”un Noel kutlamalarında ortaya koyduğu en son ve en yeni koşul,  adada çözüm için görüşme masasına, sadece ve sadece, “Ankara ve Denktaş’ın reddettiği 3’üncü Annan Planı” ile dönebilecekleri oldu. Aksi takdirde masaya oturmayacaklarını vurguladı ve Türkiye’nin AB’ye girebilme anahtarının ellerinde olduğunu ve sonuna kadar da kullanacaklarını belirtti.

Hayırcı Tasos”un bu çaba ve girişimlerini gördükçe hep aklıma Türkiye’nin büyük yazarı, rahmetli Ömer Seyfettin’in “DİYET” hikayesi geliyor…. Hikayede kolu kesen pala, “Hayırcı Tasos”un kafasına mı iner yoksa Kıbrıs’ı ikiye mi böler, bilemiyorum.

(Not : Burada “kafaya inen Pala” tanımı öldürmek manasında değil, görevden almak veya uzaklaştırmak manasındadır. A. A.)

27 Aralık 2004
AB içindeki gruplaşmalar ve Tasos’un gücü için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

Tasos Papadopulos elindeki kozu açtı

Tasos Papadopulos elindeki kozu açtı

Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos, çözüm konusunda ortaya konmak istenen takvimin,  Ankara’nın 3 Ekim 2005 tarihine kadar Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ni tanımadan AB ile müzakerelere başlayamacağı koşulundan dolayı bu kez yalnız Türkiye için kısıtlayıcı bir etken olacağını söyleyerek elindeki kozu açarak masaya koydu.

Papadopulos Türkiye’nin Kıbrıs’ta iki devlet politikasını terk etmesi gerektiğini, “tek egemenlik, tek uluslararası kimlik, tek devlet temelinde, iki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözümden yana olduğunu” belirterek, Kıbrıs’ta çözümün Birleşmiş Milletler yerine Avrupa Birliği şemsiyesi altında aranmasının daha doğru olacağını iddia ederek “3 Ekim – Türkiye – Kıbrıs”  sarmalında AB’nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı göz ardı edemeyeceğini ve AB’nin üyesi bir ülke olarak Türkiye’nin müzakere sürecini (istedikleri zaman) durdurabileceklerini öne sürmeye başlamıştır.

Papadopulos’un Kıbrıs’a Barışın gelmesi ve ABD, BM ve AB’nin karar birliği içinde istedikleri, içinde Türklerinde  yer aldığı ve söz sahibi olacakları “BİRLEŞİK KIBRIS CUMHURİYETİ”nin kurulması konusundaki tavrı ve taktiği, görüşmelerin başlamasına mani olmak, bunu başaramazsa olası her tür nedenle görüşmelerin başlamasını geciktirmek ve bunu da yapamazsa görüşmelere başladıktan sonra kabul edilemez istekler öne sürerek hem görüşmeleri sabote etmek, hem 3 Ekim tarihini

Başbakan Erdoğan Kıbrıs konusunda kararı verirken “Güney Kıbrıs’ı mağlup ettik anlayışıyla değil, bir hakkı almak için” çalıştıklarını söyledi. Erdoğan “AB sürecini yeniden yaşanacak Kuzey Kıbrıs-Güney Kıbrıs sürtüşmesine kurban etmek istemiyoruz. 24 Nisan sürecinde nasıl olumlu gayret gösterdiysek, yarın da aynı olumlu yaklaşımı gösteririz.
Kıbrıs konusunda barış ve uzlaşma olması gerektiğini belirten Başbakan Erdoğan “Şimdi bazı dedikodular yapılıyor, efendim Annan Planı ortada değil. Zaten Annan Planı’nın ruhunda şu var, 24 Nisan referandumunda her iki taraftan da evet çıkmayınca Annan Planı düşüyordu. Ama Annan Planı yeniden düzenlenir. Her iki tarafın da mutabık kaldığı şekilde yeniden düzenlenip yeniden önümüze gelebilir.
Adı Annan Planı’dır diye niye rahatsız oluyorsunuz? Önemli olan içeriği değil mi? Bunun içeriğini yeniden karşılıklı olarak her iki tarafın da mutabık kaldığı şekilde düzenlenir. Ondan sonra da halka bu sunulur. Tarafların ön yargılardan kurtulması için hepimizin birlikte el ele vermesi, barışınsürmesi için çok faydalı olacağına inanıyorum” dedi.
‘Erdoğan Brüksel Zirvesi’nden sonra BM Genel Sekreteri ile görüştüğünü belirterek ‘Kendisine önümüzde yapacağımız işler var, bu konuda birlikte neler yapabiliriz, meseleyi çözmemiz lazım’ dedim” diye konuştu.
Erdoğan AB üyesi ülkelerin Kuzey Kıbrıs’a verdikleri sözü tutmadıklarını belirterek “Vereceklerini söyledikleri 259 milyon doların, 6 milyon dolarını bu yıl verelim, dediler. Yeni Cami önündeki dilenciye layık görülen bir uygulama bu. Türkiye gerekli desteği Kuzey Kıbrıs’a bundan sonra da verecek. Biz buradaki sorunun dostça çözülmesini istiyoruz.” dedi.

Başbakan Erdoğan AB’den müzakere tarihiyle ilgili alınması konusunda gelinen noktanın varış değil, çıkış noktası olduğunu belirterek “Süreci hep birlikte elele götürmek lazım. Arada makas çok açık. Bu makası hep birlikte kapayacağız. Aksi takdirde tarih bizi affetmez” dedi.

Başbakan Erdoğan, Annan Planı’nın yeniden masaya getirelebileceğini belirterek “Annan Planı ortada, iki tarafın mutabakatıyla içeriği düzenlenip, yeniden gündeme gelebilir. Halkın oylamasına sunulur. Bundan rahatsız olmamak lazım” dedi.

25 Aralık 2004
Tasos Papadopulos elindeki kozu açtı için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

Rumlar masadan kaçamayacaklarını anlamaya başladılar

Rumlar masadan kaçamayacaklarını anlamaya başladılar

16-17 Aralık’ta gerçekleşen AB Konsey toplantısı ardından Birleşmiş Milletler, AB Dönem Başkanlığı, İngiltere ve ABD’nin Kıbrıs sorununun çözümü için Annan Planı’ı yeniden masaya koymaları ve tarafları masaya çağırmaları, Annan Planı temelinde çözüm istemeyen Kıbrıs Rumlarını kara kara düşündürmeye başladı.

Rumlar, referandumda red ettikleri ve referandumdan 1 hafta sonra da AB’ye tam üye olarak girmeleri nedeni ile artık adını bile duymak istemedikleri “BARIŞ GÖRÜŞMELERİ”ni, AB zirvesi sonrası BM’nin yeni çözüm girişimi başlatmak yönündeki baskılarını arttırması üzerine masadan kaçamayacaklarını anlayınca bazı şartlar altında “Annan Planı”nı müzakere edebileceklerini söylemeye başladılar.

Avrupa Birliği içinde Tasos Papadopulos’un lakabı “Hayırcı Tasos”. Bunu Rum gazeteleri bile açıkça yazmaktan çekinmiyor.

Dün toplanan Rum Ulusal Konseyinde,  “Hayırcı Tasos” AB Konsey toplantısındaki endişe ve korkularını dile getirdikten sonra bütün Rum Ulusal Konsey üyelerini, BM insiyatifi altında “BARIŞ GÖRÜŞMELERİ” için Rum tarafının masaya belli şartlarda (zorla ve ister istemez), oturmasında hiçbir mahzur olmadığına ikna ederek, geri dönüşü olmayan “Birinci adımı” ister istemez attı.

Artık Rum tarafı, belli şartlar altında masaya oturabileceğini ve görüşmeler yapabileceğini resmen açıkladı. Bunun geri dönüşü yok.

Şimdilik masaya oturma şartları aşağıdaki gibi:

1.     Müzakerelerde BM Genel Sekreteri’nin temsilciliğini yürütecek arabulucu, Avrupalı olsun.

2.     “Annan Planı” sözü Rumların psikolojisini olumsuz yönde etkilediğinden çözüm planının adı “Annan Planı” olmasın.

3.     Müzakere edilecek plan “3. Annan Planı” olsun.

4.     Güvenliğe ve müzakere edilecek anlaşmanın uygulanacağına dair garanti verilsin.

5.     Türkiye’den gelen göçmenler konusu çözülsün ve çözümün ekonomik maliyetine (BM, ABD ve AB) ağırlık verilsin kaynak yaratılsın.

6.     Referandum, sadece, plan üzerinde iki toplum arasında mutabakata varılırsa yapılsın.

7.     Müzakerelerin bitiş tarihi ve referandum tarihi için şart koşulmasın. Son tarih olarak Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin başlayacağı 3 Ekim gösterilmesin.

Kapalı kapılar ardında Washington, Paris, Londra ve Brüksel’e indirekt mesajlar ileten “Hayırcı Tasos”,  masa başına oturmak için, özellikle Denktaş’ın Mart 2003’te reddettiği, kendisinin ise bir süre sonra “Denktaş reddetmeseydi ben reddedecektim” itirafında bulunduğu 3. Annan Planı’nın temel oluşturmasını istediğini belirtiyor.

Fakat işin garip tarafı, kendisi de Kıbrıs’lı bir Rum olan “Avrupalı Demokratlar” ikinci başkanı Papapetru, “Hayırcı Tasos”un yukarıdaki şartlarına karşı çıkmakta ve “B.M. Genel Sekreter’inin hakemliğini ve 3 Ekim tarihini reddetmek, Kıbrıs’ta çözümü reddetmenin bir diğer yoludur” iddiasında ve söyleminde bulunmaktadır.

Tüm bunlara karşın, AB ve ABD’de barışsal düşünceleri ve girişimleri ile olumlu puanların tümünü toplayan Erdoğan’ın,  “Son girişimimizde, dördüncü müzakerelerde de bu süreci biz başlattık. Kıbrıs’ı barış adası haline getirmek için yine elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Sürekli bunun hazırlığı içerisindeyiz. Önümüzdeki haftalar, aylar, her an gündeme bunu getirebilir” sözleri ve Gül’ün “AB Konsey toplantısında zaman zaman masayı terk etme noktasına geldik. Masadan kalkıp, bırakıp gelseydik daha büyük kalabalıklar, 50-100 bin kişi bizi karşılardı. Daha çok kahraman olurduk. Ama Türkiye’nin çıkarları açısından bu, doğru bir tavır olmazdı” sözleri, Kıbrıs’ı  ne kadar önemsediklerini ve adaya bir an evvel barışın gelmesini ne kadar çok istediklerini açıkça ortaya koymaktadır.

Bir tarafta “Hayırcı Tasos”, diğer tarafta da, daha dün Suriye Devlet Başkanına “Biz komşularımızla dostluklar kurmak istiyoruz” diyen Erdoğan ve Gül ikilisi. Ben gelecekten çok ümitliyim…

24 Aralık 2004
Rumlar masadan kaçamayacaklarını anlamaya başladılar için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

Kıbrıs’ta maçın 2ci yarısı başlıyacakmı?

Kıbrıs’ta maçın 2ci yarısı başlıyacakmı?

Dün benim için çok keyifli bir gün oldu. Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Sayın Aydan Karahan gazetemizi ziyaret etti ve güncel konuları hem diplomat olarak, hem de “yazılmamak üzere” arkadaşça görüştük. Bu ziyaretten sonra benim konulara bakış açım, yeni kazanımlar ve perspektifler kazandı.

Dünkü açıklamasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bence ilk defa net ve kararlı olarak Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki A ve B planlarını ortaya koydu. Kıbrıs’ta ikinci bir sürecin başladığını ve iki olasılık bulunduğunu vurguladı.  Süreç sonunda, ya masada iki ayrı devlet oluşacak ve masaya “Kıbrıs Türk Toplumu” olarak oturan Kıbrıs’lı Türkler masadan KKTC olarak kalkacak veya Annan Planı’nda öngörüldüğü gibi adada üniter, iki toplumlu, iki kesimli Federal bir  “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulacak.

Bu açıklaması ile T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni yıl içinde başlayacak prosedürün ya iki devlet çözümüne ya da Annan Planı’nda öngörülen “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti”ne  götüreceğini net şekilde ortaya koydu.

3 Ekim tarihini esas alan Türkiye Dış İşleri, B.M. Genel Sekreter Kofi Annan’ın, yeni girişim için taraflardan “teminat” beklemesini,  Kıbrıs konusunda insiyatifi başlatma gerekçesi olarak kabul edip bu teminatı yerine getirmek için Annan’a, Erdoğan imzalı mektup göndermeye hazırlanıyor. Mektupta, “Türk tarafı adada kalıcı çözüm sağlanması için 2004’teki gibi kararlı” vurgusu yapılacak.

Bu girişim Türkiye’ye çok puan ve sempati kazandıracak. Aslında 3 Ekim’e dek Rumların olumsuz tavırlarından dolayı Kıbrıs’ta çözüm sağlanamasa bile Rumların çözüm istemeyen taraf olduğunun sabitlemek ve ispatlamak, Türkiye üzerindeki, Ankara Anlaşması Ek Protokolunu genişleterek Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini dolaylı da olsa tanıma baskısını hafifletebilir.

Bu süreçte Kıbrıslı Rumlara uluslararası baskıların artırılması şart. BM Güvenlik Konseyi’nin atacağı adımlar çok önemli olacak ve KKTC’nin Ercan Havalimanı’nın doğrudan uçuşa açılması, AB yardımlarının direk olarak KKTC’ye verilmesi, KKTC Limanlarından direk ticaretin başlaması Rumlarda şok etkisi yapabilir ve masaya oturmaya zorlayabilir.
Tüm bunlara karşın Türkiye’nin “Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti”ni tanıması, adadan tüm askerlerini çekmesi ve “Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti” ile ilişkilerini genişletmesi gibi bir dizi talepte bulunup, bunlar yerine getirilmezse “VETO”  tehdidini açık bırakarak AB zirvesine giden Rum lideri Tasos Papadopulos, köşeye sıkıştığını fark edince, işin başında “Asla görüşmeyiz” dediği  “Annan Planını”, ancak 3. versiyonu temel alınırsa yeni inisiyatife müdahil olmayı kabul edeceğini söylemeye başladı.

Rum Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos’un görüşebilirim dediği 3.cü Annan Planı,  Mart 2003’te Lahey’de görüşmeye açılan ve içinde biri Karpaz’ın Kıbrıslı Rumlara iadesini öngören iki alternatif harita olması ve en önemlisi de başta mülkiyet olmak üzere bir çok konunun derinlemesine ve detaylı bir şekilde düzenlenmemiş olması nedeni ile Türkiye ve Cumhurbaşkanı Denktaş tarafından reddedilen, Annan’ın 3.cü kez değiştirilmiş Kıbrıs Çözüm Planıdır. Bu planın içeriği hiçbir zaman referanduma sunulmadı ve 4.cü ile 5.ci Annan Planlarına zemin teşkil etmedi.
Annan Planı adı altındaki çözüm planı Referandumda Rumlar tarafından red edildiği için “Yeni Çözüm Planı” farklı bir isim altında taraflara sunulacak.  Bu sefer müzakere çerçevesi hakemliği göz ardı edilecek ve baskıcı takvimler olmayacak. (İnşallah… Geçen defa görüşmelerin yapıldığı komisyonlardan bir tanesinin başkanı olduğum için, neler çektiğimi bir ben bilirim bir de Allah)

ABD, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Türkiye, 2005 yazı başında son defa Kıbrıs sorununu çözmek çabasını başlatmak niyetleri olduğunu  hiçbir kuşkuya yer bırakmadan ortaya koydular. Buradaki hedef hem Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm getirmek hem de Türkiye’nin AB’la üyelik müzakerelerinin saptanan tarihte sağlıklı ve sorunsuz bir biçimde başlaması.

Yani Türkiye için WIN, AB için WIN, Kıbrıs’lı Türkler için WIN ve Kıbrıs’lı Rumlar için WIN. Özetle her kes için WIN (kazanç) olacak bir sonuç

23 Aralık 2004
Kıbrıs’ta maçın 2ci yarısı başlıyacakmı? için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk

Kıbrıs gündeme girdi bile

Kıbrıs gündeme girdi bile

AB’nin Türkiye’ye müzakere tarihi verdiği 17 Aralık gününden sonra daha sadece 4 gün geçmesine rağmen, dünyanın ileri gelen ve sözü dinlenen liderlerinden KIBRIS ile ilgili görüşler ve teklifler gelmeye başladı. Anlaşılan Barış görüşmelerini başlatmak için kimsenin KKTC Milletvekili seçimlerini ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini beklemeye niyeti yok.

Daha müzakereler sürerken Brüksel’de bulunan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Kıbrıs görüşmelerini yeniden başlatma gibi bir niyetinin olmadığını ama Kıbrıs’ta tarafların devreye girmesi halinde arabuluculuğa hazır olduğunu belirtti, sonra da hafta başında yardımcısı Kieran Prendercast’a Kıbrıs’ta arabuluculuk görevini verdi.

Avrupa Parlementosu Dönem Başkanı Hollanda Başbakanı Jan Peter Balkenende, dün AB Parlamenterlerini bilgilendirirken, taraflardan, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın arabuluculuğunda, görüşmelere yeniden başlamalarını istedi.

Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos, nihayet dün baklayı ağzından çıkardı ve Kıbrıs konusundaki gelişmelerin KKTC’deki seçimlerden sonra bekleneceğini söyledi. Arkasından Papadopulos hükümetinin sözcüsü Kipros Hrisostomidis “Taraflar arasında üzerinde mutabık kalınacak bir plan olması ve ondan sonra bu planın referanduma götürülmesini arzuladıklarını” açıkladı.

24 Nisan Referandumunda çıkan HAYIR oylarının baş mimarı Rum Meclisi Başkanı ve AKEL partisi Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas, “Çözüm için temelin Annan planı olduğunun kesin olduğunu, ancak Annan planının göstermelik değişikliklerle değil, Kıbrıs Rum tarafının endişelerinin dikkate alınmasıyla kabul edilebileceğini” söylemesi de çok önemli bir gelişme.

Görülüyor ki, Türklerle görüşmeleri ağızlarına bile almaktan çekinen, Annan planının öldüğünü iddia eden ve Kıbrıs konusunu AB’nin içine çekmeye çalışan Rumlar, daha aradan 4 gün bile geçmeden fikir değiştirdiler. BM şemsiyesi altında görüşmelere başlayabileceklerini ve “Annan Planı hukuken ölü ama siyaseten hayatta” demeye başladılar.

Ve de bence bu konudaki en önem açıklama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Tayip Erdoğan’dan geldi. Başbakanın  20 Aralık günü yaptığı söyleşideki sözleri, hepimizi ve de Kıbrıs’ın tümünü bağlayıcı ve 2005’de neler olacağını çok net bir şekilde açıklamaktadır.  Başbakan Erdoğan söyleşide 2005 yılı içinde Kıbrıs sorununun çözümü için Birleşmiş Milletler’in Annan Planı temelindeki bir girişimini Türkiye olarak destekleyeceklerini açıkça belirtti.

Zaten 17 Aralık müzakerelerini tarafsız yorumladığımda, müzakere koşulları içinde ne Kıbrıs’tan Türk askerinin çekilmesi koşulunu gördüm, ne Rumların “Yerleşik” dedikleri Türkiye’den adaya gelip yerleşen kardeşlerimizin geri dönmeleri koşulunu gördüm, ne de Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin Türkiye tarafından tanınması koşulunu gördüm.

Göze batan koşullardan biri, müzakerelerin ucunun açık olması, diğeri de 3 Ekim’e kadar Ankara Anlaşması Ek Protokolu kapsamına AB’nin yeni 10 üyesinin dahil edilmesidir. Zaten başka da koşul yok.

Bana sorarsanız her iki koşul da, tam Kıbrıs ağzı ile “FASA FİSO” koşullar.

AB’ye katılan son 10 üyenin tümünün de müzakere koşulları içinde  “Ucu Açık Müzakere” koşulu vardı ve önemli bir koşul olmadığı için de, hiçbir aday ülke bu koşula itiraz etmedi, gündeme bile getirmediler.

Aynı şekilde,  AB’nin yeni 10 üyesinin  3 Ekim’e kadar Ankara Anlaşması Ek Protokolu kapsamına dahil edilmesi de, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini Türkiye tarafından tanınması manasına gelmeyeceği gerçeğidir.

Türkiye bu Ek Protokolu, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti ile karşılıklı değil, ilgili AB Komisyonu ile imzalayacağı ve de canı çok sıkarsa imza atarken “İtiraz şerhi” de koyabileceği için hiçbir zaman söz konusu Ek Protokolun genişletmiş olduğundan dolayı direkt veya indirekt Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetini tanımış olmayacaktır. Ek protokol konusu bana göre bu kadar basit ve açıktır.

Bence Sayın Erdoğan ve Gül, Brüksel’de müthiş bir başarı elde ettiler. Onları kutlamak ve kendilerine çağın liderleri olduklarını söylemek gerekir. Öncülük benden…

22 Aralık 2004
Kıbrıs gündeme girdi bile için yorumlar kapalı
Okunma
bosluk
Prof. Dr. Ata ATUN Makaleleri, Özgeçmişi, Yazıları Son Yazılar FriendFeed
Samtay Vakfı
kıbrıs haberleri
kibris 1974
atun ltd

Gallery

Şehitlerimiz-1 Şehitlerimiz-amblem kktc-bayrak kktc-tc-bayrak kktc-tc-bayrak-2 kktc-tc-bayrak-4

Arşivler

Son Yorumlar