Yüz karası bir Tüzük |
Prof. Dr. Ata ATUN |
|
“Mali Yardım Tüzüğü” biz Kıbrıslı Türkler için tam bir tuzak. Aslında yüz karası bir tüzük. Adanın kuzeyinde egemen olan KKTC devletinin bu egemenliğini delmek için ustaca hazırlanmış bir tuzak.
Üstelik dün (Cuma) yerel bir radyo yayınında konuşan bir yetkili vardı. Kendisinin adı o ana kadar söylenmemiş olmasına rağmen, ses tonundan ben o kişiyi KKTC’nin, lütfen Avrupa Parlamentosu toplantılarına misafir olarak katılmasına izin verilmiş olan bir Milletvekilimiz olduğunu tahmin ettim. Tabi eğer o kişi iseydi. Bana göre milletvekili idi ama AB’ye göre adı sadece ve sadece “Kıbrıs Türk Cemaati Temsilcisi” idi.
Keşke dinlememiş olsaydım.
Ben söz konusu Milletvekillerini KKTC’nin AP’deki sesleri zannediyordum. Oy kullanma hakları yok ama söz almak ve kulislerde sözlü temaslar yapmak izinleri var. Toplantılara KKTC adına katılmadıkları halde KKTC hükümetinin AB’ye söylemek veya aktarmak istediklerini iletiyorlar zannediyordum. Sanırım bu işte tam tersi oluyor. KKTC’nin istediklerini AB’ye aktarmak yerine AB’nin isteklerini KKTC hükümetine ve insanına aktarmak görevini yapıyorlar. Bari maaşlarını da AB’den alsalar daha da hakça olacak.
Bu arkadaşımızın dün radyoda söyledikleri çok ilginçti. Mali Tüzük hakkında söylenenler ve eleştirilerin doğru olmadığını ve AB’nin Lefkoşa’nın kuzeyinde de Mali Yardımı yönetecek bir ofis açmak düşüncesinde olduğunu söyledi. Bu Mali yardımdan Elektrik Santralı yapılacaksa Rum mülkü üzerine yapılamayacağını da geveleyerek kabul etmek zorunda kaldı.
Şimdi sormazlarmı insana, KKTC yasalarına göre, hiç KKTC’de Rum mülkü olabilirmi diye. KKTC devletinin egemen olduğu topraklar, yeşil hattın kuzeyindeki topraklar ise, nasıl olurda KKTC anayasasına göre sahibinin asla bir Rum olamayacağı bir toprak parçası Rum malı diye kabul edilebilir ve üstüne santral yapılamayacağı koşul olarak konabilir.
Bir elektrik santralının yeri nasıl seçilir senin haberin varmı?. Tüketeceği enerji kaynağının santrale kadar taşınması ve üreteceği enerjinin dağıtımının da, egemen topraklara en ucuz ve en kolay bir şekilde dağıtılacağı en uygun bir yere bu santralın yapılması zorunlu iken, kim böyle bir Mali Yardımı, Rum toprağı üzerine yapmamak koşulu ile kabul eder. Hepsini anladım da 139 milyon Avro’ya, kim bizim egemenliğimizi satmaya cesaret edebilir onu bir türlü anlayamadım.
Üstelik bu sayın konuşmacı, “yalan söylüyorlar, santral Rum toprağı üzerine yapılamaz ama dağıtım sistemi Rum toprağı üzerinden geçebilir, bu dünyanın her yerinde böyledir” gibi cevherler de yumurtladı. Santralın Rum mülkü üzerinde yapılamayacağını, Rumların söz konusu toprak üzerinde haklarının olduğunu kabul ediyor ama havai hattın üzerinden geçeceği, olası 1974 öncesi Rum topraklarının sahiplerinden bu koşullarda izin alınması gerektiğini ya bilmiyor ya da hiç düşünemiyor. Santral toprağı bir kere Rum malı diye kabul edildikten sonra havai hattın sahiplerinin suçu ne ki, toprakları Rum malı olarak kabul edilmeyecek. AİHM boşuna mı duruyor orada.
Mali yardım konusu, 139 milyon Euro’yu yatırım yapmak amacı ile karşılıksız almanın ötesinde, Rum Yönetimi’nin vesayetini kabul etmek ve Kıbrıs Türk halkının kan ve göz yaşı karşılığında kazandığı haklarının törpülenmesi olduğunu anlamak zamanı gelmiştir.
Bu söz konusu Mali Yardım ile ilgili projenin, önce içinde Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin ve Yunanistan’ın birer temsilcisinin de bulunduğu bir Komisyon tarafından onaylandıktan sonra uygulamaya konacağını KKTC halkına erkekçe söylemek zamanı gelmiştir.
24 Nisan 2004 Referandumundan evvel söylenen hayali lafların, verilen ütopik vaatlerin nasıl boş çıktığını gören ve yaşayan bu halkımıza artık doğruları söylemenin zamanı gelmiştir.
Kıvırmalarla, doğruları halktan saklamakla Kıbrıs’lı Türklere ve neler pahasına kurmayı başardıkları KKTC’ye zarar vermekten öte başka hiçbir yere gidilemez